09 Haziran 2020 23:00

Sinemanın “yeni normali” ne olacak?

Pandemide en çok rağbet gösterilen alanlardan biri de online yayın platformları oldu. Peki, bu sürecin devamında sinema salonlarının açılmasıyla birlikte bu ilişki nasıl bir noktaya denk düşecek?

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Hümeyra HANNARİCİ

Ankara Üniversitesi

İçinde olduğumuz bu karantina sürecinin başından itibaren birçok dergi ve sosyal medya sayfasında “Karantina Günlerinde İzlemek İçin Film Önerileri” ve buna benzer başlıklarda içerikler görür olduk. Birçoğumuz film izleyebilmek için dijital platformlara üye olurken salgın sürecinde film setleri, stüdyolar ve sinema salonları kapandı. Filmlerin vizyon tarihi ertelendi. Ayrıca festivaller de ya iptal edildi ya da ertelendiler. Bu durumla birlikte birçok yapımcının sinema salonlarının geçici olarak kapalı olması gerekçesiyle filmlerini dijital platformlara sattığını gördük. Peki, bu sinema salonlarının devrinin bittiğini, gelişen teknolojiyle de birlikte sinema sektörünün de dijitalleştiğini mi gösteriyor?

YENİ ANLAŞMALARIN GÖLGESİNDE

Aslında durumu somut bir örnekle açıklayacak olursak Başka Sinema’nın bu süreçte BluTV ile işbirliğine bakabiliriz. Normal şartlarda filmler vizyona girdikten veya vizyon tarihi açıklandıktan en az 6 ay sonra dijital platformlara satılabiliyorken Başka Sinema karantina döneminde BluTV’de tek bir filmi 19.99 TL’den göstermeye başladı. Yani biz bir izleyici olarak BluTV’de bir filmi 19.99 TL’ye sinemada ödediğimiz fiyata kiralıyor ve 24 saatte yalnızca bir defa izleyebiliyoruz. Dijital platformlar bize sinema salonlarının sunduğu imkânın çok azını sunmasına rağmen bir filmi izleyebilmemiz için bizden aynı ücreti talep ediyorlar. Bu “sinemayı evinize getiren uygulama” Başka Sinema ile Sinema Salonları Yatırımcıları Derneği arasında bir tartışmaya sebep oldu. Sinema Salonları Yatırımcıları Derneği Başkanı İrfan Demirkol bu uygulamayla henüz vizyona girmemiş filmlerin dijital platformlara düşer düşmez korsanının çıkacağını ve bunun da sinema salonlarına faydadan ziyade zarar vereceğini söyleyerek bu davranışın hem yasalara hem de etiğe aykırı olduğunu dile getirdi. Biz izleyiciler için bu tartışmada bir taraf tutmak ise manasız olacaktır. Çünkü bu iki tarafında kendi şimdiki ve gelecekteki çıkarlarını düşünerek yürüttükleri bir tartışmadır. İzleyiciler ise bu konunun “yeni normalin bu olup, olamayacağı” kısmında kalıyor. Yani sinema salonları ve tiyatro sahnelerinin hala kapalı olduğu bu süreçte yönetmenler henüz vizyona girmemiş filmlerini ve arşivlerindeki filmleri dijital platformlara satıyor ve biz artık bazı tiyatro oyunlarının kayıtlarını internette bulabiliyoruz. Bu süreç, sinemanın da gitgide dijitalleşmesiyle, artık film izlemek için salonlara gitmemizin önüne mi geçecek?

SİNEMANIN DÖNÜŞÜMLERİ VE BUGÜN

Sinema salonları 1 Aralık 1906 tarihinden yani ilk açıldığı günden beri birçok darbe almıştır. Örneğin; İkinci Dünya Savaşı’na katılan ülkelerde film üretimi yarı yarıya oranla düşerken bir yandan da sinema propaganda aracı olarak kullanılmaya devam edilmiştir. Savaş sonrası film üretimi farklı şekiller alarak hız kazanmıştır. İtalyan yeni-gerçekçiliği Amerikan sermayesinin ve sinemacılarının İtalya’ya gitmesine sebep olmuş, İngiliz sinemasında savaş sonrası ortaya çıkan belge-filmcilikle yetişmiş bir grup sinemanın sanat, kültür ve propaganda gücünü açığa çıkarmıştır. Bu dönemde televizyonun icadı ve kullanımının yaygınlaşması da sinemaya bir darbe vurmuştur. Dünya genelinde sinema izleyicileri sayısında haftalık %50 bir düşüş gözlemlenmiştir ve birçok sinema salonu kapanmıştır. Bu sayılardaki düşüşle birlikte sinemada yeni denemeler başlamıştır. Üç boyutlu görüntü, üç boyutlu ses bu denemelerden bazıları olmuştur. Türkiye’de ise televizyon yayınlarının başlamasıyla o dönemlerde Yeşilçam olarak adlandırılan Türk sineması büyük darbe almıştır. İçinde bulunduğumuz salgın sürecinin de sinemalara üretim, dağıtım ve gösterim açısından bir darbe vurduğu aşikârdır fakat sinema yazarı Şenay Aydemir’in de bir konuşmasında söylediği gibi insanların birlikte hareket etme eğilimlerinin kolay kolay yok olmaz.* Düğünler, anmalar, buluşmalar, birlikte sinemaya veya tiyatroya gitmek gibi aktiviteler hemen yok olacak davranış formları değillerdir. Bu süreç sinema salonlarına gidecek izleyici kitlesinde bir daralmaya sebep olabilir fakat bu sinemanın sonunu getirmeyecektir. Yakın zamanda sinema salonlarında sosyal mesafe uygulamaları başlayabilir veya Güney Kore ve Almanya’da başlayan arabalı açık hava sinemalarıyla Türkiye’de tekrar karşılaşabiliriz.

SPOT:

 

ÖNCEKİ HABER

Distopyalar bir bir gerçek olurken göğe mi bakalım?

SONRAKİ HABER

Kapitalizmin görüngüleri ile değil özü ile savaşmak

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa