Akademisyen Vahap Coşkun: İktidar kendi dışındakini seçen iradeyi yok sayıyor
Kayyum atamalarını değerlendiren Akademisyen Vahap Coşkun, iktidarın kendisi dışında başka bir politik aktörü seçen iradeyi işlevsizleştirmek istediğini belirtti.
Vahap Coşkun | Fotoğraf: Evrensel
Cengiz Anıl BÖLÜKBAŞ
Diyarbakır
CHP’li Özgür Özel ve Canan Kaftancıoğlu’nun sözlerinin ardından iktidar, darbe söylemlerini arttırdı. İktidar, bir yandan darbe karşıtı söylemler kullanırken öte yandan HDP’li Siirt, Iğdır, Baykan, Kurtalan ve Altınova belediyelerine kayyum atadı ve belediye eş başkanlarını gözaltına aldı. İktidarın ekonomi, iç ve dış politika konusunda yaşanılan sıkıntıları bastırmak için darbe söylemlerine ihtiyaç duyduğunu belirten Akademisyen Vahap Coşkun, darbe söylemlerinin ise bir susturucu olarak kullanıldığını söyledi. İktidarın kendisi dışında başka bir politik aktörü seçen iradeyi işlevsizleştirdiğini, bu bakışın da demokrasiyi ciddi tehlikeye soktuğunu dile getirdi.
"DARBE SÖYLEMLERİ SUSTURUCU OLARAK KULLANILIYOR"
Özgür Özel ve Canan Kaftancıoğlu’nun sözleri üzerine başlayan darbe tartışmalarını değerlendiren Vahap Coşkun, “Sözlerin geneline bakıldığında burada bir darbe imasının olmadığı çok açık ve net bir şekilde belirtiliyor. Özgür Özel bir saray rejimi diyor rejim kavramını siyasal alanda hepimiz kullanıyoruz ve bugüne kadar hiç kimse rejimden bahsettiği için bir darbe çığırtkanlığıyla suçlanmadı. Canan Kaftancıoğlu’nun bir şekilde ifade ettiği yanlış yorumlanmaya müsait ama zaten cümlenin geri kalanına baktığınızda o bir sonraki seçimlerde iktidarın kaybedeceğini söylediğini görüyorsunuz. Dolayısıyla doğrudan darbeyi çağrıştıran, darbenin yapılması gerektiğini belirten herhangi bir ifade söz konusu değildir. Burada darbenin ima edildiği ve darbe tehlikesi olduğu gerçekliğinden ziyade iktidarın bir ihtiyacı var” diye belirtti.
Geleneksel muhalif kesimlerin yanı sıra iktidara yakın duran, iktidara oy vermiş muhafazakar kesimin bir kısmının da artık ekonomideki başarısızlıktan, otoriterleşmeden ve özgürlük alanının daralmasından bahsettiğine dikkat çeken Coşkun, "Dolayısıyla bu tartışmaları baskılamak, bu kesimlerden gelen eleştirilerin kamusal alanda daha fazla yer etmesini engellemek iktidar için ciddi bir ihtiyaçtır. Darbe tartışmalarını parlatması, olmayan bir darbe tehlikesini yaratmaya çalışmasının asıl amacı bu. Bir diğer taraftan gelecek olan eleştirilerle kendi tabanında daha fazla bir erimeye yol açmasını engellemek için ortaya çok büyük bir dava koyuyor. Herkesin ona odaklanması gerektiğini belirtiyor, ‘Asıl bu tehlikedir, iktidarın arkasında durun’ diyor ve böylece bir şekilde kendi tabanını tatmin etmeye çalışıyor. İktidar şu anda bunu susturucu olarak kullanıyor. Darbeyle bir kesimi itham ettiğinizde onu hem gayrimeşru hem de gayrihukuki ilan etmiş oluyorsunuz. Onun söylemiş olduğu sözlerin hiç bir tanesinin kale alınmaması gerektiğini belirtiyorsunuz. Dolayısıyla onların taleplerinin de aynı zamanda gayrimeşru olduğunu ifade ediyorsunuz. Böylece bunun üzerinden bir siyaset yürütülüyor” diye konuştu.
İktidarın kendi tabanında da eksilme olduğunu gördüğünü ifade eden Coşkun, “Bunu fark ettiği zaman özgürlük alanlarını genişletmek, demokrasi standartlarını yükseltmek gibi bir yola girmekten ziyade kutuplaştırma siyasetini izliyor. Kutuplaştırma siyasetinde şöyle bir durum var; bir tarafta Cumhur İttifakı bunlar milli ve yerli, diğer tarafta ise bunun karşısında yer alan muhalefet. Bunun üzerinden toplumu kutuplaştırıp kendi saflarını konsolide etme siyaseti yürütülüyor. Bütün bu darbe tartışmalarının arkasında yatan temel unsur bu” dedi.
"DEMOKRASİ CİDDİ ANLAMDA TEHLİKEDE"
Kayyum siyasetinin 31 Mart yerel seçimlerinin hemen ertesinde başladığını hatırlatan Coşkun, şunları söyledi: “HDP’li başkanlar seçimlere gidebilme ehliyeti aldılar. Seçimlere girdiler, kazandılar ve çok kısa bir süre içerisinde neredeyse bütün HDP’li belediyelere bir kayyum atanmasına başlandı. Burada da hukuki bir süreçten ziyade tamamen siyasal bir sürecin olduğunu düşünüyorum. Yani burada hukuki bir zorunluluktan ziyade iktidarın izlemiş olduğu siyasetin bir gereğidir. Bu siyaset işte HDP’yi mümkün mertebe nefes alabileceği konuda tıkamak, onun siyaset yapabileceği alanları daraltmak, çift elle temas edebilecekleri tüm yolları tahrip etmek üzere kurulu bir siyaset. Dolayısıyla HDP’yi kıskaca alma yönünde bir siyaset yürütülüyor. Burada belediyeler önemli bir işlevi ifade ediyor. Çünkü HDP üç büyük şehri aldı. Bunun yanında 60 üzerinde belediyeyi aldı. Dolayısıyla siyasal tabanıyla temas edebileceği bir zemin elde etti.”
Kayyumların atanmasında hukuki değil siyasi bir durumun olduğunun ve iktidarın söylemiş olduğu ‘Terörle mücadele ediyoruz’ söylemiyle alakası olmadığını dile getiren Coşkun, “Bu belediye başkanları hakkında herhangi bir yargı kararı söz konusu değildir. Yine bu belediye başkanlarının yerine belediye meclisinden bir seçilmişin atanmaması devlet memurlarının atanması da siyasal iktidarın halk iradesini dikkate almadığını ortaya koymaktadır. Şimdi burada bir çelişki var elbette. O çelişki şu; genel olarak AKP, MHP içerisinde belirlenen siyasette sürekli olarak milli iradeyi vurgularlar. Yani milli iradenin temel unsurunu, milli iradenin belirleyici olduğunu hiçbir gücün milli irade karşısında duramayacağını ifade ederler. Ancak burada milli iradenin tamamıyla ortadan kaldırıldığı bir durum söz konusu. Halkın kendi özgür iradesiyle seçtiği belediye başkanlarının hukuktan yoksun bir takım ithamlarla görevden alınması doğrudan doğruya o milli iradeye yapılan bir darbe, o iradenin işlevsizleştirilmesini ifade ediyor. Burada şunu anlıyoruz; milli irade derken aslında AKP ve MHP kendilerini seçen bir irade olduğunda onu tanıyor ama kendilerinin dışında politik bir aktörü seçen biri olduysa bu iradenin çeşitli hukuki enstrümanlarını kullanarak işlevsizleştirilebileceğini kabul eden bir siyasal bakışa sahipler. Bu bakış demokrasiyi ciddi anlamda tehlikeye sokmuştur” ifadelerini kullandı.