Hasta tutuklular için ‘evde tedavi’ talebi
Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği Koordinatörü Hilal Başak Demirbaş, ağır hasta ve risk grubundaki tutuklular için evde tedavi imkanlarının en kısa sürede sağlanması gerektiğini söyledi.
Fotoğraf: MA
Koronavirüs (Kovid-19) salgınının Türkiye’de görülmesiyle birlikte önlem adı altında cezaevlerindeki görüşler ve nakiller kısıtlandı. Alınan bu önlemler cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine yeni ihlallerin eklenmesini de beraberinde getirdi. Adalet Bakanlığı verilerine göre, şimdiye kadar farklı cezaevlerinde 166 tutukluya Kovid-19 tanısı konuldu. Salgın hızla yayılmasına rağmen cezaevleriyle ilgili çalışma yürüten derneklere göre alınan önlemler yetersiz.
Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST) İzleme Değerlendirme Koordinatörü Hilal Başak Demirbaş, kendilerine aktarılan bilgiler doğrultusunda cezaevlerinde halen birçok eksikliğin olduğunu dile getirdi. Demirbaş, cezaevlerinde alınan önlemler hakkında kamuoyunun yeterli bir şekilde bilgilendirilmediğini söyledi.
HİJYEN MALZEMESİNE ULAŞMAK SORUN
Mahpusların hijyen malzemelerine ücretsiz ulaşamamasında sorunlar yaşadığını aktaran Demirbaş, “Adalet Bakanlığı temizlik ürünlerine ihtiyaç duyan mahpusların ihtiyaçlarının karşılandığı belirtiyor. Fakat bu malzemelerin ne olduğu, mahpus başına kaç ürün düştüğü ve bu ürünlerin hangi sıklıkla verildiğine dair bir bilgi yok. Bize gelen başvurularda bu durumun hapishane idarelerinin inisiyatifine bırakıldığı ve temizlik malzemesi ücretini karşılayamayan mahpuslar için ciddi sorunlara sebep olduğu yönünde. Çok az hapishanede düzenli ve yeterli malzeme dağıtılıyor” dedi.
CEZAEVLERİ TEKRAR DOLUYOR
Salgın sürecinde alınan önlemlerden birinin aşırı dolu olan açık cezaevlerindeki tutuklulara 2 ay süreyle izin verilmesi olduğunu belirten Demirbaş, infaz yasası değişikliği ile binlerce kişi salıverilse de cezaevlerinin tekrar dolmaya başladığını kaydetti. Bu nedenle salgının ilk zamanlarında yaşanan sorunların benzerleriyle karşılaşmaya devam ettiklerini söyleyen Demirbaş, “Önlemler kapsamında uygulanan olumlu bir adım da infaz koruma memurlarının 15 gün karantinada kalması ve sonrasında çalışmaya başlaması oldu fakat kurumlarda çalışan diğer personellerin durumu belirsizliğini koruyor” diye belirtti.
"GÖRÜŞ OLANAKLARI YARATILMALI"
Demirbaş, tutukluların aile ve avukatlarıyla görüşememelerinin de yine ciddi sorunlara neden olduğunu ifade etti. Salgın bitene kadar sadece telefon görüşünün yapılmasının kabul edilemez olduğunu vurgulayan Demirbaş, “Telefon görüşmeleri için gerekli önlemlerin alınmasında ve uygulanmasında gecikmeler yaşanıyor. Mahpusların avukatları ile görüşebilmesinin olanaklarının yaratılması gerekir. Yaşadığımız bu salgınla birlikte mahpusların bu görüşleri gerçekleştirebilmek için ailelerine yakın olma taleplerinin ne kadar anlaşılır ve yerinde bir talep olduğunu görmüş olduk” ifadelerini kullandı.
HASTA SEVKLERİ DURDU
Düzenli hastaneye gitmesi gereken tutukluların ise bir nevi tecrit yaşadıklarının altını çizen Demirbaş, bu konuda şunları söyledi: “Hastane sevkleri neredeyse durmuş durumda. Bu durum uzun vadede devam edemez. Kronik hastalıkları olan ve hastaneye gidemeyen mahpuslarda başka sağlık problemleri nedeniyle hayati tehlikesi doğabilir. Hasta mahpusların hastane sevkinden sonra 14 gün karantinada tutulması gerekir ve ayda iki kere hastaneye gitmesi halinde tecritte kalması demektir. Bize gelen başvurularda 14 gün boyunca tek başına karantinada kalmak istemeyen mahpusların hastaneye sevk edilmek istemediklerini ve sevk taleplerini ertelediklerini görüyoruz.”
KOĞUŞLAR KALABALIK
Cezaevlerinde Kovid-19 hastalarının tedavi için hastaneye sevk edildiğini ve cezaevlerinde ayrı yerlerde tutulduklarını belirten Demirbaş, “Vaka sayısı artarsa bu koşulları sağlamak zorlaşacaktır. Günümüze kadar tanısı konan vakalara baktığımızda bir koğuşta vaka varsa oradaki neredeyse bütün mahpusların enfekte olduğunu söylemek mümkün. Kalabalık koğuşlarda da bu risk tabii ki daha çok artıyor” dedi.
Alınan önlemlerle birlikte tutukluların temel haklarında kısıtlamalara gidildiğinin altını çizen Demirbaş, “Görüşlerin olmaması, izleme heyetleri faaliyetlerinin durması, mektup ve diğer iletişim araçlarının kullanımında yaşanan sıkıntılar dikkate alındığında mahpusların kendilerini ifade edecekleri ve sorunlarını aktarabilecekleri zeminin kalmadığını görüyoruz. Mahpusların karşılaştıkları ihlaller karşısında başvuracakları kanallara ulaşamaması ve destek mekanizmalarına erişememesi endişe verici” ifadelerini kullandı.
SEBZE-MEYVE SATIŞI YOK
Bu süreçte sağlıklı besinlerin tüketilmesinin fazlasıyla önemli olduğunu ifade eden Demirbaş, şöyle devam etti: “Bu süreçte açık hapishanelerdeki mahpusların izne ayrılmasıyla yeni gelen mahpusların yemekleri yapmasıyla beraber fazlasıyla kalitenin düştüğünü görüyoruz. Bazı hapishanelerin önlem adı altında kantinde satılan meyve ve sebzelerin alımını durdurduklarını, mahpusların ücretini ödeyerek bile bu besinlere erişemediklerini söylemek gerekir.”
HASTALARIN HAYATI TEHLİKEDE
Salgın sürecinde özellikle ağır hasta ve risk grubundaki tutukluların durumuna dikkat çekmek gerektiğini belirten Demirbaş, “Bu gruptaki mahpusların tedavilerinin tamamen durma noktasına geldi. Bu durum mahpuslar için hayati tehlike yaratıyor. En kısa zamanda bu gruplardaki mahpuslar için ayrımsız evde tedavi imkanlarının sağlanması gerekir. Salgın süreci geçene kadar infaz erteleme başta olmak üzere hapsetmenin alternatifleri yaratılmalı. Bu adımlar en kısa zamanda atılmalı” şeklinde konuştu. (İstambul/MA)