Kızıl bir şair: Qedrî Can
Qedri Can şiirlerinde enternasyonalizme ve Kürt ulusal bilincine vurgu yapmıştır.
Lis Basım Yayın
Süleyman ATALAY
Diyarbakır
Hawar(dergi) ekolünün en önemli isimlerinden olan Qedrî Can, 1911 yılında Mardin’in Derik ilçesinde Abdulkadir Can ismiyle dünyaya gelmiştir. İlköğrenimi Derik’te tamamlayan Qedrî Can, daha sonra Konya Öğretmen Lisesi’nde okumuştur. Konya’ya gidince yaşama bakışı değişir ve Kürtlüğünün farkına varması süreci başlar. Bu dönemde politik düşüncelerinden ve Şeyh Said ayaklanmasından dolayı devletin kolluk güçleri tarafından aranır. Antakya üzerinden Suriye’nin Şam şehrine yerleşmek zorunda kalır.
ANILARIN ÖZLEMİYLE YANIP TUTUŞAN QEDRÎ CAN
Qedrî Can'ın sürgün olduğu topraklar onun için bir şansa dönüşür. Bütün zorluklara rağmen Kürtçeyi yaşatmanın ve geniş halk kitlelerine ulaştırmanın yollarını arar. Öykülerin ortak teması çocukluk yılları ve anılardır diyebiliriz. Qedrî Can, anılarını ustalıkla edebiyat estetiği içinde işlemiştir. Anılar Qedrî Can’ın peşini bırakmamış ve yaşadığı zamanlarda bile hep geçmişin izini sürmüştür. Bu anılarda ise çoğunlukla dostluğu, tabiatı, Kürt geleneklerini işler. Bazı feodal değerleri eleştirmiş ve her defasında birlikteliğe vurgu yapmıştır. Yerel olanı işlerken dar kalıplara girmemiş, evrensel olanı ve insanlığın ortak dertlerini göz ardı etmemiş, kendinden yola çıkarken bütüne seslenmeyi başarmıştır.
Yazılı Kürt edebiyatının ilk ürünleri arasında yer almasına rağmen hem kurduğu öykü dünyası hem de dili onun dünya edebiyatından ve gelişmelerden haberdar olduğunu apaçık gösterir. Çocukların dünyasını ve geleneksel söylemlerden dolayı oluşan batıl inançların nasıl birer kâbusa dönüşebileceğini bütün çıplaklığı ve çocukluğun acımasız dünyasının vurgusuyla işler. Sonrasında ise viraneye dönüşen ve bütün bir ömür boyunca insanın peşini bırakmayan vicdan azabına odaklanır. Qedrî Can bütün öykülerinde pastoral hayatı, bütün canlılığı ve kendi gerçeklikleriyle ustalıkla anlatır.
QEDRÎ CAN'IN ŞİİR SANATI
Qedrî Can hem bugün bile modern sayılan şiirleriyle (ki en iyi şiirlerinden biri olan Gula Sor’u(Kızıl Gül) Ciwan Haco bestelemiştir) hem de öyküleriyle Kürt edebiyatı içinde kendine has bir yer edinir. Bu besteyi ilk defa dinleyen veya bu şiiri ilk defa okuyan herkeste aşk şiiriymiş gibi izlenim bırakıyor olsa da aslında Qedrî Can bu şiirinde komünizmi överek ona olan ilgisini ifade eder. Şiirleri ve öyküleri Hawar, Ronahî gibi Kürt entelektüel dergilerinde ve Roja Nû gazetesinde yayımlanmıştır. Eserlerini Kürtçe’nin Kurmancî lehçesinde yazmıştır. Şiirlerinde enternasyonalizme ve Kürt ulusal bilince vurgu yapmıştır. Çağdaşları Kürt şairi Cegerxwîn‘den, Türk şairi Nazim Hikmet‘ten ve Rus şairi Vladimir Mayakovski‘den etkilenmiştir. 1957 yılında Moskova'da gerçekleştirilecek olan Dünya Gençlik Konferansı Qedrî Can’ın hayatında, politik ve sanatsal gelişiminde büyük bir dönüm noktası olmuştur. Yola çıkmadan önce Kürt Profesör Qanadê Kurdo‘ya telgraf çekerek Moskova‘ya geleceğini belirtmiştir. Dönemin ünlü Kürdologları A.İ Orbelli ve Profesör Qanadê Kurdo’nun yardımıyla Suriye’den çıkarak, İstanbul ve Odessa üzerinden Moskova’ya ulaşır. Bu yolculuk sırasında “Ez diçim Mosko” (Moskova’ya Gidiyorum) şiirini yazar ve şiirde İstanbul’dan Nâzım Hikmet’in memleketi olarak bahseder;
Moskova'ya Gidiyorum
...
Gemiye bindim,
Beş yüz yoldaşla birlikte,
Hepsi de benden daha heyecanlı,
Kimisi Arap,
Kimisi Çerkes, Kürt, Ermeni...
Ama hepsinde aynı dil, aynı yürek,
Dostluğun dili, barışın...
Kardeşmiş gibi gidiyorlar Moskova'ya...
Şarkı, halay ve düğün,
Sevinç ve coşkularından
Minnettar oluyor denizin dalgaları, balıkları da,
Böyle böyle ulaştık Çanakkale'ye,
Sonra İstanbul,
Memleketi ve şehri Nâzım Hikmet'in
Çocuk Nâzım Hikmet o beşikte
Sallandı,
Şefkatli annesi burada
Özgürlük ninnileri söylerdi bebek Nazım'a,
Büyük Nâzım Hikmet'in sesi
İstibdata karşı gürlerdi orada...
Amma şehir hazin bugün
Fedakâr ve vefakâr oğlundan uzakta...
İnliyor...
Amerika'nın ve vatanı satanların ayakları altında.
...
Qedrî Can - Ez diçim Mosko / Moskova’ya Gidiyorum ( Moskova-1957)