26 Mayıs 2020 23:00

MEB yine sınıfta kaldı

Mevcut sınav sistemi gençleri yeterince zorluyorken zaten gençler sınav heyecan ve stresini yeterince yaşıyorken alınan karar öğrencileri iyice zor bir duruma sokmuştur.

MEB yine sınıfta kaldı

Görsel: Pixabay

Eren YÜCEBOY

İstanbul/Kartal

Bildiğimiz gibi, salgın sürecinin henüz ilk haftasında yapılan açıklama ile birlikte YKS, 25-26 Temmuz tarihlerine ertelenmiş ancak sonrasında 4 Mayıs günü Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığı bir son dakika açıklaması ile 27-28 Haziran’da sınavların yapılacağı yeniden ilan edilmişti. Bugün, bu yazı aracılığıyla YKS tarihlerinin değişimi özelinde tek adam hükümetinin eğitim politikalarını tartışmaya çalışacağız. Tartışmaya henüz başlamadan şu kabulü bir kez daha hatırlatmakta fayda var: Sınıflı toplumlarda, eğitim, hakim sınıfın ideolojik tahakkümünün bir aracıdır. Kapitalist toplum da gençleri kendi sınıf çıkarlarının gerektirdiği şekilde sosyalizasyonunu sağlamak amacıyla eğitim aracından faydalanmaktadır. Dolayısıyla eğitim, mevcut üretim ilişkilerinden bağımsız düşünülebilecek bir faaliyet değildir. Buradan da hareketle söyleyebiliriz ki AKP iktidarının eğitim konusunda üretmiş, uygulamış olduğu bütün politikalar da temsilcisi olduğu burjuva sınıfının çıkar ve gerekliliklerine sıkı sıkıya bağlıdır. Bu sıkı sıkıya bağlı ilişkiyi daha önceden de gördük, tanıyoruz: Meslek liselerinin sınavsız geçiş hakkının elinden alınması, meslek liselerindeki staj sömürüsü, temel liseye teşvik amacıyla yapılan indirimler…

GENÇLERİN SAĞLIĞI ÖNEMSENMEDİ

Bütün sınıflı toplum tarihlerinde ortak olan bu mesele hakkında yine de AKP iktidarına kısa bir paragraf açmak gerekirse şu söylenebilir: Eğitim alanında alınan kararların da bizatihi Recep Tayyip Erdoğan tarafından alınıyor ve yine bizzat onun tarafından duyuruluyor olması, eğitimin tek adamın inisiyatifine kaldığının bir kanıtıdır. Öyle ki Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk basın toplantısında kendisine yöneltilen sorulardan dahi kaçınmakta ve “Bu kararı daha sonra Cumhurbaşkanımız sizinle paylaşacaktır” minvalinde cevaplar vermektedir. Yani, özetle, günümüzde eğitim politikalarına dair alınan kararların burjuvaziye hizmet etmek amacıyla bizzat tek adam tarafından alındığını söylemek doğru olacaktır. Ertelenen YKS tarihinin tekrar öne çekilmesine de bu perspektiften bakmak gerekir. Tarihin öne çekilme sebebiyle ilgili olarak en kuvvetli görüş, turizm sezonunun geç açılmaması için böyle bir kararın alındığı yönünde. Yani AKP iktidarı birkaç turizm şirketinin bir sezonda elde edeceği kârı, milyonlarca öğrenciden daha çok önemseyerek böylesi bir karara imza atmıştır. Patronların kâr hırsına hizmet eden Zaten mevcut sınav sistemi gençleri yeterince zorluyorken, zaten gençler sınav heyecan ve stresini yeterince yaşıyorken alınan bu karar sınavı onları iyice zor bir duruma sokmuştur. Gençler salgının yarattığı sağlıksız koşullarda, yakın zamana kadar sınava daha 1 ayın olduğunun bilinciyle hazırlanmış olarak girecekler bu sınava. Haliyle sınav sisteminin bu seneki mağdurları, kendilerinden önceki sınav mağdurlarından çok daha olumsuz koşullara sahipler. Bu olumsuz koşul da beraberinde daha büyük bir umutsuzluk, çaresizlik yarattı. Ama aynı zamanda büyük de bir öfkenin oluştuğunu söyleyebiliriz. Öyle ki kararın hemen ilk saatlerinde mağdur olacak öğrenciler hızlı bir refleks göstererek “2023’te görüşürüz” şeklinde bir hasthag çalışması başlattılar. Yani, lise öğrencileri büyük oranda kendilerine dair alınan kararların kim tarafından alındığının, eğitimin politikadan ayrılamaz olduğunun bilincinde olarak bir tepki koydular ortaya. Bu tepkinin, öfkenin AKP iktidarını ne kadar tedirgin ettiğini de yine peşi sıra görmüş olduk. Öğrencilerin tepkisini biraz olsun dindirebilmek için, sınav süresinin uzatılması veya baraj puanının daha düşük bir puana çekilmesi gibi kararlar aldı ama öğrencilerin tepkisini biraz olsun dindiremedi.

LİSE ÖĞRENCİLERİNİN ÖFKESİ DİNMEYECEK

Puanın üniversite niteliğine paralel olduğu varsayımını bir an için yaparsak da şunu görüyoruz ki bu ülkede puanı çok yüksek olan yani nitelik açısından iyi diye değerlendirebileceğimiz üniversiteler dahi akademik eğitimin niteliği, bilimselliği konusunda yetersiz kalıyor. Lise öğrencileri de doğal olarak barajın geri çekilmesi gibi bir kararla öfkelerini kimseye teslim etmiyorlar. Hatta AKP iktidarı öğrencilerin öfkesini dindirmek için yaptığı bir parmak bal ile gençliğe dair kendi bakışlarını bir kez daha teşhir etmiş oldu: Bu ülkede lise eğitiminin müfredatını, düzeyini belirleyen ve bunu uygulayan bir kurum nasıl olur da lise öğrencilerine baraj puanını geçmiş olmayı bir lütuf olarak kabul ettirmeyi deneyebilir? Nasıl olur da öğrencilerin kendilerini başarılı hissetmeleri için onlara hedef gösterilebilecek tek şey olarak düşük baraj puanı işaret edilebilir? AKP’nin gençlik içerisinde kendi hükümetinin geleceğini sağlayamayan bir parti olduğu zaten herkesçe bilinen bir durum. Gençlik AKP’ye güvenmiyor. Lise öğrencileri bugün düşmüş oldukları bu mağduriyete, yılgınlığa rağmen hala sandığı AKP iktidarının karşısına koyuyorsa bunların kanıtıdır. Ancak tartışmayı sonlandırırken şunu da belirtmekte fayda var: Gençlerin AKP ile sandıkta görüşme resti çekmesi şüphesiz bu karar karşısında gösterilmiş çok değerli bir tepkidir. Ancak gençlerin AKP iktidarı ile mücadele etmesinin tek aracı sandıklar değildir. Sınava bu yıl girecek olan yaklaşık 2-3 milyon öğrenci, seçimde AKP karşısında olacak bir nicelikten ibaret değildir. Bu 2-3 milyonluk nicelik bu gençlik grubu içerisinde dinamizmi barındırmaktadır, yaratıcılığı barındırmaktadır. AKP iktidarı ile hesaplaşmak için gençliğin ihtiyacı olan, biraz da bu niteliklerinden faydalanarak kendi talepleri etrafında bir araya gelmek, gelebilmektir. 

Evrensel'i Takip Et