12 Mayıs 2020 06:45

Haberin Var mı inisiyatifi: MİT davası iktidarın kendi suçunu örtme çabası

"Haberin Var Mı İnisiyatifi"nden Faruk Arhan, MİT mensubunun cenazesini haberleştiren 8 gazeteciye açılan davayla muhalif medyaya ve gazetecilere gözdağı verilmek istendiğini söyledi.

Fotoğraflar: Twitter ve MA

Paylaş

İdris SAYILGAN

MİT mensubunun cenazesini haberleştiren 8 gazeteciye açılan davayla muhalif medyaya ve gazetecilere gözdağı verildiğini söyleyen "Haberin Var Mı İnisiyatifi"nden Faruk Arhan, yöneltilen suçlamaları “iktidarın kendi suçunu örtme çabası” olarak değerlendirdi.

Libya'da hayatını kaybeden Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) mensubunun cenaze töreniyle ilgili haber yaptıkları, bu haberlere gazetelerinde ve haber sitelerinde yer verdikleri gerekçesiyle 6’sı tutuklu 8 gazeteci hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının hazırladığı iddianame, geçtiğimiz günlerde sunulduğu İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. Yeni Yaşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Ferhat Çelik ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Aydın Keser, Odatv Haber Müdürü Barış Terkoğlu, Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan, Muhabir Hülya Kılınç, Yeniçağ Gazetesi Yazarı Murat Ağırel'in tutuklu olduğu davanın diğer iki sanığı Birgün Gazetesi Yazarı Erk Acarer ve Akhisar Belediyesi Basın Birimi Görevlisi Eren Ekinci.  

Yurt dışında bulunan Acarer hakkında yakalama kararı bulunurken “Devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin gizli kalması gereken bilgileri açıklama” ve “İstihbarat faaliyeti ile ilgili bilgi ve belgeleri ifşa etmek” suçlamaları yönelen gazeteciler için 8 yıldan 17 yıla kadar hapis cezası isteniyor. Davanın ilk duruşması ise 24 Haziran’da görülecek.

SORUŞTURMA SÜRECİNDE YAŞANANLAR

Gazetecilerin gözaltı sürecinden iddianamenin kabul edilmesi sürecine kadar skandal uygulamaların ardı arkası kesilmedi. Haberin yayınlanmasından sonra Terkoğlu ve Kılınç 5 Mart’ta, Pehlivan ise 6 Mart’ta tutuklandı. 7 Mart’ta ifadeye çağırılan Çelik, Ağırel ve Keser de önce adli kontrol şartı ile serbest bırakıldı. Ancak ertesi gün savcılığın karara itiraz etmesi üzerine tekrar gözaltına alınan 3 gazeteci, hiçbir yeni delil sunulmadan, bir gün önce verilen “yargılamanın tutuksuz yapılabileceği” yönündeki karar hiçe sayılarak tutuklandı.

İDDİANAME SIZDIRILDI

Hazırlanıp 34. Ağır Ceza Mahkemesi’ne sunulan iddianame, henüz gazetecilerin avukatları tarafında dahi görülmeden “gizlilik” kararına rağmen sızdırılarak iktidara yakınlığıyla bilinen Sabah Gazetesi’nce servis edildi.

AVUKATLARDAN HABERSİZ İNCELEME

Bu durumu İstanbul 2. Sulh Ceza Hakimliği’nin hafta sonuna denk gelmesine rağmen 2 Mayıs günü gazetecilerin avukatlarına haber vermeden, barodan avukat talep ederek dosya incelemesi yapması ve tutukluluk hallerinin devamına karar vermesi izledi.

BAŞSAVCILIĞA GÖRE BİR "PLAN" DAHİLİNDE

Mahkemece kabul edilen iddianamede, Gülen cemaati’nin MİT’e yönelik operasyonlarından MİT tırlarının durdurulmasına kadar birçok olaya atıf yapılarak söz konusu haberin “Bir plan dahilinde, sistematik ve koordineli biçimde yapıldığı” ileri sürüldü.

Tutuklu gazetecilerle dayanışmak amacıyla oluşturulan Haberin Var Mı İnisiyatifi’nde yer alan Gazeteci Faruk Arhan, gazetecilerin tutuklanmasına gerekçe yapılan haber ve yöneltilen suçlamalar üzerinden muhalif basına yönelik iktidar politikalarını değerlendirdi.

OLAYIN "SIR" NİTELİĞİ TBMM’DE KALKTI

Gazetecilere kaleme aldıkları ya da yayımladıkları haber nedeniyle yöneltilen “devlet sırrını ifşa” suçlaması üzerinde duran Arhan, MİT mensubunun hayatını kaybetmesinin ilk olarak TBMM’de İyi Parti Milletvekili Ümit Özdağ tarafından açıklandığını, yine cenazenin defnedildiği mahallenin muhtarının ve farklı yerel unsurların da açık bir şekilde isim kullanarak taziyeye sahiplenme çağrısı yaptıklarını belirtti. Bu aşamalardan olayın "sır" niteliğinin ortadan kalktığını söyleyen Arhan, bu açıklamalar ve çağrılar sonrası Gazeteci Hülya Kılınç’ın olayı haberleştirdiğini, akabinde de haberin farklı sitelerde yer almaya başladığını dile getirdi.

AMAÇ TEHDİT VE GÖZDAĞI

Biçimsel olarak tutuklamaların “MİT kanununa muhalefet” gerekçesiyle yapıldığına dikkat çeken Arhan, özde ise amacın “muhalif medyaya, muhalif gazetecilere yönelik bir tehdit ve gözdağı vermek olduğunu” vurguladı. Arhan, tutuklanan gazetecilerin tamamının AKP’ye muhalif olduğuna işaret ederek, “Biz tutuklamaları gazetecilik faaliyetlerine yönelik bir tehdit olarak değerlendiriyoruz” dedi.

