AİHM, eylemlerde para cezası kesilen yurttaşlara tazminat ödenmesine hükmetti
Adana'da katıldıkları grev ve eylemler nedeniyle idari para cezaları verilen yurttaşların başvurularını değerlendiren AİHM, Türkiye’nin tazminat ödemesine karar verdi.
Fotoğraf: Evrensel
Volkan PEKAL
Adana
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Adana'da katıldıkları eylemler ve grevler nedeniyle Kabahatler Kanunu çerçevesinde idari para cezaları verilen vatandaşların başvurularını birlikte değerlendirerek verilen cezalarla ilgili Türkiye Devletinin tazminat ödemesine karar verdi. Başvuruculara 823-969 avro arasında tazminatlar ödenecek.
Adana Valiliği’nin her basın açıklamasına, her greve, pankart asmaya idari para cezaları uyguladığı dönemde para cezalarını kabul etmeyen vatandaşlar iç hukuk yolları tükenince cezaları AİHM’ye taşıdı. Benzer başvurucuların dosyalarını birleştirerek birlikte karar veren mahkeme, başvuruculara 823-969 avro arasında değişen tazminatlar ödenmesine hükmetti. Grev nedeni ile para cezası alan ve bugün KHK mağduru olan Tüm Bel Sen Üyesi Güven Boğa ve Eğitim Sen MYK Üyesi Ahmet Karagöz, hukuksuzluğun ihraçlarla devam ettiğini belirterek ihraç edilmelerinin hak ihlali olduğunun da ortaya çıkacağını söylediler.
AİHM AYNI CEZALARLA İLGİLİ TOPLANMA ÖZGÜRLÜĞÜNÜN İHLAL EDİLDİĞİNE KARAR VERMİŞTİ
Sonuçlandırılan başvurulardan Ahmet Karagöz ve Güven Boğa hakkındaki başvuru, KESK grevine ilişkin pankart asılması ile ilgili. KESK, 21 Aralık 2011’de “Grev ve toplusözleşme hakkının bulunduğu bir sendika, haksız hukuksuz göz altıların ve tutuklamaların son bulması ve insanca yaşayacak asgari ücret” talebiyle greve çıkmıştı. Grev günü bir meslek lisesi önünde grev pankartı asarak basın açıklaması yapan emekçilere kabahatler kanununa göre para cezası kesilmişti. AİHM, aynı pankartla ilgili 2 yıl önce Eğitim Sen Eski Yöneticileri Mehmet Akarsubaşı ve Yalçın Alçiçek’in toplanma özgürlüğü haklarının ihlal edildiğine karar vermişti.
“HER AÇIKLAMAYA CEZALAR VERİLMİŞTİ”
Birleştirilen dosyadaki diğer kararlar ise yine Güven Boğa, Saniye Seçgin ve Deniz Bilgin’in TEKEL dayanışma eylemlerine katılmaları ile ilgili. O dönemde her basın açıklamasını suç olarak değerlendiren Adana Valiliğinin pek çok benzer eylem ve etkinliğe ceza kestiğini bildiren dosya avukatı Sevil Aracı, “Bu ve benzeri cezalarla ilgili daha önce verilmiş Akarsubaşı ve Alçiçek kararlarını dayanak gösteren AİHM, dosyaların tazminat ödenerek kayıttan düşürülmesine karar vermiştir. Bu da esasen o dönem yapılanların toplanma ve örgütlenme hakkının ihlali olduğunu ortaya çıkarmaktadır” dedi.
“VALİLİKLER YETKİLERİNİ AŞMAYA DEVAM EDİYOR”
Aynı anlayışın bugün de devam ettiğini dile getiren Aracı, “Adana Valiliği halen çeşitli konularda ve yerlerde eylem yapma yasağı kararları alarak bunları duyurmakta, eylem yapanlar hakkında işlem yapmaktadır. Biz bugün de yine bu yasakları yargı önünde tartışmaya devam ediyoruz. Toplantı ve gösteri hakkı temel hak ve hürriyetler arasındadır. Valilik yetkilerini aşarak temel kısıtlamaya dönük hukuksuz kararlar vermektedir. AİHM’nin bu ve benzeri kararlarının idareler tarafından dikkate alınması ve toplanma ve gösteri özgürlüğü önündeki engellerin kaldırılmasını bekliyoruz” dedi.
“HUKUKSAL SÜREÇ İŞLEMESİ DURUMUNDA İHRAÇLAR DA GERİ DÖNECEK”
Aynı pankart nedeniyle ceza alan Eğitim Sen MYK Üyesi Ahmet Karagöz benzer hukuksuzlukların bugün de devam ettiğini belirterek dün haksız para cezaları kesildiği gibi bugün de hukuksuz KHK’larla KESK üyesi 4 bin 600 emekçinin ihraç edildiğini dile getirdi. Bugün komisyonlar aracılığı ile oyalandıklarını ifade eden Karagöz, hukuksal sürecin işlemesi ile ihraçların da hukuksuzluğunun ortaya çıkacağını ifade etti.
İHRAÇ GEREKÇESİ YAPILAN DAVALAR DA BOŞA DÜŞMÜŞTÜ
O dönem Eğitim Sen Adana Şube Başkanlığı görevini gerçekleştiren Güven Boğa, KESK olarak, emek ve meslek örgütleri olarak yaptıkları basın açıklamalarının soruşturma nedeni yapıldığını hatırlattı. Önce 2911 gerekçe gösterilerek davalar açıldığını dile getiren Boğa, “2911 ile ilgili davalar beraatla sonuçlanınca kabahatler kanunu uygulamaya sokuldu. 2911’ler en azından yerel mahkemelerde takibi mümkün ve sonuç alıcı alanlar yaratabiliyorken, Kabahatler Kanunu ile ilgili cezalandırmalar üst mahkemelere gidemiyordu. Kabahatler kanunu çerçevesinde verilen tüm cezaları bizlerde AİHM'ye taşıdık ve gördük ki AİHM de emek ve meslek örgütlerinin haklı davalarına yönelik uygulamaların haksız olduğuna karar verdi” dedi.
KHK ile ihraç edilmesine gerekçe gösterilen davaların da bu şekilde anlamını yitirdiğini ifade eden Boğa, “10 yıllık bir mücadelenin sonunda kazanılan bir zafer olsa da hak ve özgürlükler mücadelesinde diğer alanlar gibi hukuksal alanı da ihmal etmemek gerekiyor diye düşünüyorum” dedi.