BOSCH işçisi: Senede 30 gün yıllık izin ütopya değil ama...
“Biz işçilerde en az kamudaki memurlar kadar ya da fabrikadaki beyaz yakalılar kadar cumartesi-pazarları ve senede 30 gün tatil yapmayı hak ediyoruz."
Fotoğraf: Bosch basın bülteni
BOSCH işçisi
Bursa
Nerede kalmıştık? Nereden başlasak bilemiyorum? Yeniden yine merhaba. Fabrika Almanya’dan gelen sipariş sorunu ve genel korona salgını nedeniyle üretime 12 Mayıs-1 Haziran itibariyle son verdi. Belli başlı bölümlerde üretim devam ediyor sadece. Daha önce gazeteniz aracılığıyla yazdığımız mektup ya dikkate alındı ya da Bosch yönetimi merhamete mi geldi bilemiyorum. Bir takım sağlık önlemleri alındı. Serviste 1 kişi aralıklı oturma, servise biner binmez maske takma, servisten sadece fabrikaya giderken turnikelerde vücut ateşi ölçümü, yemekhanede ve çay içme bölgelerinde çapraz 1’er kişi aralıklı oturma gibi bir dizi önlemler alındı.
Ama bizden önce veya sonra servisin içini dezenfekte etmek yok. Servislerde hâlâ risk devam ediyor. 8 saat değiştirmeden aynı maske kullanılıyor. Turnikelere girerken sürtünüyoruz. Soyunma dolaplarında yine dip dibeyiz. Ama “İsteyen iş elbiselerini evde giyinip fabrikaya gelebilir” dendi. Bu yazdıklarım hâlâ riskin devam ettiğini gösteriyor. Biz işçiler şöyle düşünüyoruz; buraya geldiysen, evden çıkıp servise bindiysen geçmiş olsun, işlem bitmiştir. Bu-4, Bu-1, Bu-2, Fren Sistemleri ve Rexroth dahil bölümlerde 20-30 arası işçinin koronaya yakalandığı söyleniyor. Halihazırda pozitif çıkıp tedavi gören, sözüm ona iyileşen arkadaşlarımızı da işyeri doktorunun oluruyla direkt üretime dahil etmekten hiç çekinmediler, hiç vicdan azabı duymadılar. Bu durumun sağlıklı ve güvenilir olduğunu bize anlatacak ya da aydınlatacak ne sendika ne de bir muhatap var. Ne de Türkiye’de bunun yanlış ya da doğru olduğunu açıklayacak doğru düzgün bir bilim heyeti var. Karambole, şansa, ne çıkarsa bahtımıza diyerek işe gidiyoruz.
İŞÇİYE KÖSTEK PATRONA DESTEK
Gelelim işin maddi boyutuna ve geçim meselesine. Çalışmadığımız günler kısa çalışma ödeneğiyle telafi edilecekmiş. Bu da ancak ağustos ayına kadar. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve hükümetin 3 ay işçi çıkartılmayacak söylemine de denk düşüyor. Eylül ve sonrası ya çok büyük işçi kıyımı olacak ya da Almanya’da ikinci dalga başlar ya da normalleşme süreci başarısızlığa uğrarsa bizi pazar mesaileri dahil buna senelik izinleri de kullandırtmayarak deli gibi çalıştırırlar. Benim öngörüm bu ama günlerin ne götürüp ne getireceğini bilemiyorum. Şu an bana göre ne Türkiye’de ne de dünyada insanlığı aydınlatacak bir kurum var. Ama işçiler olarak şunu iyi biliyoruz ki Türkiye’de ve dünyada kapitalist sistem, patronların kâr hırsı, topluma ve halka üretim durmamalı ya da çarklar dönmeli yalanı ile aşılanarak biz işçileri hasta olmaya ve hatta ölüme götürüyor. Türk Metal de sesiz kalmaya devam ediyor. Bize köstek patronlara destek olduğunuz için patronlar size teşekkürü borç bilmeli. Size laf söylemekten ağzımız yoruldu. Sizinle aynı coğrafyada aynı yüzyılda beraber oksijen soluduğumuz için utanıyorum. Şu bizim maaşlarımızdan kesilen kısa çalışma ödeneği için bile hükümete teşekkür etmeniz… Pandemi kontrol altına alınana kadar işçilere ücretli izin diyecek yürek yok sizde. Sizin gibi sendikaları bu fabrikalardan söküp atmadıkça bizim ne gözyaşımız biter ne huzurumuz gelir ne de geleceğimiz kurtulur. Ama işçi arkadaşlar içten içe size bileniyor. Bunu da yazın bir kenara. Daha ne anlatayım bilemiyorum?
BİRLEŞİRSEK NEDEN OLMASIN?
Bu mecburi korona tatilinin bize çok faydası oldu. İnsan olduğumuzu anladık. Evimizde dinlenebiliyoruz, çocuğumuzla daha fazla vakit geçirebiliyoruz. Baba-evlat ilişkisi daha belli oluyor. Baba olduğumuzu daha iyi anladık. Eşimizle ev işlerini paylaşarak yerine getirmemizin mutluluğu var. Hiç bu kadar film izlediğimi hatırlamıyorum. Kitap okumak, öğle uykusu uyumak ne güzelmiş. Gestapo kılıklı departman müdürü, ULT, VTL, grupbaşı azarlaması yok. Onların yalakalarını görmek yok. Türk Metal ve onun yalakalarının yüzünü görmek yok. Saymakla bitmiyor. 20 yıllık fabrika işçiliği hayatımda bu kadar güzel tatil yaptığımı hatırlamıyorum. Gece vardiyası yok, sabah 10’da kahvaltı yapmak ne güzel bir duyguymuş. En önemlisi hep gece uyuyup, gündüz uyanmak. Asında korona süreci, çalışan kardeşlerimizi ayrı tutarak söylüyorum, evde kalanları normalleştirdi. Hep bunu düşünürdüm, biz işçilerde en az kamudaki memurlar kadar ya da fabrikadaki beyaz yakalılar kadar cumartesi-pazarları ve senede 30 gün tatil yapmayı hak ediyoruz. Ama biz işçilerin zihninde bu “ütopya”. Gerçek bir sendikal anlayış koyarsak Türk Metal gibi sendikaları fabrikalardan defedersek kendi sendikamızı gerçek işçi sendikamızı kurarsak, yasaları lehimize değiştirirsek, hükümet ve patronları dize getirirsek neden olmasın? Ama birlik olmamız şart...