Modern zamanlar: 2020
Yaklaşık 100 yıl önce çekilen bir filmdeki durumların yıllar sonra gerçekleşmesi sistemin koşullarının değişmediğini gösteriyor.
Görsel: Pixabay
Metin SEVİM
Hacettepe Üniversitesi
“Endüstri ve özel teşebbüsün hikâyesi.
İnsanlık, mutlu olmak için mücadele veriyor.”
Modern Zamanlar, 1936 ABD yapımı, Charlie Chaplin’in çevirdiği son sessiz filmdir. Film, 1930’lu yıllarda Büyük Ekonomik Buhran döneminde yaşanan makineleşme, işsizlik ve toplumun yaşantısını anlatıyor. Filmde fabrika içerisindeki bant sistemin işçiler üzerindeki etkilerini, Bellows Beslenme Makinası’nı, işçilerin yemek aralarını kaldırmak adına kullanılan makina- fabrikanın her yerine yerleştirilen ekranlar üzerinden işçilerin her alanda izlendiğini yani; üretimin devamlılığı adına yapılan birçok hamleyi görüyoruz. O zamandan bugüne dönüp baktığımızdaysa bu uygulamaların çoğunun yapıldığı ya da çoğuna teşebbüs edildiği birçok işyeri bulunuyor.
“BUNCA ZAHMETE DEĞER Mİ?”
Salgınla birlikte, iktidar ve sermayenin çarkların dönmesi ve üretimin devamlılığı adına attığı hamleler Modern Zamanlar filmindeki sahneleri andıracak durumda. Türkiye Metal Sanayiciler Sendikası’nın yeni bir proje olarak ortaya, attığı cihaz MESS-SAFE işçileri fabrika içerisinde izleyebilecek. İşçilerin takibini yapabilecek. MESS-SAFE, işçilerin kimlerle konuştuğunu ve nerede konuştuğunu, üretim süresi içerisindeki verimliliğini yani duraklamanın olup olmadığını izleyebildiği bir cihaz olarak üretilmiştir diyebiliriz. Bu cihaz işçilerin denetiminin arttırılması ile baskıyı da arttıracaktır. Sosyal mesafenin korunması adına çıkartılan bu cihaz üretimin her ne olursa olsun devam edebilmesi ve fabrika içerisinde işçilerin denetiminin yapılabilmesini sağlayacaktır. İşçinin aldığı nefes bile kontrol edilecektir aslında. Bu durum Şarlo’nun tuvalette sