"Bize düşen Mehmet gibi mücadele etmek"
“Bu cinayetin sorumluları çarklar dönsün diyerek bizleri ateşe atan iktidar, bizleri çalışmaya zorlayan Şişecam yönetimi, bütün inisiyatifi Şişecam’a bırakan Kristal-İş’in yöneticileridir.”
Fotoğraf: Evrensel
Kovid-19 nedeniyle yaşamını yitiren Şişecam İşçisi Mehmet Kürtül’ün eşi Bengül Kürtül, eşinin 40’a yakın kişinin karantinaya alındıktan sonra koronavirüse yakalandığını söyledi. 6 ayda bir eşinin sağlık taramasından geçtiğini, kronik bir hastalığının olmadığını belirten Kürtül, Kristal-İş’in açıklamalarına ise “Ciğerimizi yaktılar” diye tepki gösterdi.
Şişecam’a bağlı Paşabahçe Kırklareli fabrikasında ilk vaka 10 Nisan tarihinde görüldü. Elektrik bölümünde çalışan U.Ç’nin testi pozitif çıktı. 14 Nisan’da ise kalite kontrol bölümünde çalışan E.Ş’nin testinin pozitif çıkması üzerine bölüm geçici olarak kapatıldı. E.Ş’nin temasta olduğu 34 kişi karantiya gönderildi.
"SEVK EDİLMEDİ EVE GÖNDERİLDİ"
Kürtül’ün taşeron bir firmada çalışan eşi Bengül Kürtül, o süre içerisinde eşinin çalışmaya devam ettiğini, 15 Nisan’da ise yüksek ateş nedeniyle Lüleburgaz Devlet Hastanesine gittiğini aktardı. Yapılan testin pozitif çıktığını belirten Kürtül, “Normalde pozitif çıkan hastalar pandemi hastanesi olan Kırklareli veya Pınarhisar Devlet Hastanelerine gönderiliyor ama 5 gün hastanede kaldıktan sonra Mehmet’e durumun kötüye gitmediğini hatta iyileştiğini söyleyip eve gönderdiler” dedi.
Bir gece evde kaldıktan sonra eşinin tekrar ateşlendiğini ve doktoru aradığını belirten Kürtül, “Doktor hemen hastaneye çağırdı ve pandemi hastanesi olan Kırklareli Devlet Hastanesine sevk edildi. 21 Nisan’da yatışı yapıldı. 23 Nisan’da yoğun bakıma alındı. 27 Nisan’da uyutuluyor. 8 Mayıs’ta hayatını kaybetti” diye konuştu.
Sözleşme kapsamında fabrikadaki işçilerin 6 ayda bir testten geçirildiğini ifade eden Bengül Kürtül, şu bilgileri verdi: “En son ocak ayında bütün test ve tahliller yapılıyor. İşçilerin sağlıkla ilgili bütün bilgileri arşivleniyor. Kronik hastalığı olanlar pandemi döneminde idari izinli sayıldı. Mehmet’in kronik bir rahatsızlığı yoktu. Sendika başkanının işçileri hastalıklarını gizlemekle suçlaması tamamen havada kalan iğrenç bir iftiradır. Kaldı ki bir rahatsızlığı olsaydı testlerde de çıkmaz mıydı?”
Kristal-İş’in açıklamalarına tepki gösteren Kürtül, “Eşim işçi eylemlerini hiç kaçırmayan biriydi. Ama gelin görün ki sendika iş cinayeti bile diyemedi. Sendikanın Kovid-19 virüsünün nerede bulaştığını araştıracağız demesi bizleri çok üzmüştür. Sendikanın böyle bir açıklama yapması bizim ciğerimizi yaktı” dedi. (Lüleburgaz/EVRENSEL)
BİZLERE DÜŞEN KENDİ SINIFIMIZIN GELECEĞİ İÇİN MEHMET GİBİ MÜCADELE ETMEKTİR
Cam işçisi
Lüleburgaz
Öncelikle Mehmet (Kürtül) arkadaşımızın ailesinin, biz cam işçilerinin ve işçi sınıfının başı sağ olsun.
Mehmet, 20 yılı aşkın cam işçiliği hayatında tanıyan herkesin sevdiği, bununla beraber dürüstlüğünü, samimiyetini, iyi niyetini ve verdiği sınıf mücadelesini herkesin takdir ettiği, örnek aldığı bir arkadaşımızdı.
Mehmet’in başına gelen bir kez daha göstermiştir ki; biz işçilerin bu sistem için tek anlamı patronların cirolarındaki rakamlardan ibaret olduğumuzdur. Kârını insan hayatından daha önemli gören bir sistemde hayatta kalmaya çalışıyoruz, ama patronların daha fazla kâr etmesi için bu da elimizden alınıyor.
Nisan ayında fabrikada 10’a yakın arkadaşımızda belirtiler görüldü ve testleri pozitif çıktı. Mehmet de biz de bu vakalar yaşanmadan önce üretimin durdurulması ve bütün çalışanlara ücretli izin verilmesi gerektiğini her yerde dile getirdik. Bu çağrılara sendikamız Kristal-İş de Şişecam yönetimi de kulaklarını kapattı.
Üretim odaklı anlayışın sonucu arkadaşımız iş cinayetine kurban gitti. Acı ve vahim olan bir diğer durum ise bu olanlara rağmen üretim kısmi de olsa devam ediyor ve bizler bu ortamda halen çalışmak zorunda bırakılıyoruz.
Arkadaşımız bu hastalığı, hiç tartışmasız fabrikada kaptı.
Bu cinayetin sorumluları;
- Çarklar dönsün diyerek bizleri ateşe atan patronların siyasi temsilcisi AKP’dir,
- Salgının bu kadar ölümcül olduğunu bildiği ve fabrikada vakalar çıkmasına rağmen bizleri çalışmaya zorlayan, bizlerin dünya devi yaptığı Şişecam yönetimidir,
- Ve bizler bütün riske rağmen fabrikalarda makinelerimizin başında çalışırken, kendilerini izole eden, bütün inisiyatifi Şişecam’a bırakan sendikamız Kristal-İş’in yöneticileridir.
AKP Hükümeti grevlerimizi yasaklayarak, bizleri sefalete mahkum ederek, Soma’da, şantiyelerde iş cinayetlerinde ölen bizlerin katillerini aklayarak, sermaye sınıfının hükümeti olduğunu defalarca göstermiştir.
Şişecam patronu ağır sanayi koşullarına rağmen her sözleşme dönemi hakkımızı tırpanlayarak, bizleri işimizden veya başka şehirlere gitmek zorunda bırakarak ailelerimizden ayırarak, bununla beraber salgın ve ölümcül hastalık döneminde, canlarımız pahasına üretime devam ederek, bizlerin insanca çalışıp insanca yaşamasını umursamadığını yine gösterdi.
Buraya kadar olan kısmını doğal karşılamıyoruz, ancak bizleri şaşırtmıyor da... Çünkü hepimiz biliyoruz ki sermaye sınıfı ve onun hükümeti kendi sınıfının çıkarları doğrultusunda hareket ederek bizler için ölümcül bir düşman olmaya devam edecek.
Gelelim içimizdeki hainlere... Onlarca yıldır biz işçilerin sırtından sefa süren, patronla her şartta birlikte hareket ederek bizlerin işinden ekmeğinden edilmesine göz yuman, hak arayış zamanlarımızda her zaman önümüzde duvar olan sendikamız yöneticilerine.
Salgın başladı, binlerce işçinin üyesi olduğu sendikamız Kristal-İş yöneticileri, binlerce işçinin talep ettiği ‘ücretli izin’, ‘yaygın test’ ve ‘Üretimin zorunlu olmayan yerlerde durdurulması’ gibi talepleri bırakın hayata geçirmeyi, dillendirmediler bile!
Fabrikalarda hastalık vakaları çıkarken bile yayılmasını önlemek için herhangi bir girişimde bulunmayan yöneticilerden bahsediyoruz.
Kristal İş Genel Merkezi, taziye mesajı yayımlamakla yetindi... Lüleburgaz Şube Başkanı ise bizlere başka bir utanç yaşatarak Şişecam’ın fabrikalarda hastanelerden daha iyi önlem aldığını, Mehmet’in virüsü fabrikada kapıp kapmadığının bilinmediğini dillendirecek kadar vahim bir durumdadır.
Lüleburgaz Emek ve Demokrasi Platformu, arkadaşımızın ölümüyle ilgili bunun bir ‘iş cinayeti’ olduğunu belirtip acilen ‘Üretimin durdurulması, ücretli izinlere başlanması ve yaygın test yapılması gerekir’ içerikli bir bildiri yayımladı, fakat bu nasıl bir patron seviciliği ve işçi düşmanlığıdır ki; sendikacılarımız bildirinin altına imza atmadı.
Bunların tamamını sırtımızdan defetmemiz boynumuzun borcudur. Mehmet arkadaşımız bunun nasıl yapılacağını, işçi sınıfının iktidarı için örgütlü mücadelenin içinde yer alınması gerektiğini, yaşamı boyunca bize gösterdi. Bizlere düşen de kendi sınıfımızın geleceği için Mehmet arkadaşımız gibi her alanda mücadele etmektir.
SENDİKA KENDİ ÇIKARLARINI DÜŞÜNENLERİN ELİNDE
Ahmet AKSUNGUR
Emekli Cam İşçisi
Kristal-İş Trakya Şubesi Eski Başkanı
Dünyada ve ülkemizde baş gösteren Kovid-19 salgınıyla ilgili bugüne kadar alınan tedbirlerde, hep ‘Sanayiciyi koruyalım’ mantığıyla, sadece patronlara ayrıcalık tanındı. İşçiler ezilmeye devam edildi...
Başka türlüsü de beklenemezdi zaten. Çünkü mevcut iktidarlar bizim iktidarımız değildi. Bugüne kadar hayatını kaybedenler, hep emekçiler oldu. Bu salgınla ilgili gelişmeleri yakından takip ederken, 25 yılını verdiği Kırklareli Cam Sanayi’nde çalışan, sosyalizm mücadelesinin yılmaz savunucusu Mehmet Kürtül kardeşimizi kaybetmenin derin üzüntüsü içindeyim. Kristal-İş Sendikası Lüleburgaz Şubesi yöneticilerinin alayı, toplasan bir Mehmet Kürtül etmezken, yaptıkları açıklamalar ise yüreğimizi sızlattı.
Benim bildiğim Kristal-İş, bir mücadele örgütüydü. Bir mücadele geleneği, bir direniş geleneği vardı. Kristal-İş, benim ve birçok arkadaşım gibi tırın lastiklerinin önüne yatan, gövdelerini grev kırıcılarına siper eden sendikacıların yönettiği bir örgüttü. Oysa bugün bu sendika, bu geleneklerinden arındırılıp, kendi çıkarlarını düşünenlerin eline kaldı. Genel Merkezin kurşun askeri Lüleburgaz Şubesinin zavallı başkanı, ‘Arkadaşlarımız hastanelerden daha güvenli yerlerde çalışıyorlar’ diyor! Peki, o zaman Mehmet arkadaşımız nerede çalışıyordu? Kalite kontrol servisinde virüs tespit edildiğinde Mehmet arkadaşımız kalıp atölyesinde çalışıyor muydu, çalışmıyor muydu? Virüs tespit edilen kişilerle aynı servisi kullanıyor muydu, kullanmıyor muydu? Bunlara cevap verin!
‘Virüsü dışarıda mı, içeride mi kaptı’ diye araştırma yapmak... Bu senin işin değil! Genel Merkezin kurşun askeri, etkisiz ve yetkisiz şube başkanı, ‘Lüleburgaz Emek ve Demokrasi Platformunun, “Bu bir iş kazasıdır” diyen basın açıklamasının altına imza koyamayacak kadar basiretsizdir. Çünkü işçi sınıfının bilimine, mücadele gücüne inanmak başka, sendikadan zenginleşmek başka şeydir...
Bu sendika, geleneklerinden kolay arındırılmadı. Bugün genel merkezin başındaki kişi, 1996 yılında şube başkanı olduğunda işyerinden ihbar ve kıdem tazminatını alarak, “Ben bir daha bu tulumu giymeyeceğim” demiştir. Aynı kişi 1999 yılında seçimi kaybedince işe geri dönüş için başvurmuştur. Oysa iş yasalarımızda, işyerindeki kazanılmış haklarını alarak ayrılan bir sendikacının bir daha işe dönme hakkı yokken, -bunu ben söylemiyorum, yasalar ve hukukçular söylüyor-, 2003 yılında nasıl oldu da işe döndü?
Fazla söze gerek yok... Bugün her şey ortada. İşverenin safında durup, kendilerini köylerinde yaptırdıkları villada karantinaya alıp, fabrikalarda yetersiz tedbir sonucu işçilerin hayatını kaybetmesine rağmen yaşamlarını devam ettirmek ancak bunlara yakışır.
Bu sendika kimsenin babasının malı değildir. Daha 2017’yi unutmadık, Mehmet’i de unutmayacağız. Mücadelesi mücadelemiz olacak. Bu devran böyle gitmeyecek. Öyle ya da böyle, gün gelecek, cam işçisine hesap vereceksiniz.
Sorgulamayan cahil, sorgulatmayan zalimdir!
Kahrolsun sömürü düzeni kapitalizm!
Yaşasın Kristal-İş, yaşasın işçilerin birliği!
MEHMET KÜRTÜL’ÜN BİZLERE GÖSTERDİKLERİ
Tarhan SITKI
Çerkezköy
Merhaba Evrensel okurları;
Ülkemizi her açıdan etkileyen bir salgın sürecinden geçiyoruz. İlk vaka tespit edildikten sonra bir ay içinde 52 işçi Kovid-19’dan hayatını kaybetti.
Şişecam İşçisi Mehmet Kürtül de patronların durmak bilmez kâr hırsı yüzünden üretime ara vermemesi nedeniyle çalıştığı fabrikada virüse yakalanıp hayatını kaybetti. Ben maalesef Mehmet ağabey ile hiç tanışmadım. Ama vefatının ardından onun için Evrensel’e yazılan yazılarla tanıdım onu. Herkes onu çok güzel yazılar ve sözlerle anlatıyor, ben de böylesine güzel bir işçiyi kaybetmenin derin üzüntüsünü yaşıyorum.
Mehmet ağabeyin sosyal medyada son paylaşımlarını okuduğumda aslında onun biz işçilere nasıl yol gösterici olduğunu daha iyi anlıyorum. Mehmet ağabey son paylaştıklarından birinde “Herkes evde kalsın deniyor ama işçinin canı yok mu? Çok geç olmadan ücretli izin istiyoruz” diyordu. Aslında onun bu sözü vefatının ardındaki bütün sınıf çelişkilerini de teşhir eder cinsten bir söz. Evet salgın boyunca herkes evde kalsın sözü dillerden düşmeyen söz olmasına rağmen işçiler için durum öyle değil. Biz her gün dip dibe çalışıyor, hatta bazı günler fazla mesaiye bile bırakılarak çalıştırılıyoruz. İzne gönderilenlere ise ücretsiz izin veriliyor, işsizlik ödeneğinden günlük 39TL’lik komik bir ücretle bu pahalılıkta geçinmemiz bekleniyor.
Mehmet ağabey bir cam işçisiydi, fabrikasının çalışması elzem değildi ama sermayenin kâr etmesi gerekiyor, “Ölen ölsün kalanlarıyla üretime devam ederiz” diye düşünülüyordu. Onun haklarını savunması gereken sendikası Kristal-İş’ten ise çıt çıkmadı, bunun bir iş cinayeti olduğunu söyleyemedi, “Çok üzüldük” demekle yetindi. Sendikanın sonrasında yaptığı savunmalar daha içler acısı, patronun tüm önlemleri aldığını, fabrikada şartların çok iyi olduğunu söylerken sorumlunun gecesini gündüzüne katan sağlık personelleri olduğunu iddia edecek kadar da ileri gidebiliyordu.
Mehmet ağabeyle ilgili yazan arkadaşları onun sendikal bürokrasiye karşı hayatı boyunca mücadele ettiğini söylüyorlar. Mehmet ağabeyin dün söyledikleri ve yaptıkları bugün hâlâ en yakıcı bir şekilde ihtilaç olarak duruyor. O diyor ki bu zalimlere, gözünü kâr hırsı bürümüşlere karşı, bu koltuk sevdalılarına karşı birlik olun, mücadele edin. Bizim de sözümüz olsun Mehmet ağabeye insan onuruna yaraşır bir yaşam mücadelesinde bayrağın bizim ellerimizde, biz dolduracağız sıranı. Ve haykırdığın işçilerin taleplerini biz haykıracağız.
- Ücretsiz maske, ücretli izin!
- Halk sağlığı için kaynaklar patronlara değil halka harcansın!