"Yeni normal" ile "eski normal" arasında ne olacak sinemanın hali
Sinema Yazarı Gözde Hatunoğlu, Yeni normal denen gelecek günlerde sinemaseverleri ve sinema sektörü çalışanlarını bekleyen tabloya dair yazdı.
Fotoğraf: Pixabay
Gözde HATUNOĞLU
Sinema Yazarı
Tüm dünyayı etkisi altına alan Kovid-19 salgını tüm sektörleri ciddi şekilde etkiledi, üç aydır birçok ülkede hayat durma noktasına geldi; işletmeler teker teker kapandı, “dışarı”ya dair algımız yaşadığımız korkuyla birlikte yeniden şekillendi, imkanı olanlar evlerine çekilip çalışmaya devam edebildi. Hastalık yayılmaya devam ediyor, elimizde hâlâ kesin bir tedavi ya da aşı imkanı yok. Hâl böyle olunca yaşamın durdurulması zor, akış bir noktadan sonra devam etmeye başladı, edecek de...
SİNEMA SEKTÖRÜ ÇALIŞANLARINI NASIL BİR TABLO BEKLİYOR?
Salgından her şey etkilendi elbet ama sanat en ağır yaraları alanlardan oldu. Sergiler, müzeler, sinema ve tiyatrolar kapılarını kapattı, bir daha ne zaman konsere gidip sevdiğimiz ezgilere sevdiklerimizle bir arada eşlik edebileceğiz acaba? Yavaş yavaş da olsa hareketlenen yaşantımızda sinemanın durumuna bakalım biraz. “Yeni normal” diye adlandırdığımız gelecek günlerde sinema adına hem sinemaseverleri hem de sinema sektörü çalışanlarını nasıl bir tablo bekliyor?
Sinemalar seyircilere kapıları mart ortasında kapattı. Vizyon hazırlığında olan filmler seyirciyle buluşmayı belirsiz tarihlere ertelemek zorunda kaldı. Dağıtımcılar satın aldıkları filmleri gösterime sokamadı. Berlin Film Festivali pandemi ilanından önce gerçekleştiği için kılpayı kurtuldu, dünyanın en önemli film fesivallerinden olan Cannes yapılamadı.
Dünyaya baktığımızda ekonomik olarak güçlü şirketlerin filmlerini, vizyondan tamamen vazgeçerek, dijital platformlara verdiği ya da aynı dijital platformların ellerindeki yapımları evlerine tıkılmış durumdaki seyirciyle sıkıntısız bir şekilde buluşturduğunu gördük. Yani bir şekilde şimdiye kadar ite kaka da olsa idare edildi; yüksek bütçeli filmlerin yerine yaldızlı ambalajları olan -ve kimi seyirci için sinemayı aratmayan- dizileri koyduk. Peki ya sonra ne yapacağız?
SİNEMA MESLEK BİRLİKLERİ SESLERİNİN DUYULMASINI İSTİYOR
Sinema meslek birlikleri, oyuncular, set işçileri aylardır seslerinin duyulmasını bekliyor. Bazı setler tüm sağlık risklerine karşın durdurulmadı ve emekçilerin bu tehlikeye rağmen çalışması istendi. Madalyonun diğer yüzündeyse hiçbir güvencesi olmayan, proje bazlı çalışan, hatta çalıştığı projenin parasını bile almakta zorlanan ve bu yüzden hiçbir birikimi olmayan emekçiler çok büyük sıkıntılar yaşadılar, yaşamaya devam ediyorlar. Bu noktada Netflix, İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) ve Sinema Televizyon Sendikası, Kovid-19 pandemisinden olumsuz etkilenen sinema televizyon sektörü çalışanlarına destek olmak amacıyla önemli bir adım attı. Netflix’in 4 milyon TL’lik katkısıyla oluşturulan desteğin yönetimini ve dağıtımını İKSV ve Sinema Televizyon Sendikası üstlenecek. Kovid-19 Sinema ve Televizyon Sektörü Desteği’ne serbest çalışanlar da dahil olmak üzere Türkiye çapında prodüksiyonların durmasından olumsuz etkilenen kamera arkası çalışanları başvurabilecek. Bu kapsamda kamera, ışık, ses, sanat yönetimi, makyaj, kostüm tasarımı ve ulaşım gibi farklı birimlerde asistanlık, koordinatörlük, operatörlük ve teknisyenlik gibi çeşitli görevler üstlenen sayısız çalışan yer alıyor. Sektör çalışanlarına verdikleri hizmetlerden ötürü sunulan bu destek kapsamında bir defaya mahsus olarak dağıtılacak kişi başı tutar ise 2 bin 500 TL olarak belirlendi. Yeterli ve kalıcı çözüm olmasa da bu yapıcı desteğin büyüyerek devam etmesi çok önemli.
BAĞIMSIZ SİNEMA SALONLARI ‘ESKİ NORMALDE’ BİLE ZORLANIYOR
Sinema salonları kapılarını 1 Temmuz’da açmaya hazırlanıyor. Arkasında büyük şirketlerin desteği olmayan bağımsız sinema salonları zaten ülkemizin sinema sektörüyle ilgili yapısal problemlerden dolayı “eski normal” günlerinde bile zorlanırken ve bu üç aylık süreçte çok büyük kan kaybı yaşamışken nelerle karşılaşacakları belirsiz. Kadıköy’ün en önemli sinemalarından Rexx, daha salgının ilk günlerinde, uzun süredir yaşadığı ekonomik sıkıntıların da etkisiyle, kapılarını bir daha açmamak üzere kapattığını açıklamıştı (Kadıköy Belediyesi aynı gün sosyal medyadan Rexx’in tekrar açılabilmesi için önayak olacağını duyurdu, bu süreç nasıl işleyecek henüz bilmiyoruz). Başka Sinema filmlerini gösteren, aynı zamanda bir festival sineması da olan Kadıköy Sineması geçtiğimiz günlerde bu zor süreç yüzünden seyircilerinden destek beklediği bir kampanya başlattıklarını; salonda bulunan tüm koltukların isim haklarını seyircilerine satacaklarını açıkladı. Böylece tek seferlik ödenecek bir bedelle hem Kadıköy Sinemasının yaşamasına destek vermiş hem de sinema salonunda isminizi taşıyacak bir koltuğa sahip olabileceksiniz. İstanbul’un bir diğer önemli salonu Beyoğlu Sinemasına ise salgın sürecinde hem ekonomik sıkıntılarını aşabilmek hem de seyircisinden uzak kalmamak adına cüzi bir bedelle abone olunabilecek 1989 adında çevrim içi bir dergi yayımlanmaya başladı. 1989 önümüzdeki günlerde dergi formatını da aşıp söyleşiler, atölyeler, özel etkinlikler ve film gösterimleriyle bir sinema kulübü olarak yoluna devam edecek. Bağımsız filmlere ve salonlara sahip çıkmak isteyen müdavimleri şimdiden bu salonların kampanyalarına büyük ilgi göstermeye başladı bile. Şimdilik İstanbul’da gördüğümüz bu dayanışma tüm ülkeye yayılsın umudunu diri tutmalıyız naçizane.
FESTİVALLERİN NASIL GERÇEKLEŞECEĞİNİ MERAK EDİYORUZ
Ülkenin en önemli film festivallerinden olan İstanbul Film Festivali salgın yüzünden ertelenmiş, sonrasındaysa başta Berlin olmak üzere birçok önemli dünya festivalinden derlediği bir seçkiyle çevrim içi olarak gerçekleşmişti. Festivali düzenleyen İKSV önümüzdeki günlerde yeni bir festival seçkisini daha aynı şekilde seyirciyle buluşturmaya hazırlanıyor. Sonbahar aylarında gerçekleşecek Antalya ve Adana gibi film festivallerinin ne şekilde gerçekleşeceğini ise merakla bekliyoruz.
Geçen günlerde sosyal medyada çok konuşulan bir fotoğrafla karşılaştık: Kuruluşunda Bertolt Brecht’in de yer aldığı Berlin’de bulunan The Berliner Ensemble Tiyatrosu sosyal mesafe kuralına uygun şekilde düzenlenmiş yeni salonunu paylaştı. Araları bir hayli açık tekli ya da ikili koltuk düzeniyle alışılmadık hatta tuhaf görünen salon yeni normalimizde kendimizi güvende hissedebileceğimiz bir hale getirilmeye çalışılmıştı. Fotoğrafı görünce aklıma ister istemez teknik ve ekonomik yetersizlikler yüzünden eskiden beri sıkıntılı oturma düzenlerine sahip kendi sinema, tiyatro, etkinlik vb. salonlarımız geldi. Hayat akmaya devam etsin, sanat hayata nefes olmaya artık başlasın isteyenlerin başında geliyorum. Ancak bu günler güvenle yaşanmaya ne zaman başlar sorusu hâlâ zihnimdeki yerini koruyor. Zar zor ayakta kalan, ödeneksiz sanat kurumları, salonlar, sanatçılar hak ettikleri desteği görmeye başlarsa bu soruların cevapları da daha kolay ve daha çabuk verilebilecektir elbette. Sinema aşkına, dayanışmayla...