13 Mayıs 2020 03:00

Gökyüzüne bakan insan

“Yıldızlara iki şekilde bakılabilir: Ya oldukları şekilde ya da olmalarını dilediğimiz şekilde.”Carl Sagan

Fotoğraf: Wikimedia commons

Paylaş

“Yıldızlara iki şekilde bakılabilir: Ya oldukları şekilde ya da olmalarını dilediğimiz şekilde.”

Carl Sagan

Ünlü gökbilimci ve yazar Carl Sagan’ın bu sözünde bahsettiği iki şeyden birisi Astronomi bilimi iken diğeri de günümüzde de hala destekçi bulan bir safsatadan bir ibaret olan Astroloji. İnsanlık için uzay muhtemelen her zaman merak uyandıran bir konu olsa da Astronomi biliminin ilk belirtileri tarım faaliyetlerinin başlamasıyla beraber; mevsimlerin zamanının saptanması için bir takvime ihtiyaç duyulmasıyla ilişkili olduğu düşünülür. Özellikle de Mısırlılar Nil Nehri’nin her yıl aynı dönemde taşmasından ötürü takvimle yakından ilgileniyorlardı ancak o dönem Astronomi; ibadet saatlerini belirleme, kutsal mekanların yönünü bulma ve dini günlerin belirlenmesi gibi konularda dini ögelerle iç içeydi. Astroloji safsatasının da Antik Yunan, Roma, Maya ve İnka toplumlarının inançlarını; gökcisimlerinin, yıldızların hareketlerine göre şekillendirip gezegen hareketleri üzerine mitler geliştirmeleri ve de gökcisimlerinin insan kaderi üzerinde etkili olduğunu düşünmeleriyle ortaya çıktığı düşünülüyor. Astroloji hala günümüzde kimi çevrelerce inanılan bir safsata olsa da bilimin bu safsataya ağır darbesi günümüzden 500 yıl önce olmuştu.

EPPUR Sİ MUOVE!

Daha önceleri benzer düşünceler olsa da Güneş merkezli evren gerçeğini yani Dünya’nın evrenin merkezi olmadığını ilk keşfeden ve de bu olguyu bilimsel bir altyapıyla güçlendire, kanıtlanabilir biçimde de ortaya koyan ilk kişi Kopernik’ti. Daha sonrasında Giordano Bruno bu düşünceyi desteklediği için canından olsa da; “gözleme dayalı astronominin kurucusu” olarak da kabul edilen Galileo Galilei her ne kadar ölüm karşısında fikirlerinden dönse de çığır açacak çalışmalar da bulunmuştur. Kopernik’in modelini “kafir” ilan eden Kilise olsa da Galileo bir şekilde fikirlerini, çalışmalarını yayınlamaya devam etti. Özellikle Ay ve Jüpiter üzerine teleskopla yaptığı gözlemleri yeni ve devrimci bulgulardı. Her ne kadar engizisyon mahkemelerine çağrıldıktan sonra idamdan kurtulmak için sözlerini geri alsa da rivayete göre mahkeme çıkışında “Eppur sİ muove!” yani “Yine de dönüyor!” dediği yönündedir. Bilimin karşısında bir süre sonra çaresiz kalan kilise de zaten 1758’de yasakları kaldırmak zorunda kalmış, Kopernik modeline olan tutumları da 1835’te tükenmişti.

UZAKLAR YAKINLAŞIYOR

Sovyetler Birliği 4 Ekim 1957’de dünyanın ilk insan yapımı uydusu olan Rusçada “yoldaş, arkadaş” anlamına gelen ve de yörüngeye oturduktan sonra “bip, bip” sinyalini göndererek de tarihe kazınan Sputnik oldu. Daha sonrasında da ABD; ünlü fizikçi James Van Allen’ın geliştirmiş olduğu, Dünya’nın yörüngesindeki elektron ve iyon miktarını ölçmek üzere tasarlanan cihazı da barındıran Explorer-1 adlı uyduyu uzaya gönderdi.

Bu dönemdeki en önemli keşiflerden biri de; Sovyetler Birliği’nin 1959 yılında gönderdiği Luna 3 uzay sondası sayesinde Ay’ın karanlık tarafının görüntülenmesi oldu. Gerçekte tabii ki Ay’ın hiçbir yüzü karanlık değildir ancak kütleçekim kilidi nedeniyle sürekli bir yüzü Dünya’ya bakacak şekilde Dünya’nın çevresinde dolandığı için hep aynı yüzü görmek durumundayız.

Daha sonrasında uzaya Sovyetler Birliği ilk olarak meyve sineklerini, ardından Laika isimli köpeği daha sonrasında Ay’ın etrafında dolaşan canlılar olan kaplumbağaları uzaya gönderdi. Bu çalışmalar tabii ki aynı zamanda uzayın canlılar üzerindeki etkilerini görmek için yapılan deneylerdi. Nihayet 12 Nisan 1961’de Yuri Gagarin Vostok-1 aracının yörüngeye oturtulmasıyla uzaya gönderilen ilk insan olarak tarihe geçti. ABD’de benzer çalışmalar daha sonraları yapılmaya devam edilse de; Valentina Tereşkova 16 Haziran 1963’te uzaya gönderilen ilk kadın oldu ve Aleksei Leonov da 18 Mart 1965’te ilk uzay yürüyüşünü gerçekleştiren insan olmuş oldu.

1969 yılında Apollo 11 ile Neil Armstrong Ay’a ayak basan ilk insan olduktan sonra Sovyetler Birliği 1971’de uzayı gözlemlemek için çok önemli bir buluş olan ilk uzay istasyonu Salyut 1’i insansız olarak yörüngeye oturttu. Tabii insanın gökcisimlerini gözlemleyebilmesi adına da yeni dönem açılmış oldu.

 

ÖNCEKİ HABER

Emekli Maden İşçisi ve Sanatçı Fahri Bozbaş: Yaratıcılıkta pupa yelken açmalıyız

SONRAKİ HABER

Emeğimiz oyuncağınız değildir

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa