Irkçılığı körüklemek ve kullanmak kime mahsus?
Bugün ABD’den başlayan isyanın sebepleri, sadece bir ırk ayrımında değil onu yaratan koşullarda da aranarak anlaşılabilir.
Fotoğraf: National Photo Company Collection,Ku Klux Klan parade 13.09.1926
İstanbul Üniversitesi Öğrencisi
Kapitalizmin halkları ve işçi sınıfını baskı altında tutmanın, onların emeği ile kârlarını maksimize etmenin, işçi sınıfını bölmenin bir yöntemi olarak göçmen karşıtlığı, milliyetçilik ve buradan doğan ırkçılık karşımıza çıkıyor. Kimi ülkelerde devlet eliyle oluşturulan örgütler, kimi ülkelerde ise içinde bulunduğu politik atmosfer etkisiyle kendi başına örgütlerini kuran ırkçı-faşist gruplar var. Örneğin bir dönem Fransa'da Front Nottona ve şefi Le Pen yabancı düşmanlığını temel alan ırkçı-şoven bir politik çizgi izliyordu. Le Pen parlamentoda da etkili bir güç olarak yer alıyordu. Faşist MSI-DN İtalya'da yasal faaliyet yürütüyor ve güçlü faşist yerel müttefiklere sahip oluyor. Ayrıca bu ülkedeki faşist hareket, kontrgerilla örgütü GLADIO’nun ve mafyanın büyük desteğini alıyor. İngiltere'de bir dizi tarihsel ve siyasi nedenle dar bir tabana sahip olan faşist British National Party, gelecekte kullanılma olasılığı gözetilerek el altında hazır bekletiliyor. Diğer ülkelerde, İspanya, Belçika, Portekiz, Yunanistan, Hollanda gibi ülkelerde genelde yabancı düşmanlığı, ırkçılık-şovenizm propagandası temelinde faşist hareket ilerlemeye devam ediyor. Rusya ve diğer eski sosyalist ülkelerde, SSCB’nin yıkılışının hemen ertesinde faşist grup ve partilerin yaptıkları çıkış, Avrupa'daki faşist hareketlere güç, cesaret ve moral kazandırıyordu.
SÖZDE ÖZGÜRLÜKLER ÜLKESİ AMERİKA
Dünyanın en büyük emperyalist ülkelerinden, kendini “en ileri, en demokratik ve özgürlükten yana” gösteren gücü Amerika ise, ekonomik gücünün büyük çoğunluğunu köleleştirdiği siyahların emeği üzerinden elde etmiştir. Amerikan ırkçılığını besleyen kaynak siyahların köleleştirilmesiydi. 1850’de 3 milyon iki yüz bin civarında insan, köle olarak tutulmaktaydı. Beyaz Kontra olarak da tanımlanabilecek olan Ku Klux Klan’ın* cinayetleri devlet korumasındaydı. Uzunca bir süre farklı etnik kökenlerden toplulukları birbirleriyle düşmanlaştıran bu ayrıcalıklar politikası, “geri ve henüz yeteri düzeyde gelişmemiş” halklara karşı kapitalist barbarlığı ve bu halkların hegemonya altına alınmasını “kaçınılamaz sosyal gerçeklik” saydı.
Irkçılık devlet mekanizmaları ile de her gün kendini yeniden üretiyor. Kimi zaman devlet destekli örgütlü yapılar tarafından yapılan eylemlerle, kimi zaman televizyon ve gazetelerde kullanılan dil ve egemen ulusun resmi ideolojisiyle ırkçılık, sürekli üretiliyor. ABD okullarında ırk ayrımcılığına karşı yasal önlemler esas olarak ancak 1950’li 60’lı yıllarda yürürlüğe konabildi. Yüzyıllar boyunca sürdürülen ayrımcı-ırkçı politikaların sonucu olarak, beyazlar ve siyahlar arasında ciddi bir bariyer oluşturuldu. Yaşamın her alanında hissedilen bu bariyerin temel noktasını halen ırklar arasında yapılmakta olan ayrımın emek piyasalarındaki konumundan beslenmesiydi. Üretim alanlarında arada ciddi bir gelir eşitsizliği oluşmuştu. Bunun temel nedeni köle emeğinden bu yana çok daha sert koşullarda kapitalizm tarafından ucuz emek gücü olarak görülen ve sömürülen siyahların bu konumlarının halen mevcut politikalar ile devam ettirilmesiydi. Öyle ki eşit yapılan işlerde ırklar arasında eşit ücret dağılımı gözlenemiyordu. Siyahlar çok daha güvenliksiz işlerde, çok daha ucuza çalıştırılıyorlardı. Bunun bir sonucu olarak da gelirden alınan paydaki farklılık hayatın her alanına yansıyordu. Daha kısıtlı bir ekonomik gelire sahip olanlar, bu ekonomik koşulların yettiği derecede köhne konutlarda barınıyor ve kentin daha yüksek ekonomik gelirle şekillenen alanlarına erişim sağlayamıyorladı. Ekonomik gelirin haricinde yüksek gelirli sermaye grupları siyahların kentteki hareket alanını da bu bölgelere erişmesinler ve bu bölgelerdeki seçkin yaşamı tehdit etmesinler diye sınırlandırmıştı. Sınıfsal olarak sermaye sınıfının karşısında emeklerini satarak var olmaya çalışan işçi sınıfının farklı ırklar veya milletler arasında bir hiçbir farklılığı olmasa da kapitalist piyasa işçilerin arasında daha ucuz emek gücünü kullanabilmek ve daha fazla kar elde edebilmek adına bir ırk ayrımını körüklüyordu. Bunu bilerek yapmasındaki temel neden hem nefreti körükleyerek siyahların üretim piyasalarını da çalışan beyazlara karşı bir ucuz emek tehdidi olarak göstermek hem de üretimin sürekli şekilde sürmesi için gerekli duyduğu tüm ırk ve milletlerden işçileri kesintisiz olarak üretim piyasasına sokmaktı. Bunu yaparak beyaz işçilerin taleplerini daha ucuza siyah işçileri çalıştırmakla tehdit ediyor, nefreti körüklüyor ve işçilerin ortak sınıfsal talepleri etrafında bir araya gelmesini engelliyordu.
Kapitalizm bunu yaparak kendi kazanırken sınıfdaşlar kaybediyor, onun için de nefreti körüklüyor. Amerika’da yaşananlar, ırkçı bir cinayete karşı bir isyanın patlaması biçiminde karşımıza çıktı ancak bu yılların birikimiydi. Her renkten yoksulların, kadınların, gençlerin öfkesi siyah adamın devlet güçlerince vahşice boğularak öldürülmesi ile zincirlerinden boşalıverdi.
*Kuruluşu 1865 yılına dayanan Ku Klux Klan örgütü günümüzde beyaz ırkın mutlak üstünlüğünü savunan, Siyahlara, Yahudilere ve diğer etnik gruplara karşı nefret söylemi ile tanınıyor.