İkna edicilikten ve hukuki bir metin olmaktan uzak olduğunu belirttiği iddianamede gazetecilere yöneltilen suçlamalar için ise, “İftiralarla dolu içi boş iddialar” diyen Arhan, “İddianameye Google’daki bazı bilgiler yerleştirilmiş. Gazeteci arkadaşlarımızın bazı basın kuruluşlarıyla yaptıkları telefon görüşmeleri var. Mesele Murat Ağırel’in Sputnik ile yaptığı telefon görüşmesi ‘sır görüşme’ diye kaydedilmiş. Amacın onları susturmak ve iktidarı eleştiren dışarıdaki gazetecilere de bir gözdağı olduğu aşikar” diye konuştu.

"İDDİANAMEYİ REDDETTİK"

Tutuklanan isimlerin sadece gazetecilik faaliyetlerinden dolayı tutuklu olduğunun altını çizen Arhan, İnisiyatif olarak yaptıkları açıklama ile hazırlanan iddianameyi reddettiklerini ve davanın apar topar bir şekilde, toplumdan kaçırılıp karara bağlanmasını engellemek için kamuoyu oluşturma çalışmalarını sürdürdüklerini kaydetti.

Arhan, koronavirüs salgını nedeniyle kampanyalarını sosyal medya üzerinden yapmak durumunda kaldıklarını ancak şartlar düzelince alanlara inerek, çalışmalarını devam ettireceklerini kaydetti. Arhan, gazetecilerin duruşmalarını da takip edeceklerini ve özgürlüklerine kavuşmaları için gereken her şeyi yapacaklarını sözlerine ekledi.

"ÖRGÜT ARANACAKSA ÖRGÜT BUDUR"

AKP’nin 18 yılda basına yönelik uygulamalarının devamına tanık olduklarına dikkat çeken Arhan, “Bu tanıklığımızda bunu çok net olarak gördük. Cem Uzan ile başlayan medyaya yönelik operasyon her geçen yıl genişleyerek medyayı esir aldı. 20’ye yakın basın kuruluşunun aynı manşeti attığını gördük. Libya haberi nedeniyle tutuklanan gazetecilere organize iş yapıldığı suçlamasını yöneltenler, 20 gazetenin aynı manşetle çıkmasına bir şey demediler. Ortak manşetler ile çıkan haberlere ilişkin herhangi bir savcı bir girişimde bulunmadı. Kim talimat veriyor diye sormadı. Örgüt aranacaksa örgüt budur” diye konuştu.

ESAS SUÇ VE SUÇLU KİM?

Olayın kamuoyunu ilgilendiren ciddi bir haber olduğun söyleyen Arhan, “Esas sorgulanması gereken şey şudur: Libya’da operasyonel varlık suç mudur, değil midir? Eğer suç ise ifşa olmuştur ve sır olmaktan çıkmıştır. Yargıtay’ında defalarca verdiği kararlara istinaden söylüyorum. Yok eğer değilse niye gizliyorsunuz. Niye sır diyorsunuz buna?​” diye sordu

GAZETECİLİK BECERİSİ SUÇ SAYILDI!

İddianamede FETÖ’nün MİT’e yönelik operasyonlarına atıflarda bulunması ve haberlerinin servis edilmesinin organize olarak değerlendirilmesini eleştiren Arhan, “Biz buna gazetecilik becerisi deriz. Haberi koklamışlar ve haberini yapmışlar. Burada darbe aramak, burada organize bir suç aramak iktidarın kendi suçunu örtme çabasından başka bir şey değildir” dedi.

"AKP MUHALİFİ OLUNCA İŞİN RENGİ DEĞİŞTİ"

İlk tutuklamaların ardından haberi yaygınlaştırmak da suç denilerek diğer gazetecilerin de tutuklandığına değinen Arhan, “Burada bir hukuk aramak güç bir şey. Eğer yaygınlaştırmak suç ise sosyal medyada bu isimleri binlerce kişi paylaştı. Öyleyse onların tamamının şu an tutuklu olması gerekiyordu. Ama bilinen ve AKP muhalifi kişiler olunca işin rengi değişti” diye belirtti.  

90’LARDA ÖLDÜRME, 2000’LERDE TUTUKLAMA

Arhan, 1990’lı yıllardan beri basına yönelik baskı ve sindirme politikalarına tanık olduklarını ifade ederek, Musa Anter, Cengiz Altun, Metin Göktepe örneklerinde olduğu gibi 90’lı yıllarda öldürerek, 2000 sonrasında ise tutuklayarak basını sindirmeye, halkın haber alma hakkını engellemeye ve hakikatleri karartmaya çalıştıklarının altını çizdi.  Arhan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu sefer tutuklamayla süre gelen bir yöntem uygulanmaya başlandı. Bu da bir sansür türü. Bu güne gelmeleri de çok garip. Aslında bir nevi Fetullah Gülen örgütünün yöntemlerinden çok da farklı değil. Bir miras gibi alınan ve buna uygun devam eden süreç yaşıyoruz. Bizim tek hakikatimiz halkın bilgilenme hakkıdır, gerçeklerdir.” (MA)

ÖNCEKİ HABER

İnşaat işçileri 8-10 kişilik konteynerlerde dip dibe yaşıyor

SONRAKİ HABER

Trakya'da faaliyetlerine ara veren fabrikaların yüzde 70'i yeniden üretime başladı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa