13 Mayıs 2020 01:00
Son Güncellenme Tarihi: 13 Mayıs 2020 13:53

Katliamın 6. yıl dönümü: Soma düzeni pandemide de sürüyor

301 maden işçisinin hayatını kaybettiği, sorumluların serbest bırakıldığı Soma Katliamı’nın üzerinden 6 yıl geçti. Ancak işçiler salgın döneminde bile aynı koşullarda çalıştırılıyor.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Dilek OMAKLILAR
Soma

13 Mayıs 2014... Manisa’nın Soma ilçesinde, Soma Kömürleri AŞ’ye ait Eynez Ocağında 301 madenci can verdi ve ülke tarihinin en büyük işçi katliamı olarak tarihe geçti. İşçilerin ölüme neden olan maden patronuna ve işletme sorumlularına ödül gibi ceza verildi. Sorumlu kamu görevlileri hiç yargı önüne çıkarılmadı. 6 yıl sonra bugün, yaşanan katliama ve salgın koşullarına rağmen yine önlemler alınmıyor, iş cinayetleri sürüyor... Her ambulans sesi tüyleri diken diken ediyor. Madenciler, katliamın yıl dönümünde, ambulans seslerini kesmek için işçi arkadaşlarına şöyle seslendi: “Cesaretlenmeliyiz. Sırtımızdaki kamburlardan kurtularak kendimize yeni bir yol açmak durumundayız. Aksi takdirde hiçbir şey değişmeyecek.”

KÜÇÜCÜK ÇOCUKLARDA BİLE ASTIM VAR!

Soma toplam 15 bine yakın maden işçisinin çalıştığı bir işçi havzası. 2005 yılındaki yer altı ocaklarının özelleştirilmesi sonrası bölge Polyak, Demir Export, Colin, İmbat, Torku, Soma Kömür gibi büyük enerji şirketlerinin faaliyet yürüttüğü bir alana dönüştü. Hemen her ailede mutlaka bir madenci var. Babalar, dedeler madenden emekli.

İlk olarak maden teknikeri Mustafa Şala’yla konuşuyoruz. Soma’nın pnömokonyoz (kömür tozu hastalığı) nedeniyle akciğer hastalıklarının çok yoğun olduğu bir bölge olduğunu söyledi ve şu bilgiyi verdi: “Bir de termik santral bacalarının havaya saldığı gazları düşündüğümüzde durum çok ciddi aslında. 2-3 yaşındaki çocuklarda astımın görüldüğü nadir yerlerden birisidir Soma.” Kovid-19 salgını döneminde dahi bu riske rağmen şirketlerin üretime devam ettiklerini ifade eden Şala, “Polyak Madencilik 600 işçiyi madende konteynerde tutarak çalıştırdı. Colin kronik rahatsızlığı olanları izne çıkarmak dışında bir şey yapmayarak üretime devam etti. E.L.İ dönüşümlü olarak çalışmaya devam ediyor. İmbat ve Yeni Anadolu şirketleri işçi sayısını azaltmakla beraber çalışmaya devam ediyor. Soma’daki madenlerden ciddi vaka haberleri geldi. Ama enerji şirketlerinin umurunda değil” diye konuştu.

"O ACI SES KULAKLARIMIZDAN HİÇ GİTMEDİ…"

Bir başka madenci aldı sözü: “Katliamın üzerinden 6 yıl geçti. Maden işçisinin hayatında pek bir şey değişmedi. Daha 1 ay önce üç işçi şlam patlaması sonucu göçük altında kalarak yaşamını yitirdi. 20 gün önce yer altında dinamit patlatırken 3 işçi yaralandı.” Küçük kazaların rutin gibi ifade edilmesine tepki gösteren madenci “Artık, ulusal basında haber olmuyoruz. Ama Soma o acıyı iliklerine kadar yaşadı. O günün en büyük travması hiç susmayan ambulans sesleri oldu. Hâlâ da bir ambulans sesi duyulmaya görsün herkesin ciğerleri kanar… 6 yıl geçti ama acımız geçmedi” diye konuştu. Patronların salgın sonrası kârlarındaki azalmayı telafi etmek için işçilerin haklarını gasbetmek üzere çalışma yaşamına müdahale edecekleri uyarısında bulunan işçi “Ama biz madenciler de sendikal bürokrasi gibi sırtımızdaki kamburlardan kurtularak kendimize yeni bir yol açmak durumundayız. Aksi takdirde biz bu kömür tozunu daha çok yutarız” uyarısında bulundu.

"MADENLER HATA GÖTÜRMEZ"

Katliam gününü unutamadığını söyleyen bir başka madenci, şöyle devam etti: “Çocukluk arkadaşım vardı, o ölmüştü. Aklıma geldikçe içim parçalanır, arkadaşımın 6 aylık bir çocuğu vardı, onu tabutun üstüne oturtmuşlar. Öylece bakıyordu… Hoca ‘Hakkınızı helal ediyor musunuz?​’ diye sorduğunda annesi ‘Sana sütüm helal olsun’ diye feryat etti. Soma küçük bir yer, çok fazla ambulans geçmezdi. En çok facia döneminde duyardım ambulans seslerini… Artık her geçen ambulans sesinde tüylerimiz diken diken oluyor.” 6 yılda gelinen yeri “Olan ölenlere oldu” diye anlatan madenci, katliamın asıl sorumlularının ödül gibi ceza aldığını, hükümetin çıkardığı infaz yasasıyla birlikte cezaevinde kalanların da daha erken çıkacağını söyledi. Madenci, “Ramazan Doğru’yu (Soma Kömürleri Genel Müdürü) unutamıyoruz. Ne olursa olsun üretim devam etsin deyip dururdu. 3-4 günlük çalışmayı durdurmamak için o gün 301 kişi canından oldu. Madenler hata götürmeyen bir sektör. Yönetim ve yönetimin altındakiler bu faciada suçlu” diye konuştu.

"BİZ CESARETLENMELİYİZ"

Polyak’ta çalışan bir madenciyle konuşuyoruz. Türkiye’nin en derin ocağında çalıştıklarını ve aşağı inmelerinin 7.5 dakika kadar sürdüğünü dile getiren işçi, “O kuyuya indiğin an dışarıyla bağlantın bitiyor. Her gün otobüse binerken bir tane arkadaşımın yüzünün güldüğünü göremedim” diye konuştu. Soma Katliamı’nın sadece yıl dönümünde hatırlanmasını istemediklerini ifade eden işçi, şunu söyledi: “13 Mayıs’ı Soma’nın kendisi unutmamalı ki bu ülkede bu facia unutulmasın. Bizler cesaretlenmeliyiz, biz haklarımızı talep etmezsek bir şey değişmeyecek.”

KATLİAM DAVASI SONUCU HUKUKİ BİR KARAR DEĞİLDİR!

Soma Katliamı davasının avukatlarından Hatice Aslan Atabay, davanın ilk döneminin normal seyrinde gidiyor gibi göründüğünü hatırlatarak, “Davanın ilk aşamalarında sanıklar ‘Maddi gerçek ortaya çıksın’ diyorlardı. Biz de ‘Tabii biz de isteriz, keşifse keşif, bilirkişi incelemesi, sondaj hepsi yapılsın’ dedik. Ne zaman ki bilirkişi raporu, özellikle de üst düzey yönetici konumundaki sanıklar aleyhine geldi, o zaman sanıkların da avukatlarının da söylemleri değişti. Mahkeme başkanını suçlamaya, olayı FETÖ’ye bağlamaya, Müge Anlı’dan medet ummaya, akıl ve mantık sınırlarını zorlamaya başladılar” diye konuştu. Bu sürede delilleri, maliyet sebebiyle uygulanmayan projeleri anlattıklarını ifade eden Atabay, davanın mahkemedeki ilk heyetin değiştirilmesiyle açıkça sermaye sınıfını aklama operasyonuna dönüştüğünü vurguladı. Çıkan cezaların katliamın karşılığı olan hukuki kararlar olmadığını ifade eden Atabay, “Verilen karar hukuki değil siyasiydi ve heyetin karar aşamasına yakın bir tarihte değiştirilerek doğal hakim ilkesinden uzaklaşılması da kararın hukuki olmadığını açıkça göstermektedir” diye konuştu. Akhisar Ağır Ceza Mahkemesinde yeni heyet tarafından kararın açıklandığı gün ailelerin çığlığı ve acısının görevli kolluk kuvvetlerini dahi ağlattığını kaydeden Atabay, “Davayı izleyen herkes gerçeklerin farkındaydı” dedi.

"CEZA VERİLENE KADAR MÜCADELE EDECEĞİZ"

Hükümetin çıkardığı infaz yasasına da dikkat çeken Atabay, şöyle devam etti: “301 kişinin ölümüne sebebiyet verenleri affeden bir yasa. 301 kişinin topluca öldüğü devasa bir işçi katliamı sonrasında alınması gereken derslerin alınmadığı ve işçinin canı pahasına çalıştırılmaya devam edileceği sonucunu rahatlıkla çıkarabiliriz.”

Davanın avukatı ve sözcülerinden Çağdaş Hukukçular Derneği Başkanı Avukat Selçuk Kozağaçlı’nın terörle ilişkilendirilmeye çalışıldığını da hatırlatan Atabay, “Bu davada da somut gerçekler aslında ortaya çıktı ama avukatlar, gazeteciler delilsiz gerekçesiz içerideyken katliamın sanıklarına tahliye yolu bu infaz yasasıyla açıldı. Tahliye talepli dilekçeler sanık vekilleri tarafından gönderilmeye başlandı” diye konuştu.

Atabay şöyle devam etti: “Ben finanstan sorumluyum, asıl patron benim diyen baba Alp Gürkan kuvvetli deliller, bilirkişi raporlarına rağmen beraat etti. Yönetim Kurulu Başkanı Can Gürkan da az bir cezayla tahliye edildi. Ancak kararlar, kamu vicdanı karşısında hükümsüzdür. Sorumlular hak ettikleri cezaları alana kadar da kararlılıkla hukuki mücadeleyi sürdüreceğiz. Biz 301 madencinin gelecekteki sesi olmaya devam edeceğiz.”

ÖNCEKİ HABER

CHP’li Çakırözer, Kovid-19'un “iş kazası” statüsünden çıkarılmasına tepki gösterdi

SONRAKİ HABER

Salgın döneminde madenciyi çalıştırmak serbest, Soma Katliamı'nı anmak yasak

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa