18 Mayıs 2020 00:01

İşçi kayıt dışı iş bulma peşinde

Gıda-İş Yöneticisi İbrahim Kızılyer yazdı: "Kendisini kurumsal firma olarak lanse eden birçok fabrika, bugün kayıt dışı işçi çalıştırıyor."

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

İbrahim KIZILYER
DİSK/Gıda-İş İstanbul Bölge Temsilcisi

Salgının ikinci ayının geride bırakıldığı ve normalleşme sürecinin başladığının duyurulduğu şu günlerde fabrikalarda çalışma yaşamının nasıl olduğu sorusuna cevap bulmak zordur. Ağırlığı gıda olmak üzere sağlık, medikal, ambalaj gibi çalışmanın zorunlu olduğu işletmelerde üretim, kapasitenin üzerinde bir çalışma temposuyla devam ediyor. Bunun yanı sıra üretilen bu mamullerin depolanmasında ve sevkiyatında çalışan on binlerce işçi de yoğun bir tempo içinde. Başta uluslararası gıda tekelleri olmak üzere, 400-500 işçinin çalıştığı fabrikalarda pozitif virüs vakalarının çıktığı, yine bu fabrikalarda çalışan işçilerden 3’ünün Kovid-19 nedeniyle yaşamını yitirdiği bilgisine sahibiz. Dahası, virüse yakalanan işçilerin bir kısmı zorunlu olmadığı halde üretime devam eden fabrikalarda çalışan işçiler. Bu fabrikalarda sömürü ve baskı ise salgından önceki sürece göre daha da artmış durumda. Hükümetin yaptığı yasalarla birlikte, binlerce işçinin yaşadıklarından hareketle toplam tabloya bakıldığında karşımıza korkunç bir manzara çıkıyor.

Şöyle ki “kısa çalışma ödeneği”, “işçi çıkarma yasağı”, “ücretli izin” üçlüsü hükümet tarafından ballandırılıp çalışma hayatının içine boca edildi. Biz DİSK/Gıda-İş olarak hükümetin ve patronların bu tuzağı karşısında durduk ve gerçekleri anlatarak işçiler açısından bu uygulamaların ağır sonuçlarının olacağını defalarca anlatmaya çalıştık. Mayıs ayında İŞKUR’dan maaş müjdesi verilmeye başladı. En az 1750 TL olarak propaganda edilen ve işsizlik ödeneğinden aktarılan miktarın 950 TL-1250 TL arasında olduğunu öğrenen işçiler, banka ATM’lerinde ve PTT kuyruklarında paralarını çekerken şoke oldular. İşyerlerini, ustabaşılarını çalıştıkları fabrikanın muhasebe departmanlarını arayan işçiler çözüm bulamadı, SGK ve Alo 170 üzerinden bu işin nasıl böyle olduğunu anlamaya çalıştı ama sonuç değişmedi.

Çünkü hükümet ve bakanlık bu sürecin yönetimini işletmelere vermişti. Cevaplanmayan sorular, akıl ve mantığın aranmadığı uygulamalar, “bildirim formu”na göre düzenlenmişti. Patronlar her şeyi fabrikanın ve kendilerinin çıkarları doğrultusunda kayda geçirmişti ve Çalışma Bakanlığına da bu yönde bilgiler verdikleri için işçilerin çoğu bekledikleri ücretin çok çok altında bir ücret almak zorunda kaldılar. Ortalık karışıktı ve bu koşullarda iş denetimi de olmayacağından patronlar hükümetten aldıkları destekler yetmezmiş gibi yüzlerce işçinin vergisinden, sigorta priminden, yemek ve servis giderlerini de hesaba katan bir düzenin oluşması sağlandı. Az işçi ile çok çalışarak çarkını çevirme fırsatı yakalayan patronlar, yıllardır çalıştırdığı işçisini ücretsiz izne çıkartarak elindeki işleri daha ucuza çalışacak fason işçilere yaptırmayı seçti.

HER ŞEY MÜBAH!

İşçi ve emekçileri tehdit eden koronavirüs salgının başlarında ne olduğu pek anlaşılmayan üçlü formülün en can alıcı ayağı “kısa çalışma ödeneği” uygulaması, mayıs ayında açığa çıktı. “Hiç olmazsa bir işim” var ümidiyle geçinmeye çalışan işçi, İŞKUR’dan aldığı maaşın hiçbir derdini çözmeyeceğini biliyordu. Birçok arkadaşı çoktan yevmiye işine başladığı duyumlarını da alıyordu. Fabrikaların kapandığı ilk haftadan itibaren özel istihdam büroları sigortasız çalışmak isteyen işçilerle dolup taştı. Eskiye nazaran yevmiyeler 15-20 TL arası düşmüştü. Şimdi iş bulmak daha zordu. Çünkü “ücretsiz izinde” olan işçilerin sayısı bir hayli artmıştı. Göçmen işçilerin birçoğu vasıflı eleman olarak yerli işçileri aratmayacak performansta çalışmaya devam ediyorlardı. Çalışma yaşamında “her şey mübah”lık kazanmıştı. Korona öncesi “kayıt dışı” çalışan işçi servisleriyle, normal fabrika servislerini birbirinden ayırma fırsatı varken bugün kayıt dışı çalışanları taşıyan servislerle normal işçileri taşıyan servis arasında bir fark kalmadı. Kendisini kurumsal firma olarak lanse eden birçok fabrika, bugün kayıt dışı işçi çalıştırıyor. 

Hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı tartışmasının hararetle sürdüğü bir ortamda yukarıda yazdığımız çalışma hayatından kesitler de bu tartışmaları doğrular niteliktedir. İşçiler patronların her kriz döneminde yaptığı gibi krizi fırsata çevirme manevralarına karşı sınıf olarak örgütlenmediği sürece hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı açıktır. İşçiler için daha düşük ücret, daha kötü çalışma koşulları, patronlar için daha rahat kuralsız bir sömürü daha fazla kâr...

ÖNCEKİ HABER

Almanya’dan Türkiye’ye 15 milyon 100 bin avroluk silah ihracatı 

SONRAKİ HABER

Brezilya: Kovid-19 ve Bolsonaro'nun insandan önce kâr politikası

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa