14 Mayıs 2020 00:44

Rusya Uzmanı Kerim Has: S-400’ler ABD ile varılabilecek swap görüşmelerine bağlı

Rusya Uzmanı Kerim Has: S-400’lerin Kovid-19’a bağışıklık kazanıp kazanmayacağı (!) meselesi zannımca ABD ile varılabilecek swap görüşmelerine bağlı

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Zeliş IRMAK
İstanbul

Koronavirüs salgını tüm dünyada gündemin neredeyse tek konusu haline geldi. Ancak Türkiye’nin koronavürüs gündeminin gölgesinde her an yeniden baş göstermeye hazır bir krizi daha var: S-400’ler.

ABD, Erdoğan hükümetinin bu konuda atacağı adımı çok yakından takip ediyor ve S-400’lerin aktive edilmesi halinde CAATSA yaptırımlarını gündeme getiriyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ısrarla ‘O iş bitti’ dediği S-400’lerin nisan ayında faaliyete başlanması gerekiyordu. Ancak aktive ‘koronavirüs’ nedeniyle ertelendi. 2.5 milyar dolara alınan S-400’lerin aktivesinin ertelenmesinde gerçekten salgın nedeniyle mi? Yoksa, S-400’ler depo da çürümeye mi terk edilecek?

Rusya Uzmanı Kerim Has ile konuştuk. Has, S-400’lerin aktive edilmemesinin gerekçesini salgınla ekonomik zorlukları artan Türkiye’nin, ABD tarafından uygulanacak CAATSA yaptırımlarından çekinilmiş olabileceğini söyledi ve S-400’ler faaliyete geçerse ‘yumuşak’ da olsa yaptırımlardan kaçış olmadığına işaret etti. Has, “S-400’lerin Kovid-19’a bağışıklık kazanıp kazanmayacağı (!) meselesi zannımca ABD ile varılabilecek swap görüşmeleri ve dolayısıyla Türkiye’nin ekonomik serencamıyla doğrudan ilişkili gibi duruyor” dedi.

S-400’lerin aktive edilmesi, pandemi nedeniyle ertelendi. Bunun esas nedeni gerçekten koronavirüs mü?

 Zannetmiyorum. Neticede sistemin parçaları tümüyle Türkiye’ye gönderilmiş durumda, testler yapıldı, eğitimler bitti. S-400’lerin Kovid-19 aşısı beklediği de pek söylenemez. Aktive edilirken Rus uzman ve teknisyenlerin Türkiye’ye gelmesi gibi bir ihtiyacın olduğu iddia edilebilir ve gelişleri de koronavirüse takıldı gibi bir argüman ileri sürülebilirse de o zaman şu soru akla geliyor: Suriye’de birçok noktada Rusya’yla birlikte ortak devriye gezilirken bulaşmayan Kovid-19, Rus teknisyenler Türk subaylarla birlikte S-400’lerdeki son rötuşları yaparken mi bulaşacak? Buradaki aktive edilmeme sorununun siyasi gerekçelerle ilgili olduğu kanısındayım. Bu da aslında bir açıdan anlaşılabilir. Zira askeri ihtiyaçtan dolayı değil de tamamen siyasi nedenlerle alınan S-400’lerin aktive edilmesinin yine siyasi gerekçelere takılması hiç de şaşırtıcı değil.

Türkiye’nin ekonomik sıkışmışlığı ile alakası nedir bu sürecin…

 Türkiye’nin içinden geçtiği ekonomik kriz her geçen gün derinleşiyor. Koronavirüs de bu krize ivme kattı. Türkiye ekonomisinin 2020’de en az yüzde 5 küçüleceğine dair tahminler var. Türk lirasındaki değer kaybı ortada. Ekonomiyi nispeten rahatlatma hedefiyle ABD’yle ve diğer Batılı başkentlerle merkez bankaları arasında swap görüşmeleri yürütülüyor. Mevcut zorluklardaki ekonomik konjonktürde S-400’lerin operasyonel hale getirilmesine karşılık ABD cenahının CAATSA yasaları çerçevesinde Türkiye’ye yönelik yeni ekonomik yaptırımlar uygulamasından çekinilmiş olabilir.

 Açıkçası, kendisinden onlarca kat büyük ekonomiye sahip ABD’ye gönderilen maske ve tıbbi malzeme yardımını da ABD siyasi karar alıcılarına sempatik görünme ve Ankara’nın Başkan Trump’ı yanında tutma amacının bir yansıması olarak okuyorum. Bu açıdan S-400’lerin Kovid-19’a bağışıklık kazanıp kazanmayacağı(!) meselesi zannımca ABD ile varılabilecek swap görüşmeleri ve dolayısıyla Türkiye’nin ekonomik serencamıyla doğrudan ilişkili gibi duruyor. Pek tabii, son dönemdeki darbe tartışmaları gibi Ankara’daki siyasi iktidar “Allah’ın yeni bir lütfu” olarak “şapkadan yeni tavşanlar” çıkarmadığı müddetçe…

YAPTIRIMLAR KAÇINILMAZ

Bir aktive durumu söz konusu olduğunda ABD yaptırımlarının yeniden söz konusu olabileceğini söylüyorsunuz…

S-400’ler aktive edildiği takdirde ABD’nin Türkiye’ye karşı yaptırım mekanizmasını devreye sokacağı resmi makamlarca defalarca ifade edildi. Trump belli ölçüde fren görevi görmek isteyebilir. Ama Washington’da Trump’tan başka Ankara’nın bir avukatı olduğunu söylemek de pek mümkün değil. Beyaz Saray, Pentagon, Kongre, dış işleri, medya, etkili lobiler vs. S-400’ler dolayısıyla genelde Türkiye’ye yaptırım uygulanması taraftarılar. Bu yüzden, yaptırımların kaçınılmaz olduğunu düşünüyorum. Belki Trump, CAATSA paketinden yaptırımları seçerken nispeten Türkiye ekonomisi için en yumuşak başlıkları tercih edebilir. Ama mevcut konjonktürde bu eğilim dahi Türk ekonomisi üzerinde zannımca ciddi hasar bırakabilir. Türkiye’nin halihazırda içinden geçtiği ekonomik kriz, olası yeni şokları ne ölçüde kaldırabilir, hiç emin değilim.

Türkiye, dolar ihtiyacını karşılamak amacıyla ABD Merkez Bankasıyla resmi düzeyde görüşmelerini sürdürüyor. Bu ne anlama gelir? Suriye’deki durumu etkiler mi?

 Pek tabii, Ankara’daki iktidarın gerek iç, gerekse dış politika alanındaki tercihlerinde, ülkedeki ekonomik zorluklardan dolayı çıkış kapısı arayışları da etkili. Ama Suriye’de Rusya’yla iş birliğindeki gidişatı doğrudan ABD ile yürütülen swap görüşmeleriyle ilişkilendirmek zannımca tabloyu tam olarak doğru yansıtmaz. Zira Suriye’de Türkiye, ABD’yle de iş birliği halinde. Özellikle Fırat’ın doğusunda. ABD her ne kadar YPG’yle ilişkilerini sürdürse de Ankara’nın Washington’la hem YPG hem İdlib konusunda yakın teması sürüyor. Dolayısıyla ekonomik kriz nedeniyle Ankara’nın Batılı başkentlerin kapısını çalmasına karşılık kendisine mevcut Suriye politikası nedeniyle ve Rusya’yla köprüleri atması yönünde ciddi bir baskı yapıldığı kanaatinde değilim.

Rusya ile ABD arasında gidip gelen bir Erdoğan hükümeti söz konusu…

Ancak Suriye haricinde Rusya’yla ilişkiler bağlamında S-400 süreci ve yine bununla ilgili olarak F-35 savaş uçağı projesi zannımca biraz daha farklı bir zeminde ilerliyor. Bu konuyu ayırt etmekte yarar var. Türkiye’nin savunma-güvenlik mimarisinde S-400’lerin yol açacağı etki, NATO ittifakının bölgedeki askeri yapılanmasını da yakından ilgilendiriyor. Bunun yanı sıra, Erdoğan yönetimindeki Türkiye’nin ABD ile Rusya arasında sıklıkla makas değiştiriyor gözükmesi iç politikayla da yakından ilgili. Erdoğan’ın içeride destekçileri arasında konsolidasyonu artırmak için “dış düşman” arayışlarında ABD, oldukça işlevsel bir rol oynuyor. Buna rağmen, bu politikanın sınırları olduğunun da herkes farkında. 15 Temmuz dolayısıyla Erdoğan’ın doğrudan suçlamalarına muhatap olan ABD’ye aynı Erdoğan, Türkiye’nin kendisi ekonomik krizle boğuşurken, koronayla mücadelede “şahsi etiketle” milyonlarca dolar yardım gönderebiliyor, hem de bunu içeride bağış kampanyaları düzenlerken yapabiliyor.

 Dolayısıyla ABD ve Rusya’yla ilişkilerde haftalık veya en geç aylık ama sürekli değiştirilen makasın, Türkiye’nin çıkarlarıyla değil de doğrudan Erdoğan’ın kendi “siyasi bekasıyla” ilgili olduğunu düşünüyorum. Bir başka deyişle, ABD’yle veya Rusya’yla, hangisiyle olursa olsun, ilişkilerde makas değiştirilirken, araştırılması gereken iz, maalesef Türkiye’nin kendi çıkarları değil, zannımca Erdoğan’ın şahsi emel ve hırsları olmalı.

RUS MEDYASI TÜRKİYE’NİN İDLİB’E 20 BİNDEN FAZLA ASKER YIĞDIĞINI YAZIYOR

İdlib’de 5 Mart mutabakatından sonra neler yaşandı? Salgın nedeniyle biraz daha sessizlik yaşandı gibi görünüyor.

5 Mart mutabakatıyla İdlib’de belli ölçüde sükunet sağlandı, zira anlaşmaya zaman tanınması gerekiyordu. Öte yandan, koronavirüsün de pek tabii bu sükunette payı var. Ancak bu sessizliğin uzun süremeyeceği de görülüyor.

Mutabakatın maddeleri arasında yer alan, M4 otoyolunun kuzey ve güneyinde 6’şar kilometrelik hat boyunca güvenli koridorun oluşturulmasına dair madde henüz hayata geçirilemedi. Yine M4 otoyolu üzerinde Türkiye-Rusya ortak askeri devriyelerinin yapılması gerekiyordu. İstenen sıklıkta yapılamayan bu devriyeler yine şu ana kadar planlanandan çok daha kısa bir rota üzerinde yapılabildi. Özellikle HTŞ terör örgütü gibi radikal grupların engellemeleri ve onların yönlendirdiği sivillerin protesto gösterileri dolayısıyla henüz bu devriyelerde güzergah tümüyle dolaşılamadı. Yaklaşık 70 kilometre devriye gezilmesi gerekirken şu ana kadar bu güzergahın ancak 15 kilometresi katedilebildi. İlk devriyelerde ise ancak 2-3 kilometre gezilebiliyordu. İlerleme var, ama yeterli seviyede değil.

 Rusya ile devriyeler devam ediyor. Gözlem noktaları ne durumda?

Türkiye’nin İdlib’deki gözlem ve irili ufaklı denetim-kontrol noktalarının sayısı ise hayli arttı, 70 civarında. Rus medyasında Türkiye’nin sadece İdlib’e 20 binden fazla asker yığdığı ve silah sevkiyatını olağanüstü oranda artırdığı yazılıp çiziliyor. Dolayısıyla bölgede ciddi bir enerjinin biriktiğini söylemek lazım. Suriye ordusuyla herhangi yeni bir olası sıcak çatışma halinde, sonuçlarının taraflar için çok daha yıkıcı olabileceği ve şubat ayındaki çatışmaları aratabileceği öngörülebilir.

 Öte yandan, Tahran’da yapılması planlanan Astana üçlü liderler zirvesi de koronavirüs nedeniyle belirsiz bir tarihe ertelendi. Araya “kara kedi” girmesin diye şu sıralar, video-konferans formatlı bir zirve üzerinde çalışılıyor. Ancak mutabakat mevcut hızla ilerlerse, yaz-sonbahar aylarında İdlib’de hararetin yeniden artması hayli yüksek ihtimal.

ÖNCEKİ HABER

İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan: Vatandaşın hukuk ve can güvenliği yok

SONRAKİ HABER

Socar Holding Aliağa havasını kirletmeye devam ediyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa