Salgın koşullarında derinleşen yoksulluk: Yoksul kadınların hayatta kalma savaşı
İki aylık koronavirüs salgını sürecinde yoksulluk tablosu derinleşirken kadınlar neler yaşıyor?
Gazi Mahallesi'nde sokakta oturan kadınlar | Fotoğraf: Ekmek ve Gül
Geçtiğimiz günlerde TÜİK şubat ayı işsizlik rakamlarını yüzde 13 olarak açıkladı. Yoksulluk ise resmi rakamlara sığmayacak kadar büyüdü. Koronavirüsle mücadele kapsamında işçi ve emekçilere çalışmaktan başka şey düşmezken, büyük işletmeler korundu, salgın günlerinde çalışan işçiler enfekte oldu, hayatını kaybetti, virüsü evlerine taşıdı ve taşımaya devam ediyor.
Bir tarafta salgına rağmen çalışmak durumunda olanlar; diğer tarafta ücretsiz izne çıkarılan, ücret alamayan, işsiz kalan bir kesim var, kayıt dışı çalışan mülteci işçiler ise en büyük zorluğu yaşayanlardan.
2018 yılından bu yana yaşadığımız ekonomik kriz, bugün pandemiyle birlikte sorunları daha da derinleştirmiş durumda. İşsizlik ve ücret alamama durumu yoksul haneleri daha da çıkmaza soktu. Yaşamlarını devam ettirmek için bir çıkış yolu arayan bu kesimler içinde kadınlarsa evlerinde bir kap yemek kaynatabilmek için her tür yolu deniyor. Sosyal yardımlara başvuruyor, belediyelere gidiyor, gıda paketleri almak için çalmadık kapı bırakmıyor, biriken faturaları ödemek için komşu komşu gezip ‘askıda fatura’ kampanyasına faturasını göndermeye çalışıyor, gündelik işler bulabilmek için oradan oraya koşuyor. Yani kadınların pandemiyle mücadelesi bir yandan da yokluk ve yoksullukla da mücadele anlamına geliyor. İki aylık salgın sürecinde yoksulluk tablosu derinleşirken kadınlar neler yaşıyorlar? İstanbul’un çeşitli ilçelerinden kadınlar anlatıyor.
KİRA, FATURA BİRİKTİ, EVDE GERİLİM HAD SAFHADA
Neslihan KARYEMEZ
Küçükçekmece İkitelli
Fatma, salgın başladıktan bir süre sonra, aynı işyerinde çalıştığı eşiyle birlikte işten atılmış. İşyeri kapandığı için de hem kendisinin hem de eşinin içeride 20 günlük alacağı kalmış. Şöyle anlatıyor bu 2 ayda yaşadıklarını: “Uzun süre yoksullukla mücadele ettik. O kadar çok yoruldum ki, korkuyorum. Yıllardır yaşadığım zorluklar yüzünden yeni yeni toparladım kendimi. Yine aynı şeyleri yaşar hale gelirsem diye çok korkuyorum. Kiram, faturalarım birikti, ödeyemedim aylarca. Çocuklarımı istediğim gibi büyütemedim. Yedirip içirmedim. Tam işe girdim eşimin yanında, ‘Toparlarız, kimseye muhtaç olmayız’ diyordum. Ama iki aydır iş bulamıyoruz. Yardımlarla ayakta durmaya çalışıyoruz. Eşim kronik rahatsızlığından dolayı uzun süre çalışmadı. Şimdi günlük işlerde çalışıyor. Onun hastalanmasından korkuyorum.”
"SANKİ BU DURUMDA OLMAMIZIN SEBEBİ BENMİŞİM GİBİ…"
İki çocuk annesi Nevin, kaynanası, kayınbabası, kaynı da dahil üç odalı bir evde 7 kişi yaşıyor. Evin bütün geçimini sağlayan eşi iki aydır işsiz. Birikmiş faturalar, birikmiş kira borçlarını nasıl ödeyeceğini kara kara düşünüyor. Sohbet ederken çaresizliği ses tonuna da yansıyor. Bunalmış, ne yapacağını bilmez halde.
Yine kara kara düşünen bir diğer kadınsa göçmen olan Yasmin. 4 çocuğu var. Eşi virüs öncesinde zaten zar zor iş bulup çalışırken şimdi işsiz ve iş bulamıyor. Çocuk başına devletten aldığı 100 lirayla geçinmeye çalışıyor salgın günlerinde. İşsizlik ve parasızlık evdeki şiddeti de artırmış durumda: “Sanki bu durumda olmamızın sebebi benmişim gibi parasız mı kaldı, eve bir şey alınacak ama alamıyor mu, bana bağırıp çağırıyor, şiddet uyguluyor. Ben çalışmak istiyorum, ‘En azından gece günlük işlere giden kadınlar var, onlarla birlikte çocuklarım için çalışabilirim’ diyorum ama eşim ona da izin vermiyor.”
KONU KOMŞUDAN BORÇ, EV SAHİBİNİN İNSAFINA SIĞINMA
Mülteci kadınlar bu dönemde en büyük yoksulluğu yaşayan kesimler arasında yer alıyor. İkitelli’de yaşayan mülteci Adile ise şöyle anlatıyor yaşadıklarını: “Sokağa çıkma yasağı olmasa bile sokağa çıkmak istemiyorum, içimden gelmiyor. Kimseyle konuşmak, görüşmek istemiyorum. O kadar bıktım ki hayattan. Kendi kendime soruyorum ‘Neden geldim Suriye’den, neden on tane çocuk doğurdum?’ Burada bunları yaşayacağımı bilemezdim. Çocuklarım için geldim ama çocuklarım şu an sefil bir hayat sürüyor.” Eşi Suriye’de kalan, Türkiye’de zor günler yaşayan Adile büyük oğullarının çalışıp getirdiği parayla geçinirken pandemiden dolayı kapanan işyerleri nedeniyle de geçinemez durumda. Yaşadığı bu süreci ise şu şekilde anlatıyor: “Büyük çocuklarımı küçük çocuklarıma bakabilmek için işe yolladım. Bu çok zoruma gitti. Ama bu kadarını hiç yaşamamıştım. Salgın başladıktan hemen sonra çocuklarım işsiz kaldı. 20 yaş altına sokağa çıkma yasağı gelince de tabii korktum, göndermedim. Adana’da 17 yaşındaki Suriyeli bir genci öldürdü polis. O kadar ağladım ki. O çocuk çalışmak, işe gitmek zorundaydı... Faturalarımız birikti. Konu komşudan borç olarak şimdilik ödedik. Önümüzdeki aylar ne yapacağız bilmiyorum. Kira borcum birikiyor. Neyse ki ev sahibimiz iyi insan, ‘İnsanız hepimiz, senin elinde olan bir şey yok’ dedi.
Ne olacak nereye kadar böyle gideceğiz? Ben yine iyi kötü çevreden borç alıyorum şimdilik. Komşum Emel’in 6 tane çocuğu var, biri daha bebek, 11 kişi bir evde yaşıyorlar. Tek çalışan kocasıydı. O da işsiz kaldı. Çok zor durumdalar. Çocuğuna süt alamayacak durumda. Ev sahibi ‘Ya kirayı verin ya evden çıkın’ diyor. Ne yapacak bu insanlar. Ne yapacağız biz!”
BORÇ HARÇLA BUGÜNE GELDİK, YARIN NE OLUR BİLMİYORUZ
Elif Ekin SALTIK
İstanbul
Sultangazi ilçesi Gazi Mahallesi’nde yaşayan Züleyha Torun’un eşi yaklaşık bir yıldır cezaevinde. İki çocuğu var, ikisi de işsiz. Pandemiden önce memleketi Sivas’tan gelen kayınvalidesi de köyüne dönemediği için onun yanında. Yenibosna’da bir kuyumcu atölyesinin mutfağında çalışan Züleyha, pandemi sonrası işyerinin kapanmasıyla evde kalabilenlerden... Nisan ayı maaşını yarım da olsa alan Züleyha, mayıs ayının maaşını alıp alamayacağını bilmiyor. Birikmiş elektrik, su ve doğal gaz faturası olan Züleyha, askıda fatura kampanyasına faturalarını göndermiş ancak faturaları ödenmemiş. 2 aylık birikmiş faturalarından birer tanesini bir arkadaşının ödediğini söyleyen Züleyha yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “Birikmiş kiram yok ama bu ay kirayı veremeyeceğim. Kalan faturaları da ödeyebilecek durumda değilim. Eşim cezaevinde, ona da 200 lira para gönderdim. Çoluk çocuk evdeyiz. Yardımlara başvurduk ama hiçbir ses çıkmadı. Bir kere gıda kolisi geldi sadece büyükşehir belediyesinden. Çocuklar çalışmıyor, ben çalışmıyorum. Para kazanabileyim diye gündelik temizlik için gittim Eminönü’de eski tanıdığım iş yerlerine sormaya, onlar da dükkanlarını kapatmış. Haziran başında maaş alabilecek miyiz bilmiyorum, işe ne zaman çağırırlarsa o zaman başlayacağız, virüs kapma endişesi de taşısam çalışmak zorundayım. Kayınvalidem geldi, kadın köye geri dönemedi, yanımda. İnan sonrasında ne olacak bilmiyorum.”
"ASIL SIKINTI BUNDAN SONRA BAŞLAYACAK"
Gazi Mahallesi’nde yaşayan Makbule ise Fransız Kültür Merkezinin mutfağında çalışırken, merkezin kapanmasıyla evde kalmak zorunda kalanlardan. Kısa çalışma ödeneğine başvurmuş, ancak henüz bir sonuç gelmemiş. Eşi emekli olan Makbule’nin kredi borçları var. Eşinin emekli parasından kredi ödemesi yapılınca, ellerine kalan sadece 200 lira oluyor. Makbule’nin oturduğu ev, eşinin kız kardeşine ait. Evde tadilat yapmak için ayrıca kredi çeken Makbule bu kredi için ise ayda 1500 lira ödüyor. Pandemi sonrası ödediği krediyi 3 ay ertelettiğini, bu erteletme için de bankanın 200 lira fark aldığını belirtiyor.
Makbule’nin 4 oğlu var, bir oğlu koronadan önce işsiz kalmış, diğerleri öğrenci. Eşinin aldığı promosyon ve ayrıca aldığı 1000 lira ile çok yüksek gelen doğal gaz, elektrik gibi faturaları ödeyebilmişler anca. Birkaç kişinin yardımı sayesinde gıda sıkıntısı yaşamamışlar bu zamana kadar. Ancak Makbule asıl sıkıntının bundan sonra başlayacağını söylüyor ve ekliyor: “Faturaları ödemekte sıkıntı yaşıyorum. Su faturamı askıda fatura üzerinden ödedim. Pek çok yardıma başvurdum, sonuç bekliyorum. Geçen ay idare ettim ama kısa çalışma ödeneği de gelmezse bu ay, yemeğe mi mutfağa mı neye yetiştireceğim bilmiyorum. Çok kaygılıyım.”
"ÖDENMEMİŞ BEŞ SU FATURAM VAR!"
Korona öncesi tekstilde çalışan ama koronadan sonra atölyelerin kapanmasıyla çalışamayan Mahi, ile kapı aralığında konuşuyoruz. Eşinin çalıştığını söyleyen Mahi, bütün borçları ertelemek durumunda kaldıklarını, ellerinde olanla da azar azar geçindiklerini anlatıyor: “Hiçbir yardıma başvurmadık. 5 tane su faturam ödenmemiş şekilde duruyor. Öncelikle önemli olan faturaları yatırıyorum ki kesilmesin. Mesela elektrik faturasını bekletemiyoruz, hemen kesiyorlar çünkü. Çocuklar ders yapıyor internet üzerinden, onu da yatırmak durumundayız. Askıda faturaya da başvuramadım, kimlikteki adımla ilgili sıkıntı var. Ailemizden bir yakınımızdan yardım alma şansımız yok. Bir ay sonrasını bile göremiyoruz. Siz ne düşünüyorsanız ben de aynısını düşünüyorum...”
BİZE KADERMİŞ GİBİ DAYATILAN YOKSULLUĞA KARŞI ÇIKMALIYIZ
Nevruz MERSİN
Pendik
Geçen iki aylık süreçte boşanma sonucu yoksullaşan kadınlardan, kısmi süreli çalışma adı altında geçimini sağlayamayan emekçilere ve ücretsiz izne çıkarılıp hiçbir geliri olmayan işçilere kadar pek çok kadın Esenyalı Kadın Dayanışma Derneğinin kapısını çaldı. İlk günlerde bize telefonla ulaşan bir kadın, eşinin uzun zamandır işsiz olduğunu, kendinin gündelikçi olarak ev temizliğine gittiğini anlatırken, pandemi sonrası kadının da işsiz kalmasıyla hiçbir güvencelerinin kalmadığını haykırdı. Hiçbir bilgilendirme yapılmadan sosyal hizmetlerden aldığı yardımın da bir anda kesildiğini söyleyen kadın çaresiz kalınca çevresindekilerin yardımıyla derneğe ulaşmıştı. 1000 liralık yardım dağıtan devlet, bu kadar ihtiyacı olan insanları görmemiş, vatandaşını açlığa terk etmişti.
Yine tersanede çalışan bir işçinin kısmi süreli çalışmadan yararlanmasıyla birlikte aldığı ücret yarı yarıya düşmüş, 3 çocuğunun olduğu evine ekmek dışında bir şey alamayacak duruma geldiğinde “Bir yerden yardım alabilir miyim” düşüncesiyle derneğin kapısını çalmıştı. Derneğimizin kapısını çalan ve yardım bekleyen kadınların, ailelerin sayısı gün geçtikçe artmakta. Bizler de işsiz kalan, maaşını alamayan ve sosyal yardımları kesilenlerin talepleri doğrultusunda market çalışanı bir gönüllümüzün kendi iş yerinde örgütlediği, eczacı bir arkadaşımızın kendi meslektaşlarıyla ortak bir dayanışma doğrultusunda topladığı, her bir kadının azına çoğuna bakmadan “Nasıl destek olabilirim” girişimiyle ortak olarak hazırladığı erzak paketlerini ihtiyaç sahiplerine ulaştırarak bugüne değin dayanışmamızı sürdürdük. Bugün olduğumuz yerde birçok ailenin birkaç ay aç kalmamasını bu şekilde sağlamış olduk belki ama, bunun çözümünün bu olmadığını çok iyi biliyoruz. Kadınların, işçilerin, emekçilerin yaşadıkları sorunlar ve hak kayıpları gün geçtikçe artıyor, bunun temelinde ise devlet ve patron iş birliği yatıyor. Bu iş birliğine karşı ise bize düşen taleplerimizi söylemekten geri durmamak, örgütlenmek, birlik ve mücadeleyle bize kadermiş gibi dayatılan yoksulluğa karşı çıkmak olacaktır.