08 Haziran 2020 00:04

Kimin normali?

Önümüzdeki “yeni” normalleşme de maalesef ki yine halktan, emekçiden ve bilimden yana olmayacak. Yine bizler, tek adam rejimine karşı, hep birlikte emek ve demokrasi mücadele vereceğiz.

İstanbul'da metrobüs durağı | Fotoraf: Uğur Can/DHA

Fatih Sürenkök
Fatih Sürenkök

Halkın normali mi, yoksa AKP hükümetinin mi?

Bilimin normali mi, yoksa Sağlık Bakanı’nın mı?

Pandemi salgını 90 gününü geride bıraktı. Özellikle son bir ay içinde günlük hasta ve hayatını kaybeden kişi sayıları ciddi bir düşüş kaydederken, hayatımız da normalleşmeye başladı. Ancak bu kimin normali belli olmuyor. Salgının başından beri, başta sağlık örgütleri olmak üzere, “bilim kurulu’nun” almış olduğu kararları, şeffaf bir şekilde öğrenmek istedik. Bu hem sağlık bilimi ile ilgili meslek örgütü adına, hem de bu ülkede yaşayan bir yurttaş olarak hakkımızdı.

Öğrenemedik! Normali bu şeffaflığın olmasıydı. Yani bizim normalimiz, Sağlık Bakanı’nın normalinden farklıydı. Salgının birinci ayında kurulan ve amacı yerelde süreci daha etkin götürmesi olan “pandemi kurulları”nda belediye başkanları vardı. Ama ilginç olanı tıp bilimini temsil eden ve anayasal bir kuruluş olan Tabip Odaları yoktu. Daha da garip olan, kurulda olmasına rağmen, muhalefet partilerinden seçilmiş belediye başkanları kurul toplantılarına davet edilmediler. Kendilerinden olmayan kimse o kurulda olmayacaktı. Yani dışarı bilgi çıkmayacaktı.

İzmir’de büyük şehir belediye başkanı ve tabip odası başkanının olmadığı kurulun açıklaması gereken bilgileri İzmir AKP il başkanı açıkladı. Bu yöntem, halkın seçtiği belediye Başkan’ının ve bilimin dışlanmasıydı. Yani halkın ve bilimin normali, İzmir Valisi’nin normali değildi. Salgın süresince parklar, deniz kenarları halka kapatılırken, yüzbinlerce işçi fabrikalarda iç içe çalışıyordu. Hiçbir önlem alınmadan, patronların kar hırsı ile üretiyorlardı. Acaba bilim kurulları bu konuda ne karar almıştı? Bilmiyoruz. Ama aklımız, bir işçinin sağlığının, patronların kazancından daha önemli olduğu idi.

Yani emeğin ve bilimin normali ile, kapitalizmin temsilcisi iktidarın normali aynı değildi. İtalya’da, Kore’de, Almanya’da sağlık çalışanlarına sadece balkondan alkış değil, 5 günde bir test ve yeterli kişisel koruyucu ekipman verildi. Ama ne salgının planlanması, ne de salgın süresince sağlık çalışanlarının korunması, hükümet tarafından yapılmadı. Türk Tabipler Birliği ve emek örgütleri bu konuda çırpınsa da, Sağlık Bakanı’na bir adım attıramadı.

Yani TTB ve emek örgütlerinin normali ile Sağlık Bakanı’nın normali farklıydı. Hükümetin açıkladığı “yeni” normalleşme ile, bizlerin normali de aynı olmayacak diye düşünürken, anladık ki Bilim Kurulu ile Sağlık Bakanı’nın, Sağlık Bakanı ile Cumhurbaşkanı’nın normalleri de aynı değil. Önümüzdeki günlerde bunun örneklerini yaşayacağız.

Yani Halkın, emeğin ve bilimin normalleri, bu salgın döneminde de, sermayenin ve AKP hükümetinin normallerine uymadı. Şaşırdık mı? Hayır. Önümüzdeki “yeni” normalleşme de maalesef ki yine halktan, emekçiden ve bilimden yana olmayacak. Yine bizler, tek adam rejimine karşı, hep birlikte emek ve demokrasi mücadele vereceğiz.

Sağlıkla kalın. 

Reklam
YAZARIN DİĞER YAZILARI