13 Mayıs 2020 03:00

Bizi evlerimize götürecek olan yol: Paydos

23. Uçan Süpürge Uluslararası Film Festivali’nde (USUKFF) geçtiğimiz cuma yayımlanan “Paydos” filmi, işçi bir kadının günlük yaşamda karşılaştığı sorunları anlatıyor.

Fotoğraf: Pngtree

Paylaş

Toygar KAYA

Diyarbakır

23. Uçan Süpürge Uluslararası Film Festivali’nde (USUKFF) geçtiğimiz Cuma yayınlanan “Paydos” filmi, işçi bir kadının günlük yaşamda karşılaştığı sorunları anlatıyor. İşten atılması bir yana kendisini terk eden kocasının ardından iki çocuğuna bakmaya çalışması ve sınıfsal farklılıkları ile “ben buradayım” diyen film on yedi dakikalık bir kısa film Paydos.

KADINLAR VE KADINLAR

Yukarıda da anlattığım gibi film işçi bir kadını anlatıyordu. Paydos filmindeki kadın, ne kadar zorluk çekerse çeksin dönüp bir erkeğe muhtaç olmak yerine elini taşın altına koymaya çalıştığını gösteriyor.  Son dönemde çıkan dizileri öyle rastgele incelemeye kalkın. Kadına şiddet, argo ve daha birçok şey bütün dizilerde var. Bakın burası tartışmalı bir konu. Şimdi bana okurken “Ne yani kadınlar her türlü tecavüze ve şiddette maruz kalıyor. Bunları bizim dizilerimiz mi yapıyor?​” diyebilirsiniz ama bu yanlış bir düşünce olur çünkü bu tarz dizilerde gelişme var ama sonuç yok. Yani kadına biçilmiş bir hikâye gelişimi yok. Şiddet uygulayan bir erkek varsa bu durum Türk dizilerindeki kadının genellikle çekimser kalması ve korkmasıyla ilerliyor. İzlediğimizde bunun milyonlarca örneğini görebiliriz. Ama Paydos’a dönmek gerekirse bu konuda kadın karakteri iyi ve farklı kullanarak bizi sonlarda biraz drama soksa da hikâyeyi iyi tamamlamış diye düşünüyorum.

PAYDOS VE YOKUŞ

Film başlamadan önce bizi bir şiir karşılıyor; Orhan Veli’nin Yokuş Şiiri. Yokuş şiiri filmi aslında film başlamadan bize bir bilgi veriyor. Hem şiirde geçen cümleler hem de filmin biraz dram havasında ilerlemesi anlaşılır bir durum. Çünkü bu film birkaç kişiyi değil milyonlarca insanı anlatıyor. Ne kadar sıkıcı ne kadar mükemmel bulursak bulalım bu film bizim filmimiz. Ama benim bahsetmek istediğim çok küçük bir nokta var. Kadının son sahnede aynaya bakış sahnesi bence çok iyiydi. Çünkü film orada bitiyor ve biz kadının ne düşündüğünü bilmiyoruz. Acaba pes mi etti, yoksa azimle çocuklarını ve kendini bu yaşamdan sıyırıp kurtaracak mı? Gerçekten de bana böyle sorular sordurtan filmlere bayılıyorum. Şiirin sonlarında cümleler anlaşılsa da muamma kelimeler var. Bu yüzden film ile şiirin bağlantısı iyi kurgulanmış diye düşünüyorum. Yani şiiri okursanız beni daha iyi anlarsınız;

Öteki dünyada, akşam vakitleri,Fabrikamızın paydos saatindeBizi evlerimize götürecek olan yolBöyle yokuş değilse eğerÖlüm hiç de fena bir şey değil.*

YAZININ SONUNA YOLCULUK

Yazının sonlarına gelirken size filmle ilgili artık başka şey anlatmayacağım. Biliyorsunuz korona geldiğinden beri evlerimizden pek çıkamıyoruz. Fakat dışarda çalışmak zorunda kalan işçi sınıfı için dizi, film izlemek pek mümkün değil. Mümkün olsa da buna da “ücretsiz izin” diyorlar. Yani demek istediğim ya da filmin demek istediği şey tam da bu. Dışarıda üreten bir işçi sınıfı olduğu kadar onları sömüren bir düzen de var. İşte bu yüzden birleşmeli, güçlenmeliyiz. Orhan Veli’nin Yokuş’u da Paydos filmi de aslında içten içe bu gayeyi düşleyerek yola çıkmış. O yüzden filmi sadece bir film, şiiri sadece bir şiirmiş gibi okumayalım. Yazımı da film kadar kısa tutuyorum. Öykü Orhan’ın yazıp yönettiği Paydos filmini mutlaka izlemeye çalışın. Emin olun beğeneceksiniz.

*Ağustos 1937/Varlık,15.9.1937

 

 

ÖNCEKİ HABER

Nasıl bir gazetecilik eğitimi?

SONRAKİ HABER

İzmit İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünden öğretmenlere 'tehditkar' dil

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa