29 Mayıs 2020 00:56

İşçilerin çıkarına yapılan eyleme bir sendika niye karşı olur? 

"Hizmet-İş Sendikası temsilcileri, eğer eyleme katılırlarsa sorgusuz sualsiz işten atılacakları tehdidiyle işçilerin katılımını engellemek için seferber olmuşlardı."

Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi önü | Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Birsen SEYHAN
SES Aksaray Şube Yöneticisi

Sağlık ve sosyal hizmet emekçileri, Covid-19 salgınıyla mücadele ederken çok fazla sorunla karşı karşıya kaldı. Koruyucu ekipman temininden mesai saatlerine, yemekten ulaşıma bir dolu sıkıntı yaşadı. Birçok arkadaşımız haftalarca ailelerinden ayrı kalmak zorunda kaldı, sevdiklerini hasta etmemek adına. Gece gündüz halkın sağlığını korumak ve iyileştirmek için insanüstü bir çabayla sağlık hizmeti verdi. Bütün bunlar bir ekip işiydi sonuçta. Doktoru, hemşiresi bir taraftan tedavi ederken; temizlik işçileri hastalarla iç içe ortamın temizliğini sağladı. Hasta taşıma elemanları hastaların ve numunelerin taşınması görevini yerine getirdi. Veri giriş elemanları bütün yatış, çıkış, kayıt işlemlerini gerçekleştirdi. Laboratuvarda hastalarla burun buruna numune alınıp, gerekli tahliller çalışıldı. Kadroya bile alınmayan yemekhane işçileri yemekleri hastaların önüne kadar servis yaptı. Özetle alanımızdaki yaklaşık otuza yakın meslek grubu tam bir ekip ruhuyla salgınla baş etmek için çalıştı. Biz sağlık emekçileri her zaman olduğu gibi yaşatmak için var olduğumuzun bilinciyle hareket ettik bu süreçte de. Bu ekipten bir kişi bile eksik olsa zincirin kırılacağını da bilerek...

Ciddi bir emek sarf ediliyordu ve emeğimizin karşılığını da hep birlikte almak istiyorduk elbette. Öyle alkış, kahramanlık söylemleri değildi derdimiz. ‘Koyun can derdinde kasap et derdinde’ minvalinde sadece para da değildi talebimiz. Ama hakkımız olanı da bırakamazdık.

SORUNLAR ORTADA, TALEPLER NET

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, mart ayında, “üç ay tavandan ek ödeme yapılacak” müjdesiyle sağlık emekçilerine bir vaatte bulunmuştu. Temel ücret meselesini hiç dillendirmedi bile (biz açlık sınırının biraz üstünde, yoksulluk sınırının altında bir temel ücret alıyoruz); çünkü performans uygulaması gibi adaletsiz bir sistemle çalıştırılıyorduk yıllardan beri zaten. 15 Nisan ve 15 Mayıs’ta ek ödemeler hesaba yattığında ise gördüğümüz sadece adaletsizlikti. Aynı işi yapan hemşiler arasında, doktorla asistan ve doktorla hemşire arasında ciddi uçurum vardı. KHK ile kadroya geçirilen 4D’li işçilere hiçbir şey ödenmemişti. Salgında en önde, haklarda en arkadaydık yani.

Aslında bu salgın sürecinde hem sağlıkta dönüşüm sisteminin kendisi hem de sağlık emekçilerinin aldıkları yetersiz ücret daha da görünür oldu. Sorunlar ortadaydı, talepler çok netti: Covid-19 tanısının iş kazası-meslek hastalığı olarak kayıtlara geçmesi, gerçek bir yıpranma payının verilmesi, 3600 ek gösterge hakkının tanınması, temel ücretin yükseltilmesi, ek ödemelerin ememekliliğe yansıtılması...

Yapılacak olan bir araya gelip haklarımızı elde etmek için mücadele etmekti. Bunun yolu da örgütlenmekten geçmekteydi. Sayısal çoğunluğuna bakarak kendini “yetkili sendika” diye tanımlayan Sağlık-Sen, sorunların çözümünde ortalıkta görünmüyordu. Ta ki üyelerine attığı mesajda, SES’in gerçekleştirdiği eylemler sonucu elde edilen kazanımları (İzmir’de, Antalya’da kazanımlar elde edilmişti), kendi kazanımlarıymış gibi gösterene kadar.

ENGELLEMEK İÇİN SEFERBER OLDULAR

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) olarak, salgının başlangıcından itibaren hep sağlık emekçilerinin yanındaydık. Taleplerimizde ısrarcı olduğumuzu, ilgili kurumlarla görüşmelerden haksız uygulamalara itirazlara çeşitli yollarla gösterdik. Tabi ki sesimizi duyurmak için bir dizi eylem ve etkinlik, hastane önlerinde açıklamalar yapıldı. En son genel merkezimizin aldığı kararla 21 Mayıs’ta ek ödemelerdeki adaletsizliğe karşı işyerlerinde alkışlı protesto eylemleri gerçekleştirdik. Bu eylemlerin en önemli taleplerinden birisi 4D’li işçilerin de ek ödemelerden faydalanmasıydı.

21 Mayıs’ta İstanbul Eğitim Araştırma Hastanesi önünde de bu adaletsizliği protesto etmek için, bütün hastane çalışanlarına çağrı yaptık. Bir gün öncesinde dağıttığımız bildirilerle eyleme çağrı yaptık ve gördük ki işçi arkadaşların böylesine haklı talepleri içeren bir eyleme katılma isteği daha fazlaydı. Eylem günü sabah işyerini dolaşırken işçilerde bir tedirginlik vardı. Nedeni, örgütlü oldukları Hak-İş’e bağlı Hizmet-İş Sendikası işyeri temsilcilerinden gelen ‘uyarı’ydı; eğer eyleme katılırlarsa sorgusuz sualsiz işten atılacakları tehdidiyle işçilerin katılımını engelemek için seferber olmuşlardı. Aynı talep için bir gün önce Şişli Etfal Hastanesinde eyleme katılan birçok işçinin işten atıldığı gibi asılsız bir iddiaya dayandırarak...

Bu haberi yayan temsilci ile görüşerek bunun yanlışlığını ve sendikanın suç işlediğini belirttik. Bir sendikanın yapması gerekenin gözdağı vermek değil işçilerin talepleri doğrultusunda hak aramak olduğunu vurguladık. Saat 12.30’da eylemimiz başlayacaktı. Çok manidar bir şekilde Hizmet-İş Sendikası 12.05’te üyelerine salgın sürecinde harcadıkları emeklerinden dolayı teşekkür eden bir mesaj atmış.

Biz eylemimizi yaptık. Her şeye rağmen işçiler eyleme katıldı ve dertlerini, taleplerini bir keze daha dile getirdi. Zamanı geldiğinde onlara bunu yapan sendikaya gereken yanıtı vereceklerinin işaretini de verdiler. Bize de bu sendikanın tutumunu kamuoyu ile paylaşmak ve kınamak düştü.

ÖNCEKİ HABER

Bodrum’da kadınlar Zeynep Şenpınar için bir araya geldi

SONRAKİ HABER

Merkez Bankasının rezerv varlıkları düştü

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa