Dünya nasıl nefes alır?
Peki ya insanın, hâkim sınıflar için değil de kendisi için nefes alabilmesi için ne yapmak gerek?“I cant breathe” değil de “we can breathe” diyebilmek için ne yapmak gerek?

Kaynak: Max Pixel
“I can’t breathe”
Nefes alamıyorum demişti beyaz bir ABD polisinin boğazına basarak boğduğu siyah Georg Floyd. Şimdi ABD’nin tüm eyaletlerde yüz yirmiden fazla şehrinde binlerce genç adalet için sokaklarda. Farklı ülkelerde nefes alamayan binlerce insan kendi ülkelerindeki ırkçı politikalarla da hesaplaşarak döküldü sokaklara. İngiltere, Fransa... Hep birlikte şöyle diyorlar: “We can’t breathe”
İnsan nasıl nefes alır sorusuna tıp bilimleri alanından bir cevap verecek olsak: “Çekilen havadaki oksijen alveollere ilerler. Oksijen açısından zengin olan hava akciğerlerimize çekilir, tamamen dolar. Çekilen havadaki oksijen kana karışır, buradaki karbondioksit keseciklere geçer” diyebiliriz. Ama insan yalnızca biyolojik bir varlık değildir. İnsanlar özsel olarak toplumsal varlıklardır. Çünkü diğer canlılardan farklı olarak insan emek yoluyla üretimde bulunur. Üretim ise her zaman ve zorunlu olarak toplumsal bir faaliyettir. Yani maddi bir ürün yaratmaya çalışırken, aynı zamanda sosyal ilişkilerimizi üretir ve yeniden üretiriz.
ÇATIŞMA VE MÜCADELE İLE GELİŞEN DÜNYAKurduğu ilişkilerin toplamı bir varlık olarak insan nasıl nefes alır sorusuna tarihsel materyalist bir perspektifle cevap vermek gerekir. Marx bir yazısında şöyle bir soru sorar: “Burjuvazi hiç bireyleri ve halkları kan ve pisliğe, sefalet ve çürümeye sürüklemeden bir ilerleme sağlamış mıdır?” Bu soruya üretici sınıfların ve ezilen yığınların tarihi “hayır” diyerek yanıt verir. Hem burjuvazinin iktidarda bir sınıf olarak örgütlenişi, iktidarını korumak ve güçlendirmek üzere hamleleri, kapitalist emperyalist sistemin krizlerini aşmak ve kapitalist üretim sistemini geliştirmek üzere uygulamaya koyduğu politikalar dünyanın her yerinde Marx’ın sorusuna “hayır” yanıtını verir.Dünyanın tarihsel gelişimi çatışma ve mücadele yoluyla ilerler. Bu gelişimin gerçekleşme biçimidir işte. Bu nedenle sömüren sınıfların iktidarı altındaki yığınların, boğazlarına geçirilmiş sömürü zincirlerinden kurtulmak üzere birlikte hareket edişleri dünyanın tarihsel gelişiminin bir parçasıdır.Bu sömürü zincirleri ırkçılığı, cinsiyetçiliği de içerir; halkların “kendileri için” bir yaşam istençlerini bastırmak için özel olarak örgütlenir ve kullanılırlar… Amerika’da sokağa dökülen yüzbinlerin hareketi bu baskıdan kurtulma istencinin bir ifadesidir. Nefes almaktır yani. Örgütlü ve sömürücü bir şiddetin karşısında nefes almaktır. Birbirini korumak, bir yanındakini daha bu şiddete kurban vermeme çabasıdır.
NEFES ALMAMIZ ENGELLENEMEZ
Burundan havayı çekip, solunum borusundan aşağı ciğerlere göndermek, oradan tekrar karbondioksiti burundan dışarı üflemek… Fiziksel olarak hayatta kalabilmek için reflektif olarak yaptığımız şey. Peki ya insanın, hâkim sınıflar için değil de kendisi için nefes alabilmesi için ne yapmak gerek?“I cant breathe” değil de “we can breathe” diyebilmek için ne yapmak gerek?İnsan toplumsal ilişkileri içerisinde, toplumsal olarak reflektif hareket edebilir. Nasıl ki ağzınız ve burnunuz nefes almayı engelleyecek biçimde kapatıldığında refleks olarak bu engellemeden kurtulmak için çırpınıyorsanız; baskı ve sömürü politikaları ağırlaştığında, yaşam koşulları dayanılmaz hale geldiğinde de bu kez bu dayanılmazlıktan kurtulmak için kolektif bir çırpınış söz konusu olur.Kendiliğinden patlayabilir bu “çırpınma” hareketleri. Sistematik olarak uygulanan polis şiddeti ve ırkçı politikaların üzerine kapitalizmin sistematik sömürü koşulları ağırlaşarak bindiğinde George Floyd’un katledilişinin dünyada yüzbinleri harekete geçirmesi gibi.Kapitalist sistemin işleyişi giderek daha fazla yıkıma sebep oluyor. Covid-19 salgınının ekonomik ve sosyal sonuçları üretici sınıfların ve genç kuşakların bugününü mahvediyor; geleceğini de felakete sürüklüyor. Bu felaket karşısında nefes alabilmek için kolektif bir çabaya, harekete geçmeye olan ihtiyaç hiç olmadığı kadar acil. “We can breathe” diyebilmek için sistematik kapitalist üretim ilişkileri ve sistematik kapitalist barbarlığın karşısında birlikte hareket etmekten başka çıkar yol yok. Beklenecek zaman yok. Hele ki tek adam rejimi Covid-19’u kendi için bir fırsata çevirme peşinde, Türkiye gençliğinin boğazına giderek daha fazla basarken; bu salgının faturasını reddetmekle başlayalım.
İşte dünya halkları nefes alabilmek için ayağa kalkıyor.Dünya halklarının çağrısına cevap, sesine ses, birbirimizin yaşamına güç katmak için birleşelim!
Evrensel'i Takip Et