28 Mayıs 2020 23:21

Bir sıra neferi: Hasan Güzel!

29 Mayıs 1980 tarihinde polislerce öldürülen Yurtsever Devrimci Gençlik Federasyonu üyesi Hasan Güzel'in hayatını Ramis Sağlam yazdı.

Hasan Güzel (sol başta ayakta) | Fotoğraf: Ramis Sağlam

Paylaş

Ramis SAĞLAM
İzmir

“…
Kucaklamak
Karşılamak için her sabah
O kadim dostları
Güneşe dön yüzünü
güneşe
güneşe”

Ağ. A. Kemal

Onlar, uzun bir destanın görünmeyen sıra neferleriydi! O görünmezlikler içinde bize kocaman bir mücadele mirası bıraktılar!

Üzerinden uzun yıllar geçse de anlatılmalı, aktarılmalı, yazılmalıydı. O dönemin coşkusu, kararlılığı, emekçi mahallelerinin dar sokakların duvarlarından, fabrikalarından işyerlerinden bugüne yansımalıydı.

İzmir, yükselen sınıf mücadelesinin önemli merkezlerinden biriydi. Yoksul emekçi mahallelerinde mücadeleye atılan binlerce genç işte o bestelenmemiş destanın adsız neferleriydiler.

YDGF (Yurtsever Devrimci Gençlik Federasyonu) o dönemin antifaşist-antiemperyalist gençlerinin çekim merkezlerinden biriydi. Neredeyse her gün, her gece pratik faaliyet yaşamın vazgeçilmeziydi. Nerede bir işçi direnişi grevi var, nerede bir öğrenci boykotu, hak mücadelesi, yurtsever devrimci gençlik ya içinde ya da yanında hemen oradaydı.

İşte o direnişlerin yoğunlaştığı, yerleşim yerlerinden biri de Bornova’nın Çamdibi Mahallesiydi. Yoğunlukla Balkan göçmenlerinin yaşadığı bu mahalle ’70’li yılların köyden kente göçün de odağıydı. Sadece göç Balkanlar’dan değildi tabii ki… Anadolu’nun neredeyse dört bir yanında zamanla göç almaya başlamıştı. Sümerbank, Taç Sanayii, İzmir Pamuk Mensucat ve 1. Sanayi Sitesi gibi irili ufaklı işletmelerle çevrili olan Çamdibi, doğal olarak devrimci pratik faaliyetin de çekim merkeziydi.

İşçi servislerinde, fabrika önlerindeki bildiri dağıtımları, duvar yazılamaları birçok genci yükselen devrimci mücadelenin içine çekiyordu. Sırtlarına yüklendikleri umutlarıyla Anadolu’nun dört bir yanından gelen gençler bir süre sonra devrimci faaliyetin içinde yerlerini alıyorlardı. Onlardan biri de Antakya-Samandağ’dan umutlarını yüklenip gelen Genç İşçi Hasan Güzel’di. Arap Alevi’si yoksul emekçi bir ailenin üç çocuğundan biri olan Hasan’ın, küçük yaşta başladığı soğuk demirciliği sonraki yıllar mesleği haline gelmişti.

İzmir’e geldiği dönem dört ev arkadaşıyla birlikte aynı evi paylaşır. Ev arkadaşlarından hayatta olan arkadaşı o dönemi şöyle anlatıyor: “Hasan’la İzmir’e geldikten bir süre sonra tanışmıştık. Aynı evde kalmaya başladık. Hem kiraların ucuz olması hem de emekçi mahallesi olması daha sıkı bağlar kurmak açısından yerleşmek için Çamdibi’ni seçmiştik. Hasan Yoldaş, önce İzmir Efe Tarım Fabrikasında sonra da İzmir Limanında kaynakçı olarak çalışmaya başlamıştı.”

Hasan Güzel’in, Alsancak Limanında kaynakçı olarak çalışması, sınıf mücadelesiyle tanıştığı döneme denk gelir. Devrimci faaliyetinin merkezinde Halkın Kurtuluşu gazetesi ve sınıf partisinin bildirilerini işyerindeki arkadaşlarına ulaştırması olur.

‘SENİN YÜZÜNDEN ERKEN DOĞURACAĞIM’

Hasan’la herkesin bir anısı vardır. Hasan’ın kaldığı ev polis baskınlarından devamlı nasibini alır. Böyle dönemlerde komşusu olan bir arkadaşının evinde kalır. Evin hanımı o günlerde ilk bebeğine gebedir. Şaka yollu Hasan’a “Takip edildin mi?​” diye sorar ardından da, “Hasan, polis kapıya gelirse beni erken doğurtursun” dermiş. Hasan’da “Yok yengem dikkatli geldim” diyerek onu rahatlatırmış. Kısa bir süre sonra Hasan’ın öldüğünü televizyonda gören komşu kadın iki gün sonra oğlunu dünyaya getirmiş.

KOSTİK İÇİN SICAK SU

Alelacele afişleme yapılması gerekir. İşte o günü o dönem birlikte olduğu arkadaşı şöyle anlatıyor “Her pratikte olduğu gibi afişlemede de az da olsa gerginlik olması normaldi. Hasan, her zaman olduğu gibi gülen yüzü, kendine has mimikleri ve şivesiyle fıkra anlatır, grubu rahatlatırdı. O gün de öyle yaptı. Fakat farklı bir sorun daha vardı, kostiği eritebileceğimiz sıcak su yoktu. Daha önceleri sıcak su temin ettiğimiz kahvehaneler kapalı olduğu için durum vahimdi…” Emekçi evlerinden hangisinin kapısını çalsak sıcak su olabilirdik, fakat saat çok geç olduğu için kimseyi rahatsız etmek istemediklerini de vurguluyor. Gecenin ve dönemin karanlığına inat Hasan’ın neredeyse dişlerinin tamamını göstererek gülmesine bir sitemli bakışı fırlatırlar…

Hasan, bir süre sonra gülüşünün izini bırakarak, gruptan ayrılır. Hasan, kısa bir süre sonra elinde bir teneke sıcak suyla karşılarındadır. Herkes, Hasan’a “Nereden buldun gecenin bu vaktinde bu sıcak suyu derler”…. O gece orada olan bir başka arkadaşı olayın devamını bize şöyle aktarıyor: “Hasan, elindeki kaynayan suyu hemen arka sokaktaki cam süs eşya yapan bir atölyenin fırınlarının 24 saat yanması gerektiğinden açık oluyordu. İçerdeki işçilerden biri daha önce arkadaşlık kurduğu bir işçi olunca işi kolaylaşmış. Atölyenin önünde duran boş gaz tenekelerinden birine önce su ardından da binlerce derecedeki eriyik haldeki camı suya atarak sıcak su sorununu çözmüşlerdi.”

‘RÜTBESİZ BİR NEFERDİ’

Hasan Güzel’in mücadele yoldaşları Hasan’ı anlatırken onun için “Rütbesiz bir neferdi” tanımlaması yapıyorlar. İnandığı davaya hesapsız kitapsız en hilafsız inanırdı derken bunu sadece katledilmiş bir devrimcinin ardından söylenen sözler olmadığı onu anlatan herkesin ortak görüşüydü.

GÜNLER ÖLÜM HABERLERİYLE YÜKLÜ…

Peşi sıra gelen ölüm haberleri yürekleri dağlıyordu. Takvim yaprakları 26 Mayıs 1980’i gösterirken, görüş ayrılığı hat safhada da olan sol fraksiyonlardan biri YDGD üyesi, Fahrettin Haldun Erkuş’u pusu kurarak İzmir Yeşildere’de katletmişti.

Haldun Erkuş’un cenazesinin kaldırılmasına polisin izin vermemesi üzerine, 29 Mayıs 1980 tarihinde protesto gösterisi düzenlenir. Daha gösteri başlamadan, yüksek bir noktadan polisin kitleyi silahla taramasıyla kitle dağıtılır. Gösterinin yapıldığı bölgede yoğun gözaltı ve ev baskınları başlar.

Yağhane’den, Kadifekale’ye doğru çıkarken farkında olmadan çıkmaz bir sokağa girenlerden Hasan ve yanındaki kadın arkadaşı polis tarafından saat 19.30 civarında girdikleri evde yakalanırlar. Bu arada polis telsizinden; “Arkadaşımız vuruldu, intikamını alın” ifadeleri duyulur. Gözaltına alınanlardan bir kısmı askeri cemsede bekletilirken Hasan’ın yanındaki kadın arkadaşı ile bulundukları evden çıkartılmasıyla içeriden silah sesleri duyulur. Ağır yaralanan Hasan, uzun süre hastaneye götürülmez, hastaneye götürüldüğünde artık çok geçtir.

Olaydan sonra 31 Mayıs 1980 tarihli Cumhuriyet gazetesinde o dönem genç bir gazeteci olan Necati Aygın bir haber yapar. Haberde 30 kişinin gözaltına alındığı yazılsa da iddianameye 38 kişi olarak yansır. Haberde gözaltına alınanların üzerinden silah çıkmadığı belirtilmiş olsa da “çatışma” ve “yaralandı” kelimeleri peşi sıra sıralanır.

Sonra mı? Sonra ağabeyi Ali Güzel, gelir binbir umutlarla geldiği İzmir’den, kardeşinin cansız bedenini alır doğduğu yere Samandağ’a götürür. Bugün Hasan, 40 yıl önce gömüldüğü Yaylıca Mezarlığında yatmaktadır.

“Haydi, bildiriye gitmiyor muyuz?​” diyen Hasan’a, “Nereye?​” diye soruya soru ile cevap veren yoldaşlarına dediği gibi “Ne fark eder, ha Taç Sanayi ha Sümerbank”

Bugün Hasan yine sesleniyor: “Haydi, bildiriye gitmiyor muyuz?​”

“Ne fark eder Ha Pınarbaşı, ha Organize ne fark eder!”

ÖNCEKİ HABER

HDP’li Garo Paylan: Saldırı kiliseye değil camiye yapılsa sessiz kalır mıydınız?

SONRAKİ HABER

PTT emekçileri kadro talepleri için imza topluyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa