Evrensel Gazetesi Ekonomi Editörü Bülent Falakaoğlu, pandemi süreci ve "yeni normal"in ardından yaşanacak ekonomik gidişatı Zeliş Irmak'ın sunumuyla Gündem Özel'de değerlendirdi.
Bülent Falakaoğlu'nun değerlendirmelerinden satır başları şöyle:
Günlük ekonomi dediğimizde iki ayaklı bir şeyi tartışmış oluyoruz. Birincisi zorunlu temel harcamalarımızı karşılayabiliyor muyuz? Karşılarken neyle karşılaşıyoruz? İkincisi de bunu karşılayabilecek gelirimizde ne oldu?
Bu süreçte faturalar kabardı. Evde tüketim arttı. Gıda fiyatları arttı. Nisan enflasyonu verisine göre fiyatı en çok artan 20 ürünün 15’i tarım ve gıdayla ilgili. Örneğin soğan yüzde 35,5 arttı. Patates yüzde 31 arttı. Geçen yıl fiyatlar artınca üretici suçlanmıştı. Tanzim satışlar olmuştu. Pandemiyle birlikte yüzde 30 arttı, hükümette ses yok. Pandemiyle birlikte mutfaktaki yangın büyüdü. Peki gelir ne oldu? İşsiz kalanların geliri zaten düştü. Sadece kısa çalışma ödeneğiyle, bin 100 liralık ödemeye mahkum kılındı vatandaş. Turizm çalışanı yüz binler sezon açılmadığı için gelirsiz kaldı.
Belediyeler askıda fatura uygulaması başlattı. Yüz bini aşkın insan “ben faturamı ödeyemiyorum” noktasına geldi. Banka kredi kartını ödeyemeyenler ya da sadece asgarisini ödeyenlerin sayısı hızla arttı. Sadece İstanbul’da salgın sürecinde ortaya çıkan geçim sıkıntısı nedeniyle sosyal yardım başvurusunda bulunanların sayısı 1 milyondan fazla.
GÜNLÜK EKONOMİSİ ÇÖKMÜŞ MİLYONLAR VAR
Günlük ekonomisi çökmüş milyonlardan bahsediyoruz. Nisan, mayıs ayında ekonomi çakıldı. Ekonomiyi de tüketimle canlandırmak istiyor. Kısa çalışma ödeneğinin süresi dolunca, işten atma ya da bin 100 lirayla durdurulan insanların bir kısmı yeniden işsiz kalacak. Burada milyonlar arasında gidip gidiyor yelpaze.
Konut iktidarın vazgeçilmezi. Peki bugün konutu kim alabilir? Cebinde parası olan tekrar konut alabilir, yatırım amaçlı. Ama günlük ekonomisi sarsılmış insanlara derman olacak bir çözüm değil bu. Bu süreçte işini kaybetmiş 5 milyon insandan bahsediyoruz. Tüm bunlara derman olabilir mi olamaz.
Verilen krediler vatandaşın bugünkü acil ihtiyacına denk düşmüyor. Hadi diyelim kullanıldı. 3 yıl kimsenin geliri garantide değil. Türkiye ekonomisinin, dünya ekonomisinin küçüleceği öngörüleri var. Diyelim ikinci dalga olmadı, pandemi sona erdi. Yine de alış veriş eski modunda gidemez. Mesafeler bırakıyorsunuz, birden bire eski müşteriniz olmaz. Birden bire ekonomi kaldığı yerden devam etmez. Turizm sektöründe yurt dışından gelecek olanlarda geçen yılkinin yarısını bulamazsınız. Normalleşme süreci eski normalle gitmeyecek. Hâlâ milyonlar işine kavuşmuş olmayacak.
EĞER SALGINDA İKİNCİ DALGA OLURSA O ZAMAN ŞİRKETLER DE BATMAYA GİDER
Hükümet ekonomiyi borç yöntemiyle canlandırmaya çalışarak bir balon oluşturuyor. 2018 yılındaki krizi atlattık diyordu hükümet. Hükümete göre 2018’den itibaren büyüyordu ekonomi, ta ki pandemi olmasaydı. 2018’de 28 milyon insan çalışıyorken, o günden bugüne çalışabilir nüfus 1 milyon, 2 milyon artmışken, çalışan nüfus 27 milyona düştü. Büyüyorsak neden istihdam, iş, aş, ekmek yaratmıyoruz? Çünkü borçla büyütüyoruz.
BORÇLANDIRARAK EKONOMİYE CAN VERİLMEZ
Geçen yıl Türkiye ekonomisini konuşurken 1’in altında bir büyümeden bahsedilebilir. Bu da büyüme olmaz zaten, durgunluk bunun adı. Hükümetin bu yılki iddiası pozitif büyüme. Bütün öngörülerse yüzde 3 ila 5 arasında Türkiye ekonomisinin küçüleceği yönünde. Bugün borçlandırarak ekonomiye can vermek, gelecekte insanları ve şirketleri borç batağına daha çok itmek demektir.
Daha iyi ekonomi beklemek, bunun tüketimle olacağını hayal etmek iktidarın parıltılı rakamlar oluşturmasının dışında bir anlam ifade etmiyor.
EMEKÇİLERİN İTİRAZI YÜKSELİRSE BAZI ŞEYLER DEĞİŞEBİLİR
Pandemiden sonra bazı şeyler çok eskisi gibi olacak. Değişen işler de olacak. Dijitalleşen sektörler olacak, daha az insanla daha çok bilgisayar ağıyla işlerin çoğaldığı, bazı tedarik zincirlerin değiştiği gibi bazı değişimler olacak. İşin özünde bir değişiklik olmayacak. Yoğun işsizlik, yoksullaşma süreci ise devam edecek. Dünya ekonomisinin 2021’de de toparlanacağına dair umut var bir durum yok.
Emekçiler açısından eğer başka bir müdahale olmazsa, olağan akışında olacak şey şudur: Daha ucuz çalışacaklar, karşılığında borçlanacaklar ya da iş verilmeyecek bazı ülkelerde ceplerine yardımlar verilecek. O yüzden hiçbir şey eskisi gibi olmayacak demek doğru değil. Ama bütün bunlar olurken emekçilerin itirazları da yükselir. O zaman o yükselme bazı şeyleri değiştirebilir. Alttan doğru bir müdahale olmazsa bilelim ki hiçbir şey değişmeyecek. Aksine bugün yaşadığımız sıkıntılar 2021 yılına kadar biraz azalarak biraz çoğalarak devam edecek.
Pandemi bize kamusal sağlığın, kamusal eğitimin önemini, doğayı tahrip etmememiz gerektiğini anlattı da anlattı. (WEB TV)