Barolar hak ve özgürlüklerin güvencesidir
Hükümetin meslek örgütlerinin yapısına müdahale etme hazırlığı hakkında Evrensel'e yazan Adana Barosu Başkanı Veli Küçük, "Barolar hak ve özgürlüklerin güvencesidir" dedi.
Arşiv | Fotoğraf: Evrensel
Veli KÜÇÜK
Adana Barosu Başkanı
Siyasi iktidarın, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın tepki çeken, ayrımcı ifadelerine Ankara Barosunun yaptığı eleştirinin ardından barolar ve meslek odalarının “oligarşik” bir yönetim olduğunu öne sürerek yapılarının ve seçim sistemlerinin değiştirilmesine yönelik siyasi iktidar çabası, toplum yararına hizmet veren ve kendisi gibi düşünmeyen meslek kuruluşlarını kontrolü altına almaya çalışmasından başka bir şey değildir.
Demokrasinin temelinde insana saygı ve hukukun üstünlüğü yatar. Kimse hukukun üstünde değildir. Hukuk devleti de yönetilenlere en güçlü, en etkin ve en kapsamlı biçimde hukuksal güvenceyi sağlayan, tüm devlet organlarının eylem ve işlemlerinin hukuka uygunluğunun denetlendiği, adalete güvenin tam olduğu devlet demektir.
Yargının kurucu unsurlarından bir tanesi olan savunmanın/avukatların bağımsızlığının güvencesi ise, bağımsız meslek örgütleri olan barolardır. Kamu kurumu niteliğindeki barolar anayasal bir kurumdur.
Kamu kurumu niteliğindeki barolar ve meslek kuruluşlarının yapılarının ve seçim sisteminin değişikliğine dair düzenleme ne yazık ki siyasi iktidarın canı sıkıldığında sık sık gündeme getirilmektedir.
Anlaşılan odur ki siyasi iktidar demokrasinin en temel değerlerinden olan bağımsız yargının olmazsa olmazı avukatların, özgür ve bağımsız mesleki örgütlerinin yapılarını, Cumhurbaşkanı’nın dayatması ile tartışmaya açarak; bölünmelerini sağlayacak, güçsüzleştirecek ve iktidara bağlı hareket eden yeni yapıların ortaya çıkmasını istiyor.
Çağdaş ve demokratik ülkelerde barolar; savunma hakkının, hak arama özgürlüğünün, demokrasinin, hukuk devletinin, genel hukuk ilkelerinin etkin biçimde uygulanmasının en büyük güvencesidir. Öte yandan, güçlü avukat ancak güçlü bir baro varsa vardır.
Birilerinin siyasi hırsı uğruna, ‘son kale’ olarak adlandırılan bu kurumların gücünü kaybetmesine asla geçit vermeyeceğiz. Baroların yapısına, temsil ve seçim sistemine yönelik değişikliğe ve dayatmaya, teslimiyete, avukatın iradesine ve yurttaşlarımızın sesi olma güvencesine ipotek koyma girişimine barolar olarak “hayır” diyoruz.
Türkiye Barolar Birliğinin Başkanı Sayın Av. Metin Feyzioğlu’nun da 2017’deki seçimde düzenlemeyi “Bu proje KHK ile ihraç edilen bir üniversitede yapılmıştır… Meslek örgütlerini dernekleştirme projesidir” sözleriyle eleştirdiği bilinmektedir.
Son günlerde aynı zamanda avukat da olan ve İstanbul’da baro seçimi yarışını da yaşamış bulunan AK Parti Grup Başkan Vekili Cahit Özkan’ın, “Avukatlar güçlü hukuk sistemimizin vazgeçilmezidir. Ancak barolar kendilerini dış kapının mandalı olarak görüyorlar. Türkiye hukuk ihraç eden ülke olamıyor. Bunun arkasında baroların siyasi bağnazlığı var” demesi ise asla kabul edilemez.
Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanı Naci Bostancı’nın, meslek kuruluşlarının seçimine ilişkin “Esasen meslek kuruluşlarının bu şekildeki yaklaşımlarının temelinde de demokrasinin usullerine çok uygun olmayan seçimlerinin ve mevcut yapılarının olduğu kanaatindeyiz. Esasen bu kurumlar seçimlerle teşekkül eden irade arasında tutarlı ve birbirini teyit eden bir yapıya sahip olsalar, tahmin ediyorum bu ölçüde spekülatif alanlara kaymazlar ve ‘Daha çok meslek alanı ile ilişki çalışmalarda bulunurlar’ diye düşünüyoruz. O yönde de hazırlıklarımız var. Şu anda çalışmalarımızı sürdürüyoruz. İki türlü çalışma da masanın üzerinde. Haziran ayı ile birlikte bunları da intikal etmiş oluruz.” sözleri de eleştirel bakış açılarına kapalı ve tek tip insan modelinin açık tezahürüdür.
Barolar ve hukukçular toplumun neresinde ezilen var, mazlum var, haksızlığa uğrayan ve adalete ihtiyacı olan yurttaşlarımız var ise hep yanında oldu, olmaya da devam edecektir.
Aydınlık ve güneşli güzel günlere olan umudumuzu hiçbir zaman kaybetmeden bu mücadele içerisinde olacağız. Yaşadığımız salgın günlerinde hepimizin her zamankinden daha fazla dayanışmaya ve kenetlenmeye ihtiyacı vardır.
Barolar, antidemokratik uygulamalara ve hukuksuzluklara karşı her zaman dimdik ayakta durdu ve duracaktır. 18 yıllık AKP siyasi iktidarında yaratılan korku imparatorluğuna, yargının baskı, zulüm ve endişe ortamına alet olması sürecine barolar alet olmadı, siyasi iktidarın etkisi ve eksenine girmedi ve girmeyecektir.
Tek adam rejimi, yasama, yürütme ve yargının cumhurbaşkanı etkisinde toplumu dönüştürme, muhalif sesleri ve farklı kimlikleri susturma, yok etme çabalarına karşı koymaya devam edeceğiz. Her şart ve koşulda hak ve özgürlükleri, şeffaf ve denetlenebilir hukuk devletini, demokrasiyi ve farklılıkları savunacağız.
Hukukun üstünlüğü ve adalet; halk, yurttaş ve bizim için de olmazsa olmazımızdır. Ülkemizin çağdaş, aydınlık ve güneşli geleceğini karanlık düşüncelere hapsetmeye çalışan çağ dışı bakış açısına emek ve demokrasi güçleri ile birlikte itiraz edeceğiz ve direneceğiz.
Savunma özgürlüktür.