09 Haziran 2020 23:00

Yatay geçiş hakkı Kıbrıslılara!

Yatay geçiş hakkı gasp edilen Kıbrıslı öğrenciler piyasacı eğitimin mağduru oluyor.

Fotoğraf: Pxhere

Paylaş

Ahmet BAŞTUĞ

Kuzey Kıbrıs

Kuzey Kıbrıs, uluslararası öğrencilerin eğitim hayatına ev sahipliği yapan ve bu öğrencilerin büyük çoğunluğu Türkiyeli gençlerden oluşan bir üniversiteler ülkesidir. Elbette bu bağlam da ülkenin ekonomik programına da kaçınılmaz olarak öğrenciler kaynaklık ediyor. Üniversitelerle ilgili izlenen temel strateji, öğrenciler aracılığı ile kar elde edilen bir sektör yaratma faaliyeti olarak kendini gösteriyor. 2011 öncesinde Kuzey Kıbrıs'ta sadece 6 üniversite olması ve bu sayının bugün neredeyse 40'lara ulaşması, iktidarın piyasacı eğitim politikaların da ne kadar ısrarcı olduğunu da açıkça ortaya koyuyor.

Kuzey Kıbrıs'ta sanılanın aksine yalnızca mali durumu iyi düzeyde olan değil, aynı zamanda işçi, emekçi ve orta sınıf olarak tanımlanabilecek öğrencilerin de yer aldığını söylemek mümkün. Ve bu öğrencilerin eğitim sektörü içinde yoğun bir nüfusa sahip olduğunu görüyoruz. Bu kapsamda üniversiteler bünyesinde vücut bulan piyasalaşmanın ciddi etkileri, öğrencilerin sosyo-ekonomik koşulları açısından ağır bir tahribat yaratıyor. Sermaye ve devlet tarafından talep edilen ekonomik program, içini “eğitim tüccarlarıyla” doldurdukları özel üniversiteler olarak karşımıza çıkıyor. Kurulan bu ticari yapının neticesinde, üniversitelere biçilen rolün “müşteri” yani öğrenci potansiyeli ile hacminin geniş tutulmasına dönük bir ihtiyacın karşılanması olduğunu anlıyoruz.

ÖĞRENCİLERİ MAĞDUR EDEN KARARLAR

Tüm dünyayı etkisi altına alan covid-19 salgınıyla beraber, başta sağlıkları tehdit altında olan öğrencilerin de ısrarı üzerine 1 Haziran 2020 tarihinde YÖK tarafından alınan kararla; yurt dışında okuyan öğrencilerin Türkiye’deki üniversitelere geçiş yapmasına olanak sağlamak için yatay geçiş kontenjanların da artışa gidildiği açıklandı. Ancak bu kararın açıklanmasının hemen ardından harekete geçen KKTC MEB, YÖK ile uzlaşarak 1 Haziran tarihli bu kararın Kuzey Kıbrıs'ta okuyan öğrencileri kapsamaması noktasında anlaştı. KKTC özelinde alınan bu kararı öğrencilerin yatay geçiş hakkının gasp edilmesi olarak ifade etmek yerinde olacaktır.  Bu uzlaşının altında yatan asıl nedenin; pandemi süreciyle yıpranan Kıbrıs ekonomisinin, yatay geçişlerine engel olunan üniversiteli nüfusun kullanılmasıyla, yeniden canlanmasını sağlamaya yönelik bir hamle olduğu açıktır. Yalnızca bugünle sınırlı olmayan bu anlayışın, metalaşan eğitimin asıl öznesi olan öğrencilere, bu zamana kadar farklı suretlerle yansımalarını görmüştük. Özellikle temel ihtiyaçlara erişebilme hususunda öğrenciler ciddi problemlerle karşı karşıya kalıyor. Barınma, ulaşım ve gıdada ki yüksek fiyatlar, öğrencinin geliriyle karşılanması mümkün olmayan bir hale gelmiş durumda. Bir tavuk dönere minimum 20 lira vermek zorunda bırakılan, marketten yalnızca bir tane domates alıp çıkan, içerisinde nefes almanın dahi güç olduğu evlerde yaşayamaya mahkûm edilen bir öğrencilik pratiğiyle yüzleşiliyor. Tüm bunların yanında okul, ev, yurt ve muhaceret(oturma izni) fiyatlarına yapılan zamlarla öğrenciler eğitim hayatını askıya alarak iş bulmak için yollara düşüyor. Tabi ki işe atılma macerası da ucuz iş gücü olarak kullanılmasıyla son buluyor.

KAR UNSURU OLMAYACAĞIZ

Eğitimin ticari bir mekanizma olarak şekillenmesinde yalnızca Kıbrıs hükümetinin değil, bunun yanında Kıbrıs'ta okuyan Türkiyeli öğrencilere yönelik uygulanan politikalarda, AKP iktidarının da söz sahibi olduğunu gözden kaçırmamak gerekir. Öğrencileri müşteri olarak konumlandıran bu siyasi anlayışa ortak olan AKP iktidarının; Türkiye’de ki sermaye grupları ve patronların Kıbrıs’ın Kuzeyin de özel üniversiteler açmasını destekleyen tavrı, niteliksiz eğitimin hızla yaygın hale gelmesine sebep olmuştur. Ve elbette bu sömürü düzeninden kendine düşen payı almıştır. Tüm bu koşullar altında eğitim hayatını sürdürmeye çalışan üniversiteliler; piyasacı eğitimin mimarlarına karşı, bir kez daha “müşteri değil öğrenciyiz” diyerek ses yükseltmelidir. Yatay geçiş hakkı başta olmak üzere, gasp edilen tüm hakları ve kötü yaşam koşulları karşısında haklı taleplerini dile getirerek dayanışmayı büyütmelidir.

ÖNCEKİ HABER

Savaşın arka planında yaşananlar: Full Metal Jacket

SONRAKİ HABER

Modern zamanlar: 2020

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa