09 Haziran 2020 23:00

Koronanın bize gösterdikleri salgından ibaret değil!

Konuşmasından çıkarttığımız en önemli sonuç emekçilerin ve biz gençlerin, patronların veya devletin insafına kalmadan kendi geleceğimizi şekillendirme mücadelesinin önemiydi.

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Behlül AYMAR

Kocaeli Üniversitesi

Ülkemizde her geçen gün arttan genç işsizlik rakamları bizlerin gelecek kaygısını büyütmeye yetiyor. Daha üniversite yıllarına adım atmadan öncesinden başlıyor kaygımız, iş bulabilecek miyim, nasıl geçineceğim, hem okurken hem çalışabilir miyim soruları belki de hayatımızın en önemli ve can sıkıcı soruları haline geldi. Türkiye’nin somut koşulları sadece genç işsizlik rakamlarından ibaret değil; okurken çalışmak zorunda olan öğrenciler, okulu bırakıp iş hayatına atılan düşük ücretlere saatlerce çalışan öğrenciler, genç emek gücü olarak birçok ağır işte çalışmak zorunda olan genç işçiler, pandemi sürecinde üretime devam eden fabrikalarda çalışan işçiler oluşturuyor, Türkiye’nin somut gerçeklerini. Pandemi süreci bize net bir şekilde gösterdi ki çarkların dönmesi için devlet ve iktidar ellerinden geleni ardına koymuyorlar. Üretimin devam etmesi, karların artması için işçi, emekçi kitlelerin ve onların ailelerinin sağlığı hiç umursanmadan tehlikeye atılabiliyor. Yüz binlerce ailenin sağlığı, para kadar değerli görülmüyor.

YERLİ VE MİLLİ ARABAYA KAYNAK VAR ÖĞRENCİYE YOK!

Biz de Kocaeli Üniversitesi Siyasal Bilimler Kulübü olarak “Pandemi Süreci ve Genç Emeğin Yükü” başlığı altında bir etkinlik düzenledik. Etkinliğimize konuk olarak okulumuzda ÇEKO Bölümünde Araştırma Görevlisi olan Ömer Furkan Özdemir ve Evrensel Gazetesi yazarı Bülent Falakaoğlu katıldı. Etkinliğin ilk bölümünde konuşan Ömer Furkan Özdemir hocamız üniversite öğrencilerinin yaşadığı sıkıntılara değindi. İktidarın bambaşka bir tablo çizdiğini fakat somut örneklere bakarsak üniversite gençliğini geleceksizlik beklediğini belirten Özdemir, var olan tabloyu kabul etmemek gerektiğini, geleceksizliğin asla kabul edilemeyecek bir şey olduğunu ve bu süreçte asıl önemli olanın gençliğin talep etmesi ve bu talepler etrafında birleşmesi gerektiğine değindi. Geleceksizliğin ve belirsizliğin ortadan kalkması ve bizlere somut bir gelecek sunan programların gerçekleşmesi için seslerimizi yükseltmemiz gerektiği, konuşmasının en önemli kısmıydı. Konuşmasının devamında hocamız, üniversitelerde okurken çalışmak zorunda olan öğrencilerin sayısında olan artışa değindi. Çalışmanın artık bir zorunluluk haline geldiğini vurguladı. Sosyal bir devlette bizlerin okuyabilmek, geçinmek ve çalışmak zorunda kalmamamız için koşulsuz burs imkânlarının sağlanması gerektiğini vurgulayan hocamız, öğrencilerin borçlandırılıp sonra faizle geri alınmasını anayasasında sosyal devlet yazan bir ülke için kabul edilemez olduğunu söyledi. Ulaşımın ücretsiz olmasına ve geçim giderlerinin devlet tarafından karşılanması gerektiğine dikkat çeken hocamız, yerli ve milli araba için kaynak olduğunu, pandemi döneminde yönetenlerin Türkiye’nin tüm dünyaya yardım yaptığından bahsedilip öğrencilere bütçe ve kaynak ayrılmadığını vurguladı. Kaynakların öğrenciler ve gençlik için seferber edilmesi gerektiğinin altını çizdi. Konuşmasının sonunda yönetenlerin her fırsatta gençlerin gelecek olduğundan bahsettiklerini fakat geleceksizlikten başka vaat ettikleri bir şeyin olmadığına dikkat çeken Özdemir hocamız, kaynakların öğrenciler ve gençler için seferber edilmesi gerektiğini ancak bu şekilde bilimsel, ücretsiz ve nitelikli bir eğitim sistemi oluşturulabileceğini vurgulayarak konuşmasını sonlandırdı.

KİMSENİN İNSAFINA KALMADAN…

İkinci bölümünde Bülent Falakaoğlu yayınımıza konuk oldu. Gençlerin mutsuz ve umutsuz olduğunu vurgulayan Falakoğlu, biz öğrencilerin en büyük probleminin gelecek kaygısı ve maddi sıkıntılar olduğunu, henüz okurken başlayan gelecek kaygısının biz öğrencilerin üzerine kara bir bulut misali çöktüğüne değindi. Genç işsizliğin bu kadar artmasının, birçok insanın açlık sınırının biraz üstünde bir ücretle geçinmek zorunda olmasının, yüz binlerce gencin okurken çalışmak zorunda olmasının ekonomik bir açıklaması olduğunu belirten Falakaoğlu, bunun kapitalist sistemin doğasıyla açıklanabileceğini, artık sistemin yoksulluğumuzu geleceğe attığını geleceğimizi de geleceksizleştirdiğini belirtti. Aslında bizlerin bu tabloya bakıp bunun bir sistem sorunu olduğunu görmemiz ve buna göre pozisyon almamız gerekiyor. Falakaoğlu, emeği ile geçinenleri zor bir sürecin beklediğine fakat gençleri daha zor bir sürecin beklediğini belirtti. Konuşmasından çıkarttığımız en önemli sonuç emekçilerin ve biz gençlerin, patronların veya devletin insafına kalmadan kendi geleceğimizi şekillendirme mücadelesinin önemine olan vurguydu. Pandemi süreci bittikten sonra işçi ve emekçi kitlelere en çokta gençlere yol gösterecek şeyin bu mücadele olduğunun altını çizen Falakaoğlu, konuşmasını noktaladı.

Sonuç olarak; üniversite öğrencilerinin, genç işçilerin, emekçi halk kitlelerinin pandemi sürecinden önce de yaşadığı çok can alıcı sorunları vardı ve bu sorunlar pandemi bittikten sonra da devam edecektir. İktidarın pandemi sürecindeki politikaları halkın derdine merhem olmaktan çok dönmekte olan çarkların hiç durmaması ve karın sürekli artması için uygulanan politikalardı. Sadece Türkiye’de değil neredeyse tüm dünyada alınan önlemler sistemin kendisini devam ettirebilmesi için alınan önlemlerdi. Yaşadığımız sistem ne yaşanırsa yaşansın kendisini var etmek ve geliştirmek için elinden geleni yapıyor, sömürüye hız kesmeksizin devam ediyor. Tek adam iktidarı işçi emekçi kitlelere açlık sınırının altında kalan ücretleri reva görüyor. Kendi kasalarını dolu tutmak için emeği ile geçinenlerin cebindeki kuruşlara göz dikiyor. Halkını bankalar aracılığıyla borçlandırıp kendi ceplerini doldurmaya yol arıyorlar. Böyle bir düzende, böyle bir sistemde işçilerin, emekçilerin ve gençlerin insancıl bir yaşam umudu yok denecek kadar az değil midir? İşte yayınımızın da temel konusu burasıdır. İşçi, emekçi ve gençlik kitlelerinin bu tabloya boyun eğmeyip reddetmeleri gerekir. Kapitalizm, tarih sahnesinde insanlık için kötü olan her şeyden karını arttırarak, kendisini geliştirerek çıkmıştır. Bu somut gerçeklere göre işçi, emekçi ve gençlik kitlelerine halk sağlığının her şeyden önce geldiği bir gelecek inşa etme mücadelesinden başka bir şey düşmüyor.

ÖNCEKİ HABER

Berkant Gültekin: Bütün ülkeler aynı anda geriliyordu birinciliği Türkiye’ye verdiler

SONRAKİ HABER

Distopyalar bir bir gerçek olurken göğe mi bakalım?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa