Yurt ve ev arasında sıkışmak
Yurtlardan evlerine dönen ve yaşadıkları süreçle birlilkte baskıyı daha da çok hisseden kadınlarla yeniden okula dönüş söylemleri üzerine sohbet ettik.
Arşiv | Fotoğraf: Pixabay
Seren ELATAŞ
Adana
Adana’da kadın yurtlarında kalan öğrenciler Ayşe ve Delal ile evlerinde geçirdikleri günleri, yaşadıkları zorlukları ve okulların yeniden açılması hakkında neler düşündüklerini konuştuk.
İlk olarak kaldığı yurdundan evine dönen Ayşe evde çok zorlanmadığını belirterek başladı söze. Ev şartlarının her halükarda yurt şartlarından daha sağlıklı olduğunu düşündüğünü belirten Ayşe, gerek maddi gerekse hijyen açısından durumun böyle olduğunu ekledi. Normalleşme sürecine ve okulların yeniden örgün eğitime açılması ile ilgili ise endişeli olduğunu belirten Ayşe, endişeli olmasının sebeplerinin bazı nedenleri olduğunu ekledi.
BU KOŞULLAR VİRÜS İÇİN EN İDEAL ORTAMDIR!
“Öncelikle şunu söylemeliyim; yurtlarda 6 kişilik odalarda kalıyor, müşterek lavabo ve banyoları kullanıyoruz. Sabah ve akşam olmak üzere iki öğün yemek veriliyor ve bu öğünler sırasında sıra uzayıp gidiyor. Temiz yıkanmayan çatal kaşıklar da cabası. Lavabolarda köpük bile çıkarmayan adi sıvı sabundan bahsetmeden geçemem. Yurtlarda kaldığımız odanın kapı koluna 6 kişinin dokunduğu bir ortam varken, şu koşularda geri dönüşü hayal etmesi bile ürpertici. Herkesin kişisel temizliğine dikkat ettiğini de söyleyemeyiz. Bu koşullar virüsün yayılması için en ideal ortamı oluşturuyor.”
BİRÇOK KADIN BASKIYA MARUZ KALIYOR
Salgın günlerinde yurdundan ayrılıp evine, memleketine dönen bir diğer arkadaşımız olan Delal de kendi düşüncelerini belirterek dahil oluyor konuşmaya. “Karantina döneminde çoğu öğrenci gibi maddi şartlardan dolayı ve yalnız kalmamak için eve döndüm.” diyerek eve dönme sebebini açıkladıktan sonra bu süreçte kendisinin çok fazla zorlukla karşılaşmadığını ama birçok kadının çok fazla zorluk çektiğini düşündüğünü ekliyor. Etrafında da bu tarz örneklerini gördüğünü belirterek “Her türlü şiddete ve tacize uğrayan birçok kadın oldu ve maalesef bu devam etmekte. Çevremde de bazı kadın arkadaşlarım üzerinde baskılar var şu an. Psikolojik veya fiziksel şiddete maruz kalmamak için erkek arkadaşını gizlemek zorunda kalan birçok kadın var. Birçoğu daha rahat oldukları üniversite ortamına dönmek istiyor.” diye sözlerine devam etti.
ÜZERİMİZE YIKILAN BİRÇOK İŞ VAR!
Kendi yaşantısında karşılaştığı sorunları ve düşüncelerini paylaşarak devam ediyor Delal sözlerine. “Ben biraz da kendi adıma konuşacak olacaksam aile evinde herhangi bir baskı ya da şiddete maruz kaldığımı pek söyleyemeyeceğim. Kendimi bu yönden şanslı sayabilirim sanırım lakin şanslı saydığım bu durumda bile aslında ataerkil toplum tarafından yaratılmış ve üzerimize yıkılan birçok iş var. Bu işler; bulaşık, temizlik gibi basit şeyler gibi durabilir. Fakat bunlar sanki kız çocuğunun yapmak zorunda olduğu işlermiş gibi bir algı var toplumumuzda. Evet, belki birçok insanın yaşadığı baskı ya da şiddete oranla daha küçük görülebilir. Fakat ben baskının küçüğü büyüğünün beslendiği kaynağı aynı olarak düşünüyorum. Bize basit gibi görünen en ufak baskıyı bile kabul etmemeliyiz.” Son olarak bu süreci eğitim ve sağlık alanında en az hasarla atlatmak istediğini belirterek sözlerini tamamlıyor Delal de. Biz de yaşadıkları sorunları ve bu normalleşme söylemleri üzerine gerçekleştirdiğimiz sohbetimizin sonuna geliyoruz.