Koronavirüs sonrası dünyada uluslararası ilişkiler nasıl olacak?
Yücel Özdemir: Ekonomilerdeki küçülme bir taraftan daha fazla birlikte çalışmayı dayatırken diğer taraftan pazar için rekabetin daha da kızışmasının koşullarını yaratıyor.
Fotoğraf: Pixabay
Yücel ÖZDEMİR
Köln
ABD Başkanı Donald Trump’un virüsün Çin’de laboratuvarda üretilip yayıldığı şeklindeki ilk iddiasına, kendisi ve komplo teoricilerin dışında pek inanan olmadı. Gerçi kendisi de sonradan bu iddiasını geri çekmek zorunda kaldı. Zira bunu doğrulayacak ne bilimsel ne de istihbarat bilgisi vardı. Trump’ın derdi bu iddiayla, uzun zamandır değişik vesilelerle köşeye sıkıştırmak istediği Çin’i yalnız bırakmak olduğu artık biliniyor. ABD ile yakın ittifak halindeki Avustralya gibi ülkelerin dışında, Trump’ın iddialarını tekrarlayan fazla ülke ve lider de olmadı. Avusturalya bunda ısrar edince, Çin bu ülkeden aldığı ete sınırlandırma getirerek yanıt verdi. Avusturalya hükümeti bir süre önce, koronavirüsün nereden ve nasıl ortaya çıktığını araştırmak üzere bağımsız bir araştırma komisyonu kurulmasını istemişti. Buna tepki gösteren Çin, salı günü Avustralya’dan et almayı durdurmuştu.
ABD’nin Avrupa’daki müttefikleri ise Trump’ın ortaya attığı tez konusunda sessizliklerini koruyorlar. Almanya başta olmak üzere Avrupa ülkelerinin Trump’a destek vermemesinin arkasında elbette Çin ile olan ticari ilişkiler var. Dahası, bu hafta yayınlanan Der Spiegel’de yer alan bir haber yorumda, Alman Savunma Bakanlığı tarafında içe yönelik hazırlanan bir belgede, “Trump’un laboratuvar teziyle kendi hatalarının üzerini gizlemeye ve öfkeyi Çin’e yönetmeye çalıştığı”ndan söz ediliyor.
BND RAPOR HAZIRLADI
Aynı yazıda virüsün laboratuvarda üretildiğine dair iddiaların Alman Haberalma Teşkilatı (BND) tarafından da araştırıldığı ve Çin’in gerekli bilgileri Dünya Sağlık Örgütüne (DSÖ) geç ilettiği sonucuna vardığı belirtiliyor. Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in 21 Ocak günü DSÖ Başkanı Ghebryesus ile yaptığı telefon görüşmesinde pandeminin insandan insana bulaştığını söylememesini istediği ileri sürülüyor.
BND’nin vardığı sonuç: Çin’in bu tutumu nedeniyle virüsle mücadelede 4-6 hafta kaybedildi. Virüsün laboratuvarda üretildiğine dair bir bulgudan söz edilmiyor. Öyle görünüyor ki, Trump’ın koronavirüs üzerinden Çin’e karşı bir cephe yaratma girişimi tutmayacak. Bunda özellikle Avrupa’daki müttefiklerinin Çin ile yakın ticari ilişkileri büyük rol oynuyor.
AB İLE ÇİN ARASINDA BÜYÜK ANLAŞMA HAZIRLIĞI
Avrupa, tutum alma bir yana Çin ile büyük bir anlaşmanın hazırlıklarını yapıyor. Anlaşmanın merkezinde ise AB’nin en güçlü ekonomisine sahip Almanya bulunuyor. 1 Temmuz’dan itibaren AB Dönem Başkanlığını devralacak Almanya, bu dönemi eylül ayında Leipzig’de düzenlemeyi planladığı AB-Çin Zirvesi’yle taçlandırmayı hedefliyor. Handelsblatt gazetesinde yer alan bir habere göre 15 yıldır başbakanlık koltuğunda oturan Angela Merkel, 13. Çin ziyaretini temmuzda yapmayı öngörüyordu. Ancak pandemi şimdilik bütün planları belirsiz hale getirmiş. Buna rağmen alt düzeyde heyetler arası görüşmeler devam ediyor.
Handelsblatt’ın “Yatırım Anlaşması” olarak adlandırdığı AB-Çin arasındaki görüşmelerin ilk sırasında, Çin’in yatırım için Avrupalı tekellere sınırlandırmaları kaldırması, dolayısıyla yeni pazarlar açması yer alıyor. Bu talep edilirken Çin’in devlet olarak tekellerinden çekilmesi, dolayısıyla özelleştirmelerin önünün açılması isteniyor. Başka bir ifadeyle, AB’nin hedefinde Çin’in şirketler üzerindeki devlet korumacılığının kaldırılarak, klasik kapitalist sürece girmesi, böylece rekabet edebilmenin koşullarının yaratılması bulunuyor. Handelsblatt’un “AB’den Çin’in devlet ekonomisine müdahale” başlığıyla verilen haber-yorumda, Çin’in buna yanaşacağına pek ihtimal verilmiyor. Zira, aynı gazetenin kaynak gösterdiği Dünya Bankası verilerine göre kamu şirketleri 2017’de Çin’in GSYİMH’sının yüzde 23-28’ni teşkil ediyor. Başka kaynaklar ise Çin’ndeki kamu şirketleriyle özel şirketlerin sayısının aynı olduğunu ileri sürüyor. Çin özellikle elinde tuttuğu büyük devlet şirketleriyle yurtdışında önemli yatırımlar yaparak, başka yabancı şirketleri yutmanın planlarını yapıyor.
AB ÇİN İLE İLİŞKİLERİ DENGEDE TUTMAYA DEVAM EDECEK
Koronavirüsle birlikte ekonomi ve siyaset alanında yaşanan gelişmelere bakıldığında Trump’un başında olduğu ABD’nin Çin ile ilişkileri gererek yoluna devam etmesi beklenirken, Almanya öncülüğündeki AB ise daha dengeli bir yol izleyecek gibi görünüyor. Trump, en son Fox TV’ye yaptığı açıklamada işi Çin ile bazı alanlarda ilişkileri kesmeye kadar götürebileceklerini ifade ederek, “Örneğin, Çinli öğrencilerin bazı bölümleri ABD’de okumasını engellemek için vize vermeyebiliriz” dedi. Özellikle Çinli şirketlerin ABD’deki yatırımları ve faaliyetlerine önemli sınırlamalar da getirilebilir.
ABD karşısında bugüne kadar fazla geri adım atmayan Çin’in de önümüzdeki dönem AB ile ticari ve siyasi ilişkilere önem vereceği anlaşılıyor. Ancak bunun AB sermayesinin dayattığı özelleştirme planlarının ne kadarını kabul edip etmeyeceği ise ancak ileride görülebilecek. Ekonomilerdeki küçülme bir taraftan daha fazla birlikte çalışmayı dayatırken diğer taraftan pazar için rekabetin daha da kızışmasının koşullarını yaratıyor. Bu nedenle emperyalist devletler arasındaki çelişkilerdeki derinlik de hız kazanacak.