26 Mayıs 2020 23:00

Akademide cinsiyetçi söylemlerin kaynağı neresi?

Kadınlarla ilgili cinsiyetçi söylemleri hayatın her alanında var eden politikalar akademiye nasıl yansıyor ve akademiyi nasıl biçimlendiriyor?

Akademide cinsiyetçi söylemlerin kaynağı neresi?

Fotoğraf: Needpix

Cemre KAVALA

Kocaeli Üniversitesi

Geçtiğimiz günlerde Gazi Üniversitesi Fen Fakültesi dekanı Orhan Acar’ın video görüşmesinde yayının sesini açık unutup “Kızların resimlerini de görüyoruz böylece ha, çaktırma” sözleri büyük tepki topladı. Ardından dekana soruşturma açıldı ve dekan istifa etti. Üstünden çok çekmeden İstanbul Aydın Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olan Muttalip Kutluk Özgüven Akit Tv’de bir programda “Süpermen’i bilmem ama süper kadın diye bir ırk var. Bu da 13-16 yaş arasında. İstediğiniz doktora sorun, en üstün nitelikli insan bu yaşlardakiler. Hadi biraz büyütelim 12-17 olsun; çok muazzam rejenerasyon kabiliyeti var, vücudu mükemmel.” sözlerini söyledi. Başta üniversitede bulunan kadın araştırmaları kulüpleri olmak üzere gelen tepkiler karşısında üniversite öğretim görevlisi ile ilişiğini kesti. Yaşanan bu iki örnek üzerinden akademiyi ve genç kadınları konuşmak bugün açısından daha da önemli. Çünkü yaşanılanlar akademideki cinsiyetçiliğin sadece birkaç örneği. Geçtiğimiz yıllarda da benzer birçok olay yaşanmış ve kadınların tepkileri ile somut kazanımlar elde edilmişti. Bu örnekler üzerinden bakacak olursak eğer iktidarın kadına yönelik politikalarının akademide yansımasını açıkça görmemizi sağlıyor. Mayıs ayının başından beri tartışılan “normalleşme”yi AKP hükümeti 2016 yılından beri üniversitelere uygulama çalışıyor. İhraçlarla başlayan süreçte akademi bilimsellikten uzak bir hale getirilirken, akademi içinde muhalif olabilecek herkes ve her hareket kısıtlandı. Bahsettiğimiz “normalleşme” iktidarın akademiyi bilimden uzak, kendi sözünü söylediği, propagandasını yapabildiği kurumlar haline getirmesiydi. İktidarın bu adımlarından etkilenenlerden biri de biz genç kadınlar olduk.

AKP’NİN KADINA BAKIŞI

AKP hükümeti iktidara geldiği günden bugüne dek kadınlara bakış açısını ifade etmekten geri durmadı. Her geçen yıl da söylemleri ve çıkarmaya çalıştıkları yasalarla bu bakış açısını daha da ortaya çıkardı. Kadının görevi ev işlerini yapmak, çocuk doğurup büyütmek, eşine ev içinde hizmet etmekmiş gibi temellendirebileceğimiz gibi söylemler ağızlardan hiç düşmedi. Kadın sorununu ele alışları da bu yüzden hep aile üzerinden oldu. Üstelik çıkılan televizyon programlarında, basın açıklamalarında ya da konuşma fırsatını buldukları her yerde kadının eve ait, aileyi çekip çekirip bir birey olduğu söylemlerini hepimiz hatırlarız. Geçtiğimiz günlerde mecliste görüşülen ve yasalaşan infaz yasası da bunun en yakın örneği. İktidar ne kadar cinsel suçlar ve kadına yönelik şiddet suçluları yararlanmayacak dese de geçen maddeler arasında cinsel suçlar ve kadınlar için tehdit oluşturabilecek pek çok suç için af anlamına gelebilecek maddeler var.* Şimdi de Haziran’da meclis gündemine getirilecek madde çocuk istismarına evlilikle affı sağlayacak. Daha önce de farklı yollarla sunulan bu önerge her seferinde kadınların tepkisiyle geri çekildi. Şimdi de salgın dönemini fırsat bilen iktidar bu tasarıyı yeniden gündeme getirerek ve tepkinin daha az olacağını düşünerek oldu bittiye getirmeye çalışıyor. Her geçen gün çıkarmaya çalıştıkları yasalarla, söylemleriyle kadınlar üzerinde kurmaya çalıştıkları baskıyı, çocuk istismarını aklama çabalarını kamuya kendilerince daha net açıklar hale gelebiliyorlar. Bugün üniversitelerde yaşadıklarımız da bu yüzden bunların bir yansımasıdır.

ÜNİVERSİTELERE YANSIYAN DURUM

Üniversiteler iktidarın kadına yönelik politikalarının yansıması son birkaç yılda birçok üniversitede meydana gelen taciz ve şiddet olayları ile yer buldu. Her seferinde kadınların büyük tepkisi ve mücadelesiyle karşılık bulan bu yansımalar duraklatıldı. Bugün hala bu olayları yaşıyor olmamızın nedeni, iktidarın ısrarında yatıyor. Çünkü bir yandan taciz ve şiddet olayları artarken, diğer yandan önleyici mekanizmalar ve yaptırımlar da giderek yok diyebileceğimiz bir noktaya getirildi. Bu noktada biraz verilere ve yaşananlara bakmak önemli. Ülkemizde 200’ü aşkın üniversite bulunuyor. Bu üniversiteler içinde sadece 16 tanesinde cinsel taciz önleme birimi yer alıyor. Yani 16 üniversite dışında öğrencilerin taciz veya şiddet durumunda başvurabileceği ya da destek alabileceği bir mekanizma yok. Bahsettiğimiz birimler üniversitelerde cinsel taciz ve hak ihlallerini önlemek, bu suçlara karşı gerekli yaptırımları uygulamakla görevli birimler. Bunun yanından birçok üniversitede Kadın Sorunları Araştırma Merkezleri kaynak yetersizliğinden ya da daha dar çalışma alanına sıkıştırıldığı için işlevsiz hale getiriliyor. Aynı zamanda birçok üniversitede öğrenciler tarafından kurulan kadın çalışmaları toplulukları ya da kulüpleri de üniversite yönetimleri tarafından yok sayılıyor. Buraya kadar bahsettiklerimiz üniversitelerdeki kadınların yaşadığı şiddet ve taciz olaylarını arttırırken, üniversite kürsülerindeki cinsiyetçi söylemlerin de önünü açan noktalardan birkaçı.

SORUNLARIN ÇÖZÜMÜ BİZİMLE MÜMKÜN

Bugün geldiğimiz noktada üniversitelerde kadınların taciz ve şiddet olaylarını önleyecek mekanizmalara ihtiyacı olduğu ortada. İşlevsiz hale getirilen önleyici ve destekleyici kurumlar olan cinsel tacizi önleme birimleri, kadın sorunları araştırma merkezlerinin yeniden ve daha geniş şekilde işlerlik kazanması elbette önemlidir.  Bu mekanizmalar üniversite içinde bizlerin daha özgür olmasını sağlasa da meseleye daha geniş bakmak gerekli. Baştan beri bahsettiğimiz iktidar politikalarına geri adım attırabilmek en önemli nokta. Bugün infaz yasasıyla çocuk istismarının aklanmasının önünü kesmek, yarın daha güvenli kampüslerde eğitim görmemizin önünü açıyor. Biz kadınlar bahsettiğimiz kazanımları pek çok defa gördük. İstismarı aklama yasası her önümüze getirildiğinde yan yana gelerek geri adım attırdık, Şule Çet için intihar etti dediklerinde vazgeçmeyip katillerinin yakalanmasını sağladık. Bugün de daha güvenli kampüsleri oluşmasını sağlamak bizim elimizde. Bu belki bir kadın çalışmaları topluluğunda, belki bir sosyal medya kampanyasında. Bizim akademide artan tacize, şiddete ve cinsiyetçi söylemlere de, iktidarın bize dayattığı politikalara da  karşı yan yana gelebileceğimi alanları yaratma, kazanımlar elde etme gücümüz var birlikte oldukça daha da artacaktır.

*https://ekmekvegul.net/gundem/dun-mecliste-ne-oldu-cocuk-istismari-kadina-yonelik-siddet-aklandi-mi

Evrensel'i Takip Et