27 Mayıs 2020 03:00

"Eski filmler”le karanlıkta uyananların hikayesi

Grevci işçiler hep bir ağızdan “Karşılarında biz varız” diye bağırır fabrikanın yeni sahiplerine. Karşılarında oldukları, hakları için direndikleri sermayedir; ezen, sömüren sınıfın temsilcileri

Pealpx

Paylaş

Ekin BAL

ODTÜ

“Eski filmler sözü kimi küçümsemeyi kimi özlemi verir” diyerek başlıyor Vedat Türkali 1984 yılında, yazdığı senaryoları anlatırken. Aslında Vedat Türkali çoğunlukla “Bir Gün Tek Başına” ve “Mavi Karanlık” gibi romanlarıyla daha çok yazar kimliğiyle tanınıyor. Türkiye sosyalist hareketinin içinden edebiyatın direniş kalemi olarak çıkan Türkali, Eski Filmler isimli kitabında ise yazdığı senaryoları sunarken aynı zamanda dönemin siyasetine ve senaryo yazımında, film yapımında yaşadığı zorlukları da anlatıyor. 

“ANKARA’DAN GELECEK HABERE GÖRE”

27 Mayıs Darbesi ile sinemada çalışma engellerinin bir ölçüde azalmasıyla birlikte filmleri toplumsal-eleştirel bir içerik kazanıyor. Vedat Türkali o dönemin sinemasında halkı, orta katmanları, onların başlarını bir yuvaya kavuşma özlemlerini sömüren, dalavereci yapı ortaklarının serüvenlerini anlatmak amaçlı hareket ettiklerini söylüyor. Gerçekten de kitabın içerisindeki her senaryoda halkın yaşamını, emekçilerin çalışma koşullarını, kazandıkları deneyimleri, kadının toplum içerisinde bulunduğu konumu, yani kısaca artık kelli fellilerin değil sıradan halkın da sinemaya konu olabildiği, filmlerin başrollerini halkın oluşturduğunu görebilmek mümkün. Aynı zamanda o yıllarda senaryo yazmanın zorluklarına da değiniyor. Bahsettiği her senaryoda sabırsızlıkla “Ankara’dan gelecek habere” yani sansürü beklediklerini anlatıyor. Kimi senaryo sansüre takılıyor, kimisi film çekildikten sonra yarattığı etkiyle birlikte tekrar sansürden geçiyor. 

KARANLIKTA UYANANLAR

Vedat Türkali’nin anlattığı diğer bir dönem ise “64 ve sonrası. Türkiye’nin ilk politik işçi filmi olan “Karanlıkta Uyananlar” filminin yazılış sürecini anlatırken çok dikkat çekici bir olayı da ortaya koyuyor. O günlerde bir yapımcıya senaryoyu götüren Türkali, yapımcıdan “İşçi filminden başka yapacak film yok mu hoca?​” tepkisiyle karşılaşıyor. Odada yapımcının hizmetçisi de bulunuyor. Türkali sonradan Atıf Yılmaz’dan öğreniyor ki yapımcı hizmetçisini Türkali’yi denetlemekle görevli kadın polis sanmış, o yüzden öyle demiş. Tabi bu durum filme bir yapımcı bulmayı zorlaştırmış. Sonrasında kurulan “Filmo” isimli şirketle birlikte film çekilebilmişti. Dönemin sinema emekçilerinin yaşadıklarını anlatırken ortaya koyduğu bir diğer önemli olay ise “Umutsuz Şafaklar” isimli senaryosuyla alakalı. Senaryo için yine Ankara’dan haber beklenirken senaryonun sansürden tamamen döndüğünü öğreniyorlar. Senaryonun sansüre takılmasının sebebi ise bir kadına tecavüz eden gençlerden birinin ceza almamak için kadınla evlenmesi. Türkali senaryoyu savunmaya Ankara’ya gidiyor, yasalarda böyle bir madde olduğunu açıklıyor. Ancak oradan aldığı cevap ise “Aman efendim biz yasalarda olan her şeyin çekilmesine izin veriyor muyuz?​” Tabi sonra senaryo çalınıyor “Batsın Bu Dünya” ismiyle çekiliyor. Telif davası açılıyor ve dava ancak yıl içerisinde sonuçlanabiliyor. Türkiye Sineması tarihinde sinema emekçilerinin hakları konusunda oldukça ileri bir adım olarak sayılabilir bu dava. 

“KARŞILARINDA BİZ VARIZ!”

Kitabın içinde dört senaryo bulunuyor: Otobüs Yolcuları, Karanlıkta Uyananlar, Bedrana ve Umutsuz Şafaklar. Ben Karanlıkta Uyananlar’a değinmek istiyorum. Büyük kentlerde sanayileşme, kapitalist üretim ilişkileri gelişmeye başladığında açılan irili ufaklı fabrikalarla işçi sınıfı ve sorunları da girer hayatımıza. Fabrikalarda işçiler sendikasız, güvencesiz çalıştırılır ucuz işgücü olarak. Çalışanın yoksulluğunda, yaşamında bir değişim olamazken sermaye sahipleri çalışanlarının sırtından kazandıkça kazanır. İşçilerde sınıf bilinci oluştukça, hak arama mücadeleleri başlar. Fabrikalarda sendika ve grev hakkı için harekete geçen işçilerin mücadeleleri, direnişleri, ödedikleri bedeller sinemaya da yansır. Senaryo da bir boya fabrikasında geçiyor. Boya fabrikası sahibinin oğlu Turgut, çalışmak yerine gününü gün edip çocukluk-gençlik arkadaşlarıyla gezen, eğlenen bir karakter. Arkadaşları arasında babasının fabrikasında çalışan Ekrem de var. Bir diğer önemli karakter Nuri Usta da fabrikada tecrübesiyle, yaşıyla sınıf bilincine sahip, sendikalı bir ustabaşıdır. Fabrika müdürü tembellik yaptıkları gerekçisiyle adını saydığı işçilerin fabrikayla ilişiklerinin kesildiğini, muhasebeye uğrayıp on beşer günlük yevmiyelerini almalarını duyurur. İşten çıkarmalar üzerine sendika grev kararı alır. Şeref Bey ölünce fabrikanın yönetimi Turgut’a kalır. Sorunları çözeceğini söyleyerek işçilerden sabretmelerini ister. Gelişen olaylarla çalışanların da arkadaşlarının da güvenini yitirir. Yabancı sermayeyle iş birliği yapan yöneticilerin de oyununa gelir. İşçiler arasında grev oylaması yapılacaktır. Gittikçe borçlanan, ürettiği boyaları da satamayan, yabancı sermaye temsilcilerinin oyununa gelen Turgut fabrikayı kaybeder. Grev de başlar. Bütün mahalleli ve işçi aileleri, grevci işçilerle dayanışma içine girerler. Grev alanına yiyecekler, eşyalar taşınır. 1970’li yıllarda çokça yaşandığı gibi başka fabrikalardan işçiler de kortejler halinde gelirler dayanışmaya. Tam bir “sınıf dayanışması” yaşanır grev alanında. Grevci işçiler hep bir ağızdan “Karşılarında biz varız” diye bağırır fabrikanın yeni sahiplerine. Karşılarında oldukları, hakları için direndikleri sermayedir; ezen, sömüren sınıfın temsilcileridir.

Senaryo dönemin koşullarını, sınıf kültürünü, sınıf dayanışmasını ve bir işçinin kendi hayatında ve diğer işçilerle birlikte yaşadığı değişimi gözler önüne sermesi bakımından eşi bulunmaz yapıtlardan biri bence. Bugünkü koşullarda “zaten değişmez, bunlardan bir şey olmaz” gibi söylemlerle işçi sınıfının değiştirici gücüne inanmayan, yerine başka toplumsal katmanları koyanların karşısına Vedat Türkali’nin koyduğu bu senaryo görmeyen gözlere çok şey gösteriyor.

ÖNCEKİ HABER

Orhan Kemal: Buranın insanı

SONRAKİ HABER

Koronavirüs nedeniyle Bozcaada’ya yaz döneminde seyahat kısıtlamaları gündemde

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa