Manisa'dan sağlık emekçisi: Tek isteğimiz daha adil bir düzende şifa dağıtabilmek
"Her akşam camlarınızda, balkonlarınızda alkışladığınız, kahraman olarak gördüğünüz o insanlar aslında iş yükünün en ağırına maruz kalıyor. Üzülüyorum."
Fotoğraf: Freepik
Hilal BİNGÖL
Manisa
Bugün evdeyim. Nöbet sonrasında dinlenmeye çalışıyorum. Dışarıda tam bir bahar havası var. Güneş tepede kendini gösterirken, doğa da bize tüm güzelliklerini sunuyor. Her yer yemyeşil ve gölgesinde dinlendiğimiz ulu ağaçların dallarında kuş cıvıltıları hakim. Balkonda oturmuş tüm bu güzellikleri seyrederken dinlenmeye çalışıyorum. Ama başarılı olamıyorum sanırım. Bir türlü zihnimdeki düşünceleri susturamıyorum. Bedenimin yorgunluğundan daha baskın geliyor zihin yorgunluğu. İçimde bir savaş hakim adeta. Aklım meslektaşlarımın yaşadığı sıkıntılarda. Dile getirilemeyen o kadar çok şey var ki. Kalbim sıkışıyor. Kendimi rahatlatmak adına ve meslektaşlarımın sorunlarına çare bulabilmek için elime kalemi alıp bir şeyler karalamaya başladım. Zihnimdeki düşünceler kalemime hücum ediyor adeta. Beynim o kadar dolu ki sürekli yazıp karalıyorum. Kelimeler sanki yaşananları anlatmakta yetersiz kalıyor.
‘İDARECİLERİN ÇIKARCI DÜZENİ HEMŞİRELERİN BELİNİ BÜKÜYOR’
Ben Merkez Efendi Devlet Hastanesinde anestezi yoğun bakım ünitesinde hemşire olarak çalışıyorum. Bu hafta, 12 Mayıs Hemşireler Haftası. Yani bizim haftamız; ama bu hafta sadece belirli günler ve haftalar kitaplarında. Uygulamaya baktığında ise bir hiç. En fazla elimize verilen bir dal çiçek ve geçiştirmek amacıyla söylenmiş birkaç kuru söz. Hangi birine üzülsem şaşırmış durumdayım. Nereden başlasam nasıl anlatsam bilemiyorum. Biz hemşireleri joker eleman olarak görüp oradan oraya sürenlerden mi bahsetmeliyim yoksa hâlâ kimsenin bizim yaptığımız işin asıl tanımını bilmemesine mi değinmeliyim emin değilim. Kafam çok karışık. Üstelik sorunlar da sadece bununla bitmiyor. Kreş olmadığı için birçok arkadaşım nöbetlere küçük çocuklarını da getirmek zorunda kalıyor. Hem işin stresi hem de çocuklarının sağlıklarını riske atmış olmaları onları iyice yıpratıyor. Bir de bunlar yetmezmiş gibi bu pandemi sürecinde döner sermayenin adil dağıtılmaması, esnek mesai saatleri denilen düzenin nöbet usulü çalışanları kapsamaması ve idarecilerin kendilerine göre ayarladıkları düzen hemşirelerin belini iyice büküyor. Tüm bunlar yetmezmiş gibi bir de doktorların ve sekreterlerin yapmaları gereken işi hemşirelere yüklemesi de cabası.
‘SİZİN SENDİKAYA ÜYE OLMAK İSTİYORUM AMA KORKUYORUM’
Bunları yazarken bir an arkama yaslanıp gözlerimi kapadım ve yine gözümün önüne meslektaşlarımın korkuları, endişeleri ve üzüntüleri geldi. İşlerini en iyi şekilde yapsalar dahi korkuyorlardı. Neden mi? Kendilerini, geleceklerini tehlikeye atmaktan ve daha birçok şeyden. Bana “Sizin sendikanıza üye olmak istiyorum ama korkuyorum” diyen meslektaşlarımı da gördüm. Belki de en acısı da buydu. Kendi düşüncelerini dahi özgürce söylemeye korkuyorlardı. Her akşam camlarınızda, balkonlarınızda alkışladığınız, kahraman olarak gördüğünüz o insanlar aslında iş yükünün en ağırına maruz kalıyor. Üzülüyorum. Hem de çok. Meslektaşlarımın yaşadıklarına üzülüyorum, gözlerindeki korkuyu silemediğim için üzülüyorum, sorunlarını anlatırken kelimelerin boğazlarında düğümlenmesine üzülüyorum.
‘BİZİ GÖRMEZDEN GELENLER ADINA UTANIYORUM’
Hepsinden önemlisi utanıyorum ama kendi adıma değil bizi görmezden gelenler adına utanıyorum. Bizi hiçe sayanlar adına onlardan binlerce kez özür dilemek istiyorum. Onlar bizi yok sayarken ben meslektaşlarım için kreşler açmak, sosyal etkinliklerle onları motive etmek istiyorum. Tek isteğimiz daha adil bir düzende şifa dağıtabilmek. Meslektaşlarımın gözlerinde, kalbinde korku olmasın, şifa dağıtırken baskı ve zulüm görmesinler. Yazımı sonlandırırken ellerim kızarıncaya kadar alkışlıyorum. Ama bizi görmezden gelenleri değil. Tüm bu zor süreç içerisinde onlarca baskıya, zulme rağmen yılmadan çalışan onurlu meslektaşlarım için alkışlıyorum.
Sesimizi duyun ve var olduğumuzu bilin değerli okurlar. Son olarak her şeye rağmen ayakta kalmaya çalışan ve mesleğini onuruyla yapan siz değerli meslektaşlarım yalnız değilsiniz. Bunu hiç unutmayın.