Kayseri'deki tablo: İşçiye anormal süreç yoktu, hep normalmiş gibi çalıştırıldı
Kayseri'de çeşitli iş kollarında çalışan işçiler, sağlık ve eğitim emekçileri, kadınlar ve gençler normalleşme sürecini değerlendirdi.
Fotoğraf: Özcan Yaman
Ahmet AKARSU
Kayseri
Kayseri’de fabrikaların çoğu 1 Haziran’dan itibaren eski çalışma temposuna dönmeye hazırlanıyor. Üç hafta bir maskeyle çalıştıracak kadar yeterli önlemlerin alınmaması, işçilerin hükümetin aldığı tüm tedbirlerin dışında tutulması ise Kayseri’ye artan vakalar ve karantinaya alınan köyler olarak geri dönüyor.
Sendikalı olduğu halde kısa çalışma ödeneğine başvuran işletmelerde işçiler aylık aldıkları 1170 TL’lik ücretin yetmediğinden şikayetçi. Öte yandan 500 TL civarında ücret alabilen işçiler de var. Bu nedenle “yeni normal” sürecini konuştuğumuz işçilerin bir kısmı “ne olacaksa olsun” diyerek bıkkınlığını dile getiriyor. Artan vakalara dikkat çeken kimi işçiler ise “Normalleşme için erken” diyor.
"BİLGİ VERİLMİYOR"
Hak-İş’e bağlı Özçelik-İş’in örgütü olduğu Kumtel’de çalışan bir işçi, “Günlük 39 lira ile geçim mümkün değil. Neden mi? Çünkü 1170 lira ücret aldım. 850 lira kira ödüyorum. Nasıl ayın sonu gelsin” dedi. Bayram sonrası çalışma temposunun normal seyrinde ilerleyeceğini söyleyen Kumtel işçisi, şunları söyledi: “Fabrikada yayılan bilgilere göre 10’a yakın işçi şikayet üzerine hastanelere kaldırıldı, testler yapıldı. Negatif çıkanlar evinde karantinaya alındı. Pozitif vakalar oldu mu işçilere bilgi verilmedi.”
Normalleşme sürecini değerlendiren başka bir Kumtel işçisi, “Yasak sonrası günlere bakıyorum, PTT önleri, marketler dahil her yer tıklım tıklım, fabrikalarda işçiler çalışıyor. Yasak olmayan günlerde kalabalık hep artıyor. Kayseri’de köyler karantinaya alınıyor ama normalleşmeye geçiliyor. Rakamlar samimi gelmiyor” dedi.
‘FABRİKANIN YARISI KISA ÇALIŞMADA’
Öz Ağaç-İş’in örgütlü olduğu Ergül Mobilya da bayramdan hemen sonra 300-350 civarında işçiyle üretime başladı. Görüştüğümüz bir işçi, “Herkes endişe ediyor ama herkeste bıkma hali de var. Ne olacaksa olsun diyenlerle, endişeliyiz, virüs azalmıyor, yayılıyor diyen de çok” dedi.
Öz Çelik-İş’in örgütlü olduğu Erbosan’daki durumu bir işçi şöyle anlattı: “Fabrikanın yarısından çoğu kısa çalışma kapsamında… Ayın başında iki vardiya olacak duyumları var.” Normalleşme sürecine dair ise “Zengine süreç bundan önce neyse bundan sonrada aynı olacak. En başta açıklanan paket kimin lehine olduğunu göstermişti. Bundan sonrada olumlu bir süreç olmayacak, aksine daha kötü olacak. Zaten işçiye anormal süreç zaten yoktu, hep normalmiş gibi çalıştırıldı” diye konuştu.
‘3 HAFTA AYNI MASKEYİ KULLANDIK’
Dener Makina da salgın sürecinde üretimin sürdüğü işletmeler arasında. İşçiler vardiya sistemiyle çalışmaya devam ediyor. Önlemleri ve normalleşme sürecini konuştuğumuz bir işçi şunları söyledi: “Servislerde, yemekhanede mesafeye dikkat ediliyor. Bir de maske meselesi var. Başta cerrahi maske verdiler. Fakat ramazanın son üç haftasını siyah yıkanabilir maske ile geçirdik. Bir maske verip zimmetlediler. Siyah maskenin herhangi bir koruyuculuğu yok. Maske siyah olduğu için takmayı reddeden işçiler oluyor.” Normalleşme süreci tartışmalarını değerlendiren işçi, “Bu süreçte sürü bağışıklığı yapmaya çalışıyorlar. Ama bu virüse yakalananda ciddi hasarlar meydana geliyor. Normale dönüp neden vücudumuzda hasar kalsın ki? Normalleşme için yılın sonu beklenmeli diye düşünüyorum. Henüz erken” diye konuştu.
KAMUDA TAM ÇALIŞMA BAŞLADI İŞÇİLER TEDİRGİN
Bayram sonrası kamu işyerlerindeki durumu ve yeni normalleşme sürecini konuşuyoruz. Bayramın bitmesiyle kronik rahatsızlığı olanlar idari izinli sayılmaya devam ederken diğer işçiler ise tam zamanlı çalışma dönemine geçti. Görüştüğümüz Türk-İş üyesi kamu işçileri, sıkı tedbirlerin alınmasını ve denetimin yapılmasını istiyor.
HER İŞYERİNDE SAĞLIK KABİNLERİ OLMALI
Yaklaşık 10 yıldır kamuda çalışan bir işçi, şunu söyledi: “Normalleşmeye giderken önlemlerin tam alınması gerekiyor. Mesela işyerleri daha fazla denetlenmeli. Sadece dezenfektan yeterli değil. Mesela Çin’de bütün işyerlerine sağlık kabininden geçip işe giriyorlar. Ülkemizde de bütün işyerlerine bu uygulama getirilmeli. Alışveriş merkezi, market, pazar yeri vb yerlere de sınırlı sayıda kişi alınmalı ve sağlık kabini uygulaması getirilmeli.” Ekonominin kötü olduğunu söyleyen işçi, “Yaşananlar işçiler için zor günlerin habercisi” dedi.
AVM’LER AÇIK PARKLAR KAPALI
Başka bir kamu işçisi ise “Bu normalleşme süreci her şeyin önünü açacak ama ben çok tedirginim. Çünkü bu salgın tam anlamıyla bitmemiştir. Mesela AVM’ler açık, parklar kapalı. Bu nasıl normalleşme ki? Kamuda çalışanlar olarak tam çalışmaya başladık. İşyerlerinde temas etmeden nasıl çalışacaksın? Sosyal mesafeyi korusan bile malzeme verirken nasıl olacak. Benim dokunduğuma arkadaşım da dokunmuş olacak. Böyle bir durumda ben çok tedirginim” dedi.
KAYSERİ’DE VAKA TABLOSU
Kayseri’de yerel gazetelerin yazdığı, Türk Tabipleri Birliği’nin yer yer sosyal medya hesaplarından açıkladığı kadarıyla 1300 vaka, Kovid-19 teşhisiyle 30 ölüm ve 120 şüpheli ölüm bulunuyor. Son süreçte 8 bine yakın kişinin karantinaya alındığı, Ağırnas ve Kamber köylerinde vakaların olduğu ve karantina sürecinde jandarmanın ev önlerinde beklediği belirtiliyor.
SAĞLIK EMEKÇİLERİ: EKONOMİK KAYGILAR DEĞİL İNSAN DÜŞÜNÜLMELİ
Orhan KARAKAYA
SES Kayseri Eski Şube Başkanı
“Ekonomik-ticari kaygılar değil insanların sağlığı düşünülmeli” diyen sağlık emekçileri, Dünya Sağlık Örgütünün ikinci dalgaya karşı önlem alınması yönündeki uyarıların dikkate alınması gerektiğini söylüyor. Koruyucu ekipman yetersizliğine dikkat çeken emekçiler, ek ödemelerin de ayrım yapılmaksızın tüm sağlık çalışanlarına verilmesini istiyor.
Görüştüğümüz bir aile hekimi, “Açıklanan ölüm rakamlarının gerçek sayılar olmadığını düşünüyoruz. Dışarıya bilgi vermemiz yasak. Fakat ölen kişilerin gerekçeleri başka yazılabiliyor. Bu da Kovid-19 ile ölüm sayısını az gösteriyor” dedi. “Ekonomik kaygılar düşünülmeden, önce insan önce sağlık diyerek süreçte çok dikkatli olunmalı. Testler toplumun en az yarısına uygulanmadan tedbirler tamamen kaldırılıp normal hayata dönülmemeli. Sağlıkta şiddet yasası da gerçekçi bir yasa ile güvence altına alınmadığı için olumlu bir tarafı olmadı” diye konuştu.
HERKESE EK ÜCRET VERİLMELİ
“Sağlık çalışanlarına tavandan ödemeler yapılacağı laftan öteye geçmedi” diyen bir hemşire ise “Pandemi kliniğinde çalışanlar belirli bir süre ek ücret aldı. Diğer çalışanlara hiçbir şey verilmedi. Reklam yaptıkları kadar gerçek iş yapmıyorlar” dedi.
Taşerondan kadroya geçen bir hasta bakıcı ise şöyle konuştu: “Hastanede doktor, hemşire vs ile diğer çalışanlara farklı muamele yapılıyor. Örneğin hemşireler bir maskeyi 4 saat kullanacak deniliyor. Diğer çalışan işçiler 8 saat... Aynı alanda çalışıyoruz ne farkımız var? Herkesin sağlığı garanti altına alınmalı, emeğinin hakkı ek ücreti herkese eşit ödenmeli.”
ÖĞRETMENLER OLARAK PUAN YARIŞI TUZAĞINA DÜŞMEYELİM
Sinan DAŞKIN
Eğitim Sen Kayseri Şube Üyesi
Eğitime devam ediliyor. Ama nasıl? “Altyapımız hazır” vb sözlerle uzaktan eğitimin bir propaganda aracına dönüştürülme çabalarını gördük. Ders yapabilmeye indirgenen bir süreç yaşıyoruz. Öğrencilerimizin psikolojisi, duyguları görmezden geliniyor. Bu durumun yansıması olarak uzaktan eğitime öğrencilerin ilgisinin çok düşük olduğunu gözlemliyoruz. 60 öğrencinin katılması gereken canlı dersler 7-8 öğrenci ile yapılıyor. Bu bile öğrencilerin ruh halini anlamaya yetiyor.
Ayrıca sınav tarihlerinin erkene alınması öğrencilerimizde büyük travma yaratan başka bir sorun oldu. Sınav süresinin artması öğrencilerin tepkisini biraz azaltsa da kızgınlık hali devam ediyor.Bu sürece öğretmenler açısından baktığımızda sıkıntılar görüyorum. EBA üzerinden ders yapmak istemeyen, yapamayan, materyal sıkıntısı çeken çok sayıda öğretmen var. EBA üzerinden yapılan çalışmalara puan verilmekte. Puan uygulamasını performansa dayalı çalışmaya yol açabilecek tehlikeli bir durum olarak görüyorum. Öğretmenler olarak puan yarışına girerek bu tuzağa düşmememiz gerekiyor.
SALGINDA KADINLARIN YÜKÜ DAHA DA AĞIRLAŞTI
Sevil ERUCU
Kayseri
Salgın döneminin olumsuz etkilediği kesimlerin başında geliyor kadınlar. İşçisi, ev emekçisi tüm kadınlar bu süreçte yüklerinin daha da ağırlaştığına dikkat çekiyor.
Bir kargo firmasında çalışan 2 çocuk sahibi bekar bir anne olan 31 yaşındaki Deniz, salgın sürecinde iş yükünün arttığını anlatıyor: “Tüketim alanlarının hizmete kapanmasıyla insanlar acil olsun olmasın çoğu ihtiyacını internetten sipariş vererek karşılamaya çalışıyor. Bu durum bizi hem psikolojik hem de fiziksel olarak çok yoruyor. Çocuklarımı köye göndermeyi tercih ettim. Bütün önceliğim onlar. Onlardan uzak kalmak zor olsa da olası herhangi bir durumda güvende olmalarını istiyorum. Sokağa çıkma yasağı bizler için de geçerli olsa durum farklı olurdu. Ama yasak emekçi kadınları teğet geçti.”
BU YÜKÜ TAŞIMAK DAHA ZOR
Bir sonraki görüşmemiz ev emekçisi 2 çocuk annesi 46 yaşındaki Rabia ile oluyor. Eşi işçi olan Rabia “Karantina başladı başlayalı evdeyim. Sokağa çıkma yasağı olmasa da dışarı çıkmaya endişe ediyorum. Pazara gitmek istiyorum ama çoğu kişi daha uygun olduğu için pazara gelmeyi tercih ediyor. Yoğunluk artıyor. Sosyal mesafe falan bizim mahalle için geçerli şeyler değil. Herkes dip dibe alışveriş yapmaya çalışıyor. Polis görse de duruma müdahale edemiyor çünkü insanların başka seçeneği yok. Eşim bu süreçte çalışmaya devam ediyor ancak işten çıkarılacak, izne gönderilecek diye diken üstündeyiz. Normalde de her ay sonu faturaları, mutfak masraflarını dert ederdik şimdi bunlarla başa çıkmak daha da zor” diye konuştu.
BU SİSTEMDE GENÇLİĞİN GELECEĞİ KARANLIK
Barış TİMUR
Kayseri
Üniversiteli ve liseli öğrencilerin kaygısı da aynı: Gelecek. Uzaktan eğitimle birlikte üniversite öğrencileri, online ödevlerin çokluğundan ve sınavlardan şikayet ederken, lise son öğrencileri ise üniversite sınavı tarihleriyle oynanmasından şikayetçi. “Ne yapacağımızı şaşırdık” diyen öğrenciler, eğitim sistemi eleştiriyor.
Erciyes Üniversitesi Kamu Yönetimi öğrencisi, “Uzaktan eğitime geçtiğimizden bu yana sınavların nasıl yapılacağı tam bir belirsizlik içindeydi. Her üniversitenin kendi inisiyatifine bırakılmış bir durum söz konusuydu. İlk başta bizim bildiğimiz bunlardan öte değildi. Daha sonra kimi bölümlerde kimi hocaların vize sınavlarını online yapacağını, bazı derslerin ise ödevler verilecek değerlendirileceğini öğrendik. Bunun ardından ödevler peş peşe gelmeye başladı. Evde olduğumuz düşünülerek veriliyor bu ödevler ama her birine yetişmemiz mümkün olmuyor. Bu süreçte okul hayatımızın uzamasını istemiyorum, fakat tonla ödevle boğuşmam ne kadar sonuç verecek bilmiyorum” dedi.
‘HİÇBİR ŞEYE YETİŞEMİYOR’
Fen lisesinde okuyan bir öğrenci ise “Sokağa çıkma yasağı durumundan en çok üniversite sınavına hazırlanan öğrenciler etkileniyor. Canlı dersler devam ediyor fakat bir dersi haftada yalnızca bir gün ve bir saat işlemek özellikle 12. sınıf öğrencileri için yeterli değil. Sıkılıyoruz, depresyona giriyoruz. İçinde bulunduğumuz durumun karmaşası ve stresi yetmezmiş gibi bir de sınav tarihleriyle sürekli oynandı. Bu sistemle gençliğin geleceği karanlık” diye konuştu.