31 Mayıs 2020 20:40

Kazanımla ilerleyen mücadele: Gece nöbeti çift mesai sayılsın!

Sağlık emekçileri Evrensel için hazırladıkları dosyada pandemi sürecinde sağlıkçıların mücadelesini yansıttı.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Hazırlayan: Sağlık emekçileri

Sağlık alanı ve sağlık çalışanlarının durumu, salgının başladığı günden beri gündemin ana konularından biriydi ve öyle olmaya devam ediyor. Sağlık sisteminin yapısal tartışmaları, sağlık alanındaki uygulamalar, önlem ve tedavi yöntemleri üzerine sıkça konuşuldu. Sağlık sisteminin ana unsurları sağlık emekçilerinin önemi de belki en çok salgın döneminde vurgulanır oldu.

Sağlık çalışanları, salgın koşullarında kendilerine yöntemler bularak, sendikal örgütlenme çalışmaları için yeni olanaklar açarak, risk altında, yeterince korunmadan, hem kendi hakları hem de halkın sağlık hakkı için mücadele etmekten geri durmadılar. Son haftalarda ‘ek ödemelerdeki’ adaletsizliğe karşı hastanelerde yapılan eylemlerle, sağlık emeçilerinin yakıcı talepleri, biriken öfkesi, yaşadıkları haksızlıklar daha görünür hale geldi.

Dosyamızda, salgın günlerinde sağlık alanında artan mücadeleyi daha yakından irdeleyebilmek, deneyimler üzerinden sonuçlar çıkartabilmek, salgının başından itibaren yürütülen mücadeleye, kazanımlara, sürecin biriktirdiklerine ve eksikliklerine mercek tutmak istedik. Sendikal mücadelenin zayıflıklarının derinden hissedildiği bu zamanlarda, bu hareketli alanın deneyimlerine yakından bakmanın katkı sunacağını umuyoruz.

***

Salgında emekçilerin birlikte mücadelesinin de, kazanımın da mümkün olduğunu gösteren örneklerden biri İzmir’de, Atatürk Eğitim Araştırma Hastanesinde yaşandı. Salgında dönüşümlü çalışmaya geçilmesinin ardından yapılan mesai saati hesaplamaları, özellikle 24 saat gece nöbeti ile çalışanlar için önemli kayıplara ve eşitsizliklere neden oldu. Ek ödemelerde yaşanan adaletsizliğin tüm ülkeye yayılan öfkesi de bununla birleşince hastanede adaletsiz ödemelere karşı süren mücadele, üç gün boyunca aralıksız süren eylemlere dönüştü. Eylemlerin sonunda, gece mesailerinin, haftalık doldurulması gereken 40 saat mesai içerisinde sayılmayıp, ayrıca ücretlendirilmesi yönünde bir düzenleme yapıldı.

Peki, bu mücadele nasıl gelişti, dayanakları neydi? Uzun yıllardır sendika temsilcisi olarak çalışan SES İzmir Yönetim Kurulu Üyesi Hülya Ulaşoğlu bu süreci değerlendirdi:

Ek ödeme, nöbet ücreti... Hükümetin vaatlerini yerine getirmemesini emekçiler nasıl karşıladı?

Pandemi sürecinde sağlık alanındaki sorunlar daha bir görünür oldu. Salgınla birlikte ortaya çıkan ödemeler de genel sorunların yansıması idi, ama aynı zamanda sağlık emekçilerinde çok öfke biriktirdi.

Sağlıktaki ödeme sistemleri, çok fazla ayrıştırılmış ve eşitsizlik üzerine oturtulmuş sistemlerdir. Ama şunu da hep söylüyoruz; bugün gündem olan, kaybetmeyelim diye uğraştığımız birçok hak, mücadelemizle kazandığımız haklar, hepsinin bir tarihi var. Örneğin bugün nöbet ücretlerini konuşuyoruz; eskiden nöbet ücreti, hatta nöbet izni diye bir şey olmadığını, bizim mücadelemiz sonucunda kazanıldığını hatırlatıyoruz sürekli. Ya da bugün ödemelerle ilgili emekçileri ayrıştırıcı birçok konu, faklı ek ödemeler ve bu ek ödemelere gelen farklı oranda zamlar örneğin, özellikle hekim dışı sağlık çalışanlarının büyüyen ve birleşen mücadelesinin önünü kesmek, ortaklaşılan dertleri bölmek için yapıldı. Haklarımızın geçmişini bilmek, bugünle aradaki bağı kurmak için, hem de mücadelenin uzun erimli olduğunu, aslında mücadele olmadan hakların da olmadığını görmek için çok önemli. Biz o yüzden 30-35 yıldır çalışan ve tüm bunları yaşayan, bilen arkadaşlarımıza da eylemlerimizde mutlaka söz veriyoruz anlatsınlar diye.

Pandemi döneminde iktidardakiler bir yandan televizyona çıkıp ‘ek ödeme yapacağız’ dediler, sağlıkçıları alkışlattılar, ama ‘tavan’ olarak açıklanan ödemelerde çok kısıtlamalara gittiler, adaletsizlik oluşturdular. Kimden ne kadar keseriz hesabı yaptılar. Bu arada her yerden kısarken nöbet ücreti hesaplarında da kayıplar oluşturdular. Pandemideki çalışma düzeninde 24 saat ve gece çalışanlara, ‘yasal olarak doldurmanız gereken haftalık 40 saati doldurdunuz, ancak mesai saatini tamamlıyorsun, o yüzden ekstra ücret alamazsın’ dediler. Hatta, haftada 40 saati geçmesin fazla para vermeyelim diye nöbet günlerini kaydırdılar. Yani sağlık emeçileri pandemide de her zamanki yoğunlukta ve gece çalıştılar, ama aldıkları ücret düştü. Üstelik gece gündüzle bir mi? Bu durum, bu ince hesap, çalışanları çok rahatsız etti.

Bir neden de, sağlıkçılar maddi anlamda çok zor yaşıyor, ciddi kayıpları var. Bir hemşire 3 bin 600 lira maaş alıyor, ek ödemesiyle vs 5 bini bulmuyor. Nöbet paraları ile ekonomisini düzeltiyordu, hem nöbet parası alamadı, hem tavandan ödenecek denen ek ödemeleri de kestiler. Yani bu süreçte yoğun bakımda çalışan bir hemşire nöbet parası alsa 1000 TL alacaktı, şimdi ek ödeme ile 600 TL bile alamadı. Ciddi bir öfke birikti çalışanlarda, bize düşen de sendika temsilcileri olarak istekleri ve biriken öfkeyi örgütlülüğe çevirmek oldu. 

EMEKÇİLER KENDİ KARARLARINI VEREREK İLERLEDİ

Bu noktayı biraz daha açar mısınız? Neler yaptınız, bu tepkiyi örgütlülüğe çevirmek için?

Dedim ya öfke çoktu. Haksızlığa uğramak insanları bir araya getirdi. Eşit işe eşit ücret diyoruz, ama bu ek ödemeler ile eşitsizlik çok büyük noktaya geldi. Birlikte yan yana çalışanlar birbirlerinden çok farklı ya paralar aldı ya da hiç almadı. Sonuç olarak bir şeyler yapılması gerekiyordu. Her klinikte iletişime geçilebilecek arkadaşlarımız vardı, onlara gelen aramalar gösteriyordu ki sendika olarak bir şeyler yapmamız bekleniyordu. Biz de emekçilere sorduk “Var mısınız?​” diye ve süreci birlikte yürüttük. “Varım” diyen her arkadaşla kendi kliniğini harekete geçirmesi üzerine plan yaptık. Hatta üyemiz olmayan çalışanlar da ulaştı bizlere. Sendika olarak hiç var olmadığımız klinikler ya da KHK’lar nedeniyle eksildiğimiz bölümler vardı; bu süreçte buraları da işin bir parçası haline getirmeyi başardık. Bir de hastanede yıllarca aynı klinikte kalamıyorsun, bir mobbing çeşidi olarak insanları sürekli farklı yerlere gönderiyorlar. Bu aslında daha çok klinikten insanla iletişime geçmemizi sağladı ve daha çok kliniği bu sürece katabildik diyebilirim.

12 Mayıs’ta yaptığımız açıklamada çalışmayı başlatmıştık. Gece mesaisinin gündüz ile eşit olmadığına dair dilekçeler hazırlayıp toplamıştık, bu da konunun tartıştırılmasını sağladı. Gece mesaisinin çift mesai olarak sayılması, temel ücretlerin artırılarak yoksulluk sınırının üzerine çekilmesi taleplerini de kapsayan bir imza kampanyası başlattık. Emekçiler arasında ciddi karşılık buldu bu talep ve eylemin örgütlenmesinde de çok etkisi oldu. Haksızlıkların bu kadar görünür olduğu yerde başlattığımız bu çalışma hastanedeki emekçilerin ana kitlesini bir araya getirdi. Doktoru, işçisi, hemşiresiyle tüm meslek grupları, tüm istihdam biçimlerinden emekçiler bir araya geldi, hem kendileri hem de ekip arkadaşlarının hakları için mücadelede birleştiler. Açıklamalarımızı da sendikamız SES, Tabip Odası ve işçi sendikası Sağlık-İş ile birlikte yaptık.

HİÇ GECE İLE GÜNDÜZ BİR OLUR MU!

Eylem süreci nasıl ilerledi peki?

Yaptığımız eylemler birbirini örgütleyen bir süreç olarak işledi aslında. İnsanların derdini iletme isteği vardı, ama yönetim “Bizlik bir durum değil” diyordu. Bizim de derdimizi bir yere söylememiz gerekiyor; o zaman muhatap olarak Sağlık Bakanlığına ve Sağlık Müdürlüğüne seslendik, sağlık çalışanlarına bir açıklama yapın dedik. Pandemi günlerinde tüm çalışanları, sendikaları ve meslek örgütlerini muhatap alın dedik. Bu süreçte bizimle hiçbir toplantı ya da açıklama yapmamışlardı. 20 Mayıs’ta başladığımız eylemin 1. gününde ne başhekim geldi, ne de başhemşire. Mali hizmetler müdürü eylemi bitirmemizi söyledi; “Eylemi başlatan bizleriz siz bitiremezsiniz” dedik, “Başhekim gelsin” dedik. Eyleme katılanlardaki irade, Başhekimin gelmesi talebi ile eylemi ertesi gün de devam etmesi yönünde çıktı. 2. gün ise gece ile gündüz aynı olur mu öfkesi büyüdü. Başhekimliğe gittik, ama dışına set çekmişlerdi, geçiş yoktu. Orta alanda da toplanmayalım diye ipler çekmişlerdi. Biz oraları açtık, sonra oradan çıkıp yürüyüş yaptık. Yürüyüş böyle ortaya çıktı. Böylece hem emekçilerin kendilerine güveni geldi, hem de eylem daha çok ses getirdi. Hastalarımız da alkışlarla bizlere destek oldu. İkinci günkü eylemden sonra Başhekim bizimle toplantı yaptı, o da “Talepleri ilettiniz, eylemi bitirin” dedi. Biz de eyleme katılanların ortak iradesini yansıttık ve işi yapanlar olarak bizlerin görüşünün ücret ödemelerine yön veren Strateji Geliştirme Başkanlığının görüşünden çok daha kıymetli olduğunu söyledik, “Bizim değil Strateji Geliştirme Başkanlığının görüşünü dikkate almakta ısrar eder ve nöbet ücretlerini düzeltmezseniz emekçiler bu eylemi bitirmez” dedik. Başhekim “Elimden geleni yapacağım” dedi. Biz yine hep birlikte ertesi gün yani 3. gün de eyleme devam etmeye karar verdik. Ertesi gün bu defa bahçede toplanabilmemiz için uygun alan yaratılmıştı, eylemlerimizi yine yaptık.

Özet olarak acil ve ortak sorunlar üzerinden talepler oluşturduk, klink klinik örgütlendik, katılacak herkesi çalışmanın örgütleyicisi haline getirdik, ne yapacağımıza birlikte karar verdik, nasıl ilerleyeceğimize birlikte karar verdik. Ve taleplerimizden birinde kazanım elde ettik.

Gece mesailerinin, haftalık doldurulması gereken 40 saat mesai içerisinde sayılmayıp, ayrıca ücretlendirilmesi yönünde bir düzenleme yapıldı.

EMEKÇİLERİN KENDİLERİNE VE SENDİKAMIZA GÜVENİ ARTTI

Sürecin kazanımla sonuçlanmasının sağlık emekçilerine yansıması açısından neler söylersiniz?

Üyelerimizde de diğer sağlık emekçilerinde de bir güven durumu yaşandı. Bizim sendikaya geçmek isteyen birçok insanla iletişime geçtik. Bizler de birlikte hareket etmenin neden ihtiyaç olduğunu ve sendikanın ne demek olduğu daha fazla anlatacağız. Bu hastanedeki geçmiş mücadele deneyimlerinin de bu sürece etkisi çok aslında. Buradaki mücadele ve kazanım deneyimimiz çok. Yıllar öncesinde bir yemekhane boykotu olmuştu, tam 21 gün süren... 21 gün boyunca insanlar hastanede yemek yemedi ve yemek hakkını elde ettiler. Peşine 13 gün süren asistan grevleri, sonrasında da 4 gün süren hekim dışı çalışanların grevi oldu. Bunların her biri kazanımla sonuçlandı. Yani yükselen eylemler birbirini tetikliyor diyebilirim. Bu son mücadelede yaşananlar o yüzden tesadüf değil, öğrendiklerimizin bir sonucuydu.

Emekçiler neden bu sürece sahip çıktı? Kendi sorunları olduğu için, kararları kendileri verdikleri için. İşyeri talepleri çok önemli o yüzden. Genel talepler için de, işyeri talepleri ile birleştirip örgütleyerek, iyi hazırlık yaparak, komiteler oluşturarak hazırlık yapılsa daha başarılı olunacak. Ama ne yazık ki işyerinin sorunlarına, taleplerine önem vermeme, bunları küçümseme eğilimleri oluyor, bunların kırılması gerek. Ortak talepler merkezli ve ısrarlı bir çalışma bizi daha büyük hareketlere götürecektir.

ÖNCEKİ HABER

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı rapçı Rota'nın gözaltına alındığını yalanladı

SONRAKİ HABER

Oruç Aruoba yaşamını yitirdi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa