30 Mayıs 2020 01:19

Diyarbakır Barosu Başkanı Aydın: Feryat figan edenlerin sesi olmaya devam edeceğiz

Hükümetin meslek örgütlerinin yapısına müdahale etme hazırlığı hakkında Evrensel'e yazan Diyarbakır Barosu Başkanı Cihan Aydın, "Feryat figan edenlerin sesi olmaya devam edeceğiz" dedi.

Fotoğraf: MA

Paylaş

Cihan AYDIN
Diyarbakır Barosu Başkanı

Devletin dikensiz gül bahçesi yaratma çabası son birkaç yıldır hiç hız kesmedi. Öyle ki artık sadece dikenleri değil, gülleri de yoluyorlar. Çok tanıdık bir yöntem izleniyor. Önce siyasi aktörlerin kişileri, kurumları hedef gösteren, tehdit eden açıklamaları; ardından yandaş medyanın sekiz sütuna manşet manipülatif “haberleri” ve kaçınılmaz son: Gözaltı operasyonları ve tutuklamalar. Bazen de baroların yasal statüsünü değiştirme çabasında olduğu gibi kurumların temel yasalarında değişiklik yaparak, itibarsızlaştırma ve etkisizleştirme yolunu seçiyorlar.

Diyanet İşleri Başkanı’nın ramazan ayının başlangıcında yapmış olduğu açıklamaya karşı Diyarbakır ve Ankara Barosu bir karşı açıklama ile tepki gösterince hemen mekanizma işlemeye başladı. Önce iki baro hakkında soruşturma başlatıldı, ardından yandaş medya tarafından hedef gösterildi. Tartışmalar üzerine Adalet Bakanı bir açıklama yaparak böyle bir tasarının gündemlerinde olmadığını belirtmiş, TBB Başkanı da, bakanın bu açıklamasını teyit etmişti. Ancak daha Bakan’ın açıklamasının üzerinden 24 saat geçmemişti ki Cumhurbaşkanı; baroları yeniden dizayn etmek için Avukatlık Kanunu’nda değişiklik yapacaklarını söyledi.

Kapalı kapılar arkasında planlanan yasa tasarısının içeriğinden baroların ve TBB’nin bilgisi olmamıştır. Yapılması düşünülen değişiklik Gülen Örgütünün yargıyı ele geçirdiği 2013-2014 yıllarında da gündeme gelmiş, baroların tepkisi üzerine rafa kaldırılmıştı. Şimdi henüz içeriği belli olmasa da o yıllarda tartışılan değişikliklerle önemli benzerliği olan yasa tasarısı tekrar raftan indirildi. Ancak medyaya servis edilen haberlere göre baroların ve TBB’nin seçim sisteminde bazı değişiklikler öngörülüyor. Ama daha da önemlisi aynı ilde birden fazla baro açılmasının önü de açılıyor. Belli sayıda avukat bir araya gelerek aynı ilde başka bir baro kurabilecek. Amaçlanan değişikliğin yapılması halinde kutuplaştırma ve ayrıştırma siyasetinden barolar da nasibini alacak.

Avukatlık Kanunu’nda değişiklik öngören yasa tasarısına karşı önce 53 baro bir açıklama yayımlayarak itiraz etmiş; ardından 80 baro ve TBB ortak bir açıklama yaparak, “Avukatlık Kanunu hazırlanması aşamasında asıl muhatap, barolar ve TBB olmalıdır. Türkiye Barolar Birliği nezdinde, 80 baronun, uzmanlar ve akademisyenlerin katılımıyla bir komisyon oluşturulmalı, bu komisyonca hazırlanacak tasarı, kamuoyu ve ilgililerle paylaşılmalıdır. Doğru, adil ve hukuki olan hareket tarzı bu olmalıdır.” şeklinde öneride bulundular. İktidarın son birkaç yıldır “Ben yaptım, oldu” siyaset tarzı dikkate alındığında 80 baronun karşı koyuşunun sürece etki edip etmeyeceğini hep birlikte göreceğiz.

OHAL dönemi KHK’leri ile binlerce dernek, vakıf ve sendikanın kapatılmasından sonra Türkiye’nin sivil toplum mücadelesi önemli bir yara aldı. Barolar, bu süreçte en azından ayakta kalmayı becererek çıkan nadir örgütler oldu. İşkence, adil yargılama hakkı, cezasızlık, kayyum atamaları, çevre katliamları, kadın ve çocuk hakları gibi temel insan hakları ve elbette hayvan hakları meselelerinde baroların bir kısmı son derece aktif bir itiraz ve mücadele ortaya koydular.  İşte baroları iktidarın hedefi haline getiren asıl sebep insan hakları meseleleri konusundaki itiraz ve mücadeleleridir. Hukukun üstünlüğüne, ifade ve medya özgürlüğüne savaş açan iktidarın, çoğulculuğa ve farklı fikirlere tahammülü yok. Herkesin ve bütün kurumların kayıtsız şartsız biat etmesini istiyor. Biat etmeyenler ya yargı tacizine uğruyor ya da toplum ile olan bağları kesiliyor. İşte bu yasa tasarısı yoksullar, ezilenler, mazlumlar, kadınlar, çocuklar, dağlar, ormanlar, nehirler, hayvanlar; yani bilcümle devletin gadrine uğrayanlar ile baroların arasına kalın bir duvar örmeyi amaçlıyor. Şayet bu duvar örülürse her fırsatta bu duvardan bir tuğla çekmekten asla geri durmayacağız.

İktidar, ironik bir şekilde temsilde adaleti sağlamak ve barolarda çok sesliliği hakim kılmak için bu yasal değişikliği gündeme getirdiğini söylüyor. Tüm muhalefet odaklarını bastıran, halkın seçtiği belediye başkanlarını hapsedip, yerlerine vali ve kaymakamları kayyum olarak atayan bu iktidarın, demokratik temsil ve çoğulculuk ile bize söyleyeceği bir sözü yoktur. Asıl amaçları, baroları teslim almak ve avukatlık cübbesinde ilik açmaktır.

Usta Yazar Yaşar Kemal, “Zulüm ağlatır ama dert söyletir” demişti. Zulümden ağlayanların sesini birileri duymazlıktan, görmezlikten gelebilir. Ancak bu ülkeye dair derdi olan hukuk örgütlerinin temsilcileri olarak feryat figan edenlerin sesi olmaya devam edeceğiz. Bu “tekleştirme politikasına” rağmen demokrasi ve adalet talebimizden, yaşanabilir bir çevreden, kadını-çocuğuyla, Kürt’ü-Türk’üyle, Alevi’si-Sunni’siyle eşit ve özgür koşullarda yaşama hayalimizden asla vazgeçmeyeceğiz.

ÖNCEKİ HABER

Rusya ve ABD'nin savaş uçakları karşı karşıya geldi

SONRAKİ HABER

Bornova’da kadınlar şiddet ve çocuk istismarına af yasasına karşı tepki gösterdi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa