20 Mayıs 2020 00:05
Son Güncellenme Tarihi: 20 Mayıs 2020 04:47

Ankara Barosu Başkanı Erinç Sağkan: Barolar sindirilmek isteniyor

İktidarın hedefindeki Ankara Barosunun Başkanı Erinç Sağkan Evrensel’e konuştu, “İstenen barolara demokrasi getirmek değil; baroları susturmak, sindirmek” dedi.

Erinç Sağkan | Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Burcu YILDIRIM
Ankara

AKP baroların yapısını değiştirecek yasal düzenleme planını, Ankara Barosunun geçtiğimiz haftalarda Diyanet İşleri Başkanı’nın sözlerini eleştirmesini fırsat bilerek yeniden gündeme getirdi. İktidar baro seçimlerinde nispi temsil yöntemi, bazı illerde birden fazla baro kurulması ve delege sisteminin değişmesi gibi birçok seçenek üzerinde duruyor. Konuya ilişkin sorularımızı yanıtlayan Ankara Barosu Başkanı Erinç Sağkan, “Avukatların siyasal iktidardan beklediği baroların seçim sisteminin değiştirilmesi değil, ekonomik ve özlük haklarında gerekli düzenlemelerin yapılması” diyor.

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın LGBTİQ bireyleri salgın üzerinden hedef alan sözlerine ilişkin açıklamanız nedeniyle Ankara Cumhuhriyet Başsavcılığı bir soruşturma açmıştı. Soruşturma şu an ne aşamada?

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının açtığı soruşturmaya henüz Adalet Bakanlığı izin vermedi. Bu nedenle biz de bakanlığın vereceği kararın çıkmasını bekliyoruz.  

İktidar, baroların yapısında “çoklu baro”, “nispi temsil yöntemiyle seçim” gibi değişiklikler yapılması için hazırlıklara başladı. Bu yasa taslağı hazırlıklarına ilişkin barolara herhangi bir bilgilendirme yapıldı mı? Söz konusu çalışma ile ne amaçlanıyor?

Ortada henüz bir taslak yok. İktidar temsilcilerinin baroların seçim sisteminin değiştirilmesiyle ilgili söylemleri var. Çoklu baro sistemi, nispi seçim ve delege yapısının değiştirilmesi üzerine üç ayrı söylem üzerinden konuşuluyor. Ankara Barosunun içerisinde yer aldığı 53 baro bu üç değişikliğe de karşı olduğunu açıkladı. Türkiye Barolar Birliği (TBB) Yönetim Kurulu ise TBB Başkanı’nın muhalefetiyle, oy çokluğuyla bunların tamamına karşı olduğunu açıkladı. Ancak bazı illerde çoklu baro oluşturulmasına bütün barolar karşı çıkıyor. 

Bu aslında sadece bugünün tartışma konusu değil. Adli açılış törenine 50’nin üzerinde baronun katılmamasının ardından Sayın Cumhurbaşkanı baroların seçim sisteminin değiştirilmesini gündeme getirmişti. 2018 yılında meslek odalarının başındaki “Türk” ibaresinin kaldırılması gündeme geldi. 2011 ve 2014 yıllarındaki yasa çalışmalarını hatırlarsınız.

BAROLAR SUSTURULMAK, SİNDİRİLMEK İSTENİYOR

Peki iktidar yıllardır bu değişikliği neden yapmadı?

Baroların yapısının değiştirilmesi, son 10 yılda beşinci kez gündeme geliyor. Barolar veya diğer meslek örgütleri ne zaman bir hukuksuzluk karşısında ses çıkarsa, tepki gösterse bizzat iktidar tarafından bu gündeme getiriliyor. Yani yapılmak istenen seçim sisteminde bir değişiklikle barolara demokrasi getirmek değil; baroları susturmak, sindirmek, dönüştürerek insan hakları mücadelesinin dışına itme amacını taşıyor. Oysa Avukatlık Kanunu bize hukuk devletini, yargı bağımsızlığını ve insan haklarını koruma görevini veriyor. Türkiye hukuk devleti olmaktan hızla uzaklaşırken, yargının neredeyse tek bağımsız kalan savunma makamının siyasal iktidar tarafından boğulma çabasıyla karşı karşıyayız. Tekrar etmek gerekir ki; bu girişimlerin demokrasiyle hiçbir alakası yok. Çünkü barolar zaten son derece katılımcı, çoğulcu bir demokratik sisteme sahip. 

Baroların seçim sisteminin değiştirilmesi konusunda en çok dile getirilen söylem baro yönetimlerinin avukatların düşüncelerini temsil etmediği yönünde. Bu süreçte avukatlar size ulaşıyor mu?

İnanın avukatlar bize ulaşıyor. Şöyle söyleyebilirim; bizler bağımsız bir yargı sistemi ve hukuk devleti güvencesi içerisinde yaşamak istiyoruz. Evrensel hukuk prensiplerine saygı duyulmasını, yargı bağımsızlığının içselleştirilmesini istiyoruz. İnsan hakları temelinde eşit ve özgür bir şekilde yaşamak istiyoruz. Bu aslında tüm yurttaşların talebi. Bu anlamda mücadele veren baroların sesinin kısılmasını hiçbir meslektaşımız istemiyor. İnsan hakları mücadelesinin yanı sıra avukatların geçmişten gelen ve pandemi sürecinde artan ekonomik ve özlük hakları sorunları var. Avukatların siyasal iktidardan beklediği baroların seçim sisteminin değiştirilmesi değil, ekonomik ve özlük haklarında gerekli düzenlemelerin yapılması. Avukatların gündeminde seçim sistemi olsaydı, bu husus barolarımıza iletilirdi. Barolar Birliği de bakanlık nezdinde girişimlerde bulunurdu. Ancak meslektaşlarımızın bu konuda bir önceliği yok. 

Geçtiğimiz günlerde İzmir Karşıyaka Hakimi Ayşe Sarısu Pehlivan Grup Yorum Üyesi İbrahim Gökçek’in yaşamını yitirmesi hakkında bir sosyal medya paylaşımı nedeniyle görevden uzaklaştırıldı. İktidarın tüm yargı mensuplarına yönelik bir girişimi mi söz konusu?

Referandumda HSYK’nin yapısı değiştirilerek yargıçlar ve savcılar üzerinde baskılar devam etti. Bugün onun etkilerini görüyoruz. Bu anlamda yargı bağımsızlığı için mücadelede savunmaya önemli görevler düşüyor. İnsan hakları temelinde bağımsız kalmaya çalışan yargıçlarımız üzerinde HSK eliyle bir baskı yaratılmaya çalışılıyor. İfade özgürlüğünün son derece kısıtlandığı, sosyal medya paylaşımlarından gözaltıların hızla yayıldığı bu süreçte bir hakime, attığı tweetten dolayı HSK incelemesi yapılması, 77. maddeye aykırı olarak görevden uzaklaştırma kararı verilmesi aslında bütün yargı camiasına gözdağıdır. Hakim ve savcılar üzerindeki baskıların bir benzeri de bugün baroların yapısının değiştirilmek istenmesiyle Demokles’in kılıcı gibi sallanıyor. 

ÖNCEKİ HABER

Bakanlık bayramda uygulanacak sokağa çıkma kısıtlamasıyla ilgili genelge gönderdi

SONRAKİ HABER

Beşiktaş'ta Kovid-19 test sonuçları negatif çıktı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa