Türk-İş üyesi işçiler: Sırtımıza yük olan bu anlayıştan kurtulmalıyız
Türk-İş üyesi işçiler, Türk-İş'in TİSK'le aynı açıklamaya imza atarak patronlara destek ve teşvik istemesine tepkili.
Ergün Atalay (solda), Mahmut Arslan (sağda) | Fotoğraflar: Türk-İş ve Hak-İş
Türk-İş üyesi bir grup işçi
Tuzla Organize Sanayi Bölgesi
Bizler Türk-İş’e bağlı bir sendikaya üye işçiler olarak Türk-İş’in Hak-İş’le beraber patron sendikası TİSK’le hareket etmesini doğru bulmuyoruz. Bunun emeğimizi, haklarımızı, geleceğimizi patronlara peşkeş çekmek olduğunu biliyor ve bunun olmaması için işyerlerimizde mücadele ediyoruz.
Konfederasyonumuz, İşsizlik Fonu’nda biriken paranın nerelere harcandığıyla ilgili hesap sorması gerekirken yağmalanmasına zemin hazırlamıştır. Kısa çalışma adı altında esnek ve kuralsız çalışma artık yasallaşmıştır. İşten atmalar yasaklandı denilerek binlerce işçi çalışamaz ve evine ekmek götüremez durumda, sendikalar toplu sözleşme yapamaz durumda, yasak olmasına rağmen her gün onlarca işçi çeşitli sebeplerle işinden atılıyor.
Tüm bunlardan hareketle bağlı olduğumuz Türk-İş’i patronların çıkarlarını değil aidat aldığı biz işçilerin çıkarlarını korumaya, işçi için hak talep etmeye, bu teslimiyetçi tutumdan vazgeçip yüzünü işçiye dönmeye çağırıyoruz. Bu hatadan koşulsuz dönmelerini talep ediyoruz. Bu tutumları sendikal örgütlenmeyi de ortadan kaldırmaya yöneliktir aynı zamanda.
Burada biz işçilere de düşen görevler var. Bu emeğimizi patronlara peşkeş çekenler karşısında sesimizi çıkarmak ve bu anlayışa karşı mücadele etmek zorundayız.
Kovid-19 öncesini ele alırsak bu patronlar ve onların örgütü Türkiye’nin her yerinde işçiler sendikalara üye olduğu için işçileri işten atıyorlar, bırakın üye olmayı, işçiler haklarını istedikleri zaman hemen kapıyı gösteriyorlardı. Bu salgın günlerinde de ölümle burun buruna çalıştırılıyoruz. Çok değil, birkaç hafta önce Türk-İş’e bağlı bir sendikanın örgütlü olduğu cam fabrikasında bir işçi arkadaşımız öldü, buna ses çıkarmadılar. Yanı başımızdaki VİP Tekstil’de yüz günü aşkın süre karda kışta işe dönme ve sendikalı çalışma talebiyle direnen kadınların talebine kulak tıkadılar. Patronlar bunları yaparken, biz emeği dışında geliri olmayan işçiler, bu salgın döneminde çalışmak zorunda kalırken, virüs kapıp ölürken, kısa çalışma ya da ücretsiz izin adı altında açlığa mahkum edilirken, patronların taleplerini, siz iki konfederasyon aracılığıyla dayatması kabul edilemez.
Sizin bu yaptığınız artık sendikalı olmanın bir değeri kalmamış anlamına gelir. Bu durumda bizim ortak hareket ederek, tek ses tek vücut olarak örgütlenmemiz kaçınılmaz zorunluluktur. Şimdi konfederasyonların bu tutumuna karşı başta fabrikalarda çalışan ve bu sendikalara üye olan biz işçiler, temsilciler, yüreğinde sınıf mücadelesi namına zerre kadar bir umut taşıyan sendikalar ve yöneticiler iş kolu gözetmeksizin kolları sıvamalı bu hükümetin ve patronların arka bahçesi olmuş, biz işçilerin sırtında kambur olmuş bu sendikacıları ve bundan sonra da bu yolda ilerlemeyi düşünen anlayışı da yerin dibine sokmak için mücadele etmeliyiz.