İmkansızlıklar imkan yaratmıyor
Haliyle bununla mücadele de salt virüsle mücadele ekseninde değil zaten olagelen imkân eşitsizliğinin kaldırılması uğruna verilmesi gereken mücadeledir.
Görsel: pngtree
Berkay YEĞİN
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi
Aralık ayı itibariyle pandemi sürecinde küresel pek çok önlemleri yakından takip ettik. Virüse karşı alınan toplumsal birtakım tedbirler ülkeler bazında değerlendirildi. Türkiye’nin pek garip bir mücadele yolu izlediği aşikâr, tüm dünyada kitlesel bağışıklıkların önünü açan genel politikalar artı değer marjlı üretimin devamını sağlamak için uygulanageldi. Sürecin yönetimi ekonomik, toplumsal, eğitim gibi birçok alanda sorunlara gebe bir hal alması bir yana kimi zaman da derinleşen bazı sorunlar giderek ayyuka çıktı.
HAZIRLIKSIZ MIYDIK?
Buradan yola çıkıp eğitim sürecine dönersek şu klişeyi tekrarlamaktan öteye gitmemiz gerekiyor. “Hazırlıksız yakalandık” kuşkusuz, Wuhan’da bir et-balık pazarında salgın bir virüsün ortaya çıkacağı oradan da tüm dünyaya yayılıp eğitim, sağlık, ekonomi politikalarını çökerteceğini, aylarca insanları eve kapatacağını beklemezdi kimse. Ancak daha öncesinden ülkede ve dünyada halkın ihtiyaçları bazında uygulamalar geliştirilse idi bu kadar çaresiz kalmayacaktık. Köklü üniversitelerin öğretim görevlilerini ekran başına çıkartıp online eğitimin değerlendirmesi, verimliliğin had safhada olduğunu ilan edenler bir yana, kıyıda köşede kalan üniversitelerde ise kendi kaderlerine mecbur bırakıldığı bir durum söz konusu.
Birçok üniversite son bir ay içeresinde online ders verebilir hale geldi. Not dönemlerinde transkriptin bile yoğunluk nedeniyle açılmadığı üniversite internet altyapılarında uzun bekleyiş öğrenciler tarafından da şaşırtıcı olmadı. En nihayetinde online derslerin başlaması öğrenciler arasında da imkân ayrımlarını derin bir biçimde hissettirdi. Türkiye’de kırsal nüfus çalışmalarının son verileri %74,6 dolayında kentsel nüfusun olduğu geri kalanın ise kırsal nüfusa dahil olduğunu göstermekte. Bu oranlara mevsimlik olarak veya karantina sürecinde köylere dönen nüfus ve mevsimlik tarım işçileri eklenince bir hayli insanın internet altyapılarından uzak kaldığı sonucu ortaya çıkıyor. Bu veriler gençler üzerine indirgenince şunu demek olanaklı hale geliyor: Birçok öğrenci, internete ulaşamadığı için uzaktan eğitime katılamıyor. Hatta TÜİK’in “İstatistiklerle Aile 2018” araştırmasına göre Türkiye’de 2 milyon 716 bin 883 hanede herhangi bir internet erişimi bulunmuyor. Yani kırsal ayrımın yanında internet erişimi söz konusu değil. İnternete ulaşabilmek dönem dönem öğrenci yığınları içerisinde cılız bir talep olarak ortaya çıksa da bu talep seçimlerde gençlere sevecenlik göstermenin aracı olarak ele alınıp seçim hatırlanıp hemen ardından unutulup gidiyordu.
BÖLGE ÜNİVERSİTELERİNDEKİ SORUNLAR GÖRÜNMÜYOR
Üniversitelerde online eğitim sürecinin getirdiği başkaca bir zorluk ise altyapıların hazırlanmasında ciddi farklar doğduğudur. Bölgede her birinin 30 binden fazla öğrenciye sahip olduğu: Fırat, Dicle, İnönü, Yüzüncü Yıl ve Gaziantep Üniversitesi’nde bu sürecin diğer üniversitelerin gerisinde kaldığı söz konusu. Öyle ki bazı derslerde hala online eğitim yapılamadığı öğrenciler tarafından belirtiliyor. Bunun dışında takvimin açıklanması ile birlikte final sınavlarının nasıl yapılacağına dair belirsizliğin hâkim olduğu söylenebilir. Fırat Üniversitesi öğrencileri, uzaktan sınav istediğini Twitter’dan açılan hashtag’le dile getirmişti. Bunun yanında uzaktan eğitim sürecinin genellikle hocaların kendi inisiyatifi ile ilerliyor; kimi ödev kimi quiz kimi her ikisini de yaparak süreci devam ettiriyor.
Şimdi tekrardan başa dönelim “hazırlıksız yakalandık” ifadesi salgının boyutlarını tahmin edememenin getirdiği aksaklıklar değil yalnız başına. Bu sorun, kaynakların eşit biçimde paylaşılmamasından doğan imkân eşitsizliğinin, pandemi sonucu aldığı biçimdir. Haliyle bunla mücadele de salt virüsle mücadele ekseninde değil zaten olagelen imkân eşitsizliğinin kaldırılması uğruna verilmesi gereken mücadeledir.
Kriz yönetiminde iktidar merciinin, bir başarı hikayesi yazmaya çalışması, muhalefetin de ortadaki “büyük başarıyı” Cumhuriyetin değerlerine atfetmesi, her alanda yaşanan sıkıntıları görmezden geldiği gibi öğrencileri de yaşanan sıkıntılarla baş başa bırakıyor.
Bu başarı rüzgarıdır ki kapılıp online eğitimin pratikteki uygulanmasını öve öve bitiremeyenlerin zihninde canlanan öğrenci profili çok farklı olsa gerek: kendi odasına sahip, çalışmadan cep harçlığı olan, ev içinde sorumlulukları olmayan, internet ve bilgisayara rahatlıkla erişebilen gençler mi acaba? Ya da bu süreci evinde yoga yaparak değerlendirebilecek imkana sahip yorumcular, toplumun geniş kesimlerini, kendilerinin sahip olduğu imkana ulaşabilir mi görüyorlar?
DAHA BÜYÜK SIKINTILARIN ÖNÜNE GEÇİLSİN
Akademik takvim 15 Haziran’dan itibaren devam edecek… Online eğitim sürecinde yaşanan sıkıntılar aşılmadan oldu bittiye getirilip salgın tehlikesi devam ederken üniversitelerin açılması için kollar sıvanıyor. Ortaya çıkacak sorunları kestirebilmek zor olmasa gerek: Ulaşım fiyatlarının 3-4 kat artması, mevsimlik çalışan gençlerin üniversiteye dönememesi, sınıflardaki yoğunluğun sosyal mesafeyi koruyabilme ihtimali bırakmaması…
Bu karardan geç olmadan geri dönülmeli. Hali hazırda AKP’nin kriz yönetme sürecinde verdiği emsalsiz kararlardan birisi olmasın diye son dönemde birçok farklı üniversitede sürece dair kendi içerisinden çıkan yerel taleplerin birleştirilmesi, üniversite öğrencilerinin birlikte hareket etmesi gerekiyor. Yoksa üniversiteye dönebilecek maddi imkânı bulamayan arkadaşımızın eğitim hakkı elinden alınmış olacak!