Sokağa saçılanlar: Bir kurşundan öte
Ali’nin sadece kendisini değil ailesini de geçindirmek zorunda kalması gibi milyonlarca genç işçi, Kemal’in de dediği gibi “yaşı felan takmadan” çalışmak zorunda bırakılıyor.
Pixabay
Mesut BAYLAV
Adana
“19 yaşındaki bir gencin sokağa çıkma yasağını ihlal ettiği için kalbinin ortasından vurulduğu ve bu tedbirlerin insanların sağlığı için alındığının söylendiği... Tedbirin uygulama şekli bile niyeti ele veriyor. Neden Türkiye’ye sığındığını, neden okumadığını, neden sigortasız ucuz bir maaş verilerek işe alındığını sormak lazım. Mülteci olduğu için mi?”
Suriyeli Ali’nin öğlen paydosuna çıktığı sırada, polis kontrolünü görüp kaçmasının ardından sokak ortasında polis kurşunu ile vurularak öldürüldüğü gün, aynı mahallede yaşayan bir diğer Suriyeli genç işçi, mesajlaştığımız sırada düşüncelerini böyle ifade etmişti.
Ali’nin öldürülmesi, iktidarın uyguladığı sokağa çıkma yasağından muaf olmak zorunda kalan emekçileri, genç işçilerin yaşam koşullarını, Suriyelilerin “kayıt dışı” yaşamlarını bir kez daha gündeme getirdi. Öğlen molasında iki lokma yiyip biraz soluklanmak… Hesaba katılan buydu kuşkusuz ancak münferit olmayan bir kurşunla açığa saçılan gerçekler, bu hesabın çok ötesindeydi. Sokağa saçılanların arasında Türkiyeli, Suriyeli farkı gözetmeksizin genç işçilerin katıksız yaşam koşullarının sokak ortasında yatan hali de, mücadele etmek zorunda olduğumuz koşulların ahvali de mevcut.
“ÇALIŞMAYA MECBURUZ”
“Valla abi hepimiz çalışmak zorundayız, bakma yani iş bulamıyoruz, iş bulsak yaşı da yasağı da taktığımız yok çünkü mecburuz çalışmaya”
Genç işçiler sömürü âleminde en güvencesiz kesimlerden birini oluşturuyor. Elbette mülteci genç işçiler güvenceli olmanın baş harfinden dahi uzak koşullarda çalıştırılıyor ve yaşıyorlar. Salgın döneminde alınan önlemlerden 20 yaş altına sokağa çıkma yasağı, sigortalı bir işte çalışan gençleri es geçmişti. Mülteci genç işçilerin herhangi bir güvenceden yoksun oluşu bu süreçte daha yoğun bir şekilde ölüm-sıtma sıkışmışlığını yaşamalarına neden oluyor. Tıpkı öldürülen Ali’nin sadece kendisini değil ailesini de geçindirmek zorunda kalması gibi milyonlarca genç işçi, yukarıda mülteci işçi Kemal’in de dediği gibi “yaşı felan takmadan” çalışmak zorunda bırakılıyor. Tabi çalışacakları bir iş varsa; süreç birçoğunu işsizler kervanına kattı bile... Kemal de bunlardan biri, iki aydır işsiz.
HAFTANIN İÇİ SONU YOK
“Hafta içi inşaatta çalışıyorum, hafta sonu da tarladayım. Hafta sonu sokağa çıkma yasağı var ama tarlaya gidebiliyoruz.”
Bu sözler de Türkiyeli genç işçi 19 yaşındaki İsmail’in söyledikleri. “Ya bir polis kontrolüne takılırsam” çekincesini o da yaşıyor. O da çalışmak, kendisini ve ailesini geçindirmek durumunda. İşten arta kalan vakitlerde Sabahattin Ali’nin Kürt Mantolu Madonna’sını okuyor şu sıralar. Memleketin gidişatını da hayırlı görmüyor. Nasıl görsün? İnsanlar memleketin gidişatına dair söz söyleyince kendi yaşam koşullarına da dair de söz söylemiş oluyorlar. Haftanın içi sonu yok onun için. Ali’nin tedirgin olarak belki de korkarak kaçması İsmail’in yaşamının da beklemede olan bir parçası.
SORULMASI GEREKEN SORULAR
Ali El Hemdan, 19 yaşında sokak ortasında öldürüldü. Ölümünün ardından CB Erdoğan aile ile görüşerek vatandaşlık süreçlerini hızlandıracaklarını söyledi. Sömürü cenderesinde çıplak bir ölümün üstünü vatandaşlık “ödülü” örter mi? Emekçileri ölüme atan sistemin bekçisi iktidar, sokak ortasında devletin kurşunu ile öldürülen genç işçinin ardından “ödül” koymayı kendisine görev biçiyor. Yazının başında genç bir işçinin “sormak lazım” dediği soruların yanıtları genç işçilerinin yaşam mücadelesini kimlere karşı kimlerle birlikte yürütmesi gerektiğinin de yanıtlarıdır. Ali’nin yaşamı da ölümü de genç işçilerin insanca yaşam mücadelesinde canlı kalmalı, halklar arasındaki dayanışmayı, mücadeleyi örgütlemenin simgesi olabilmelidir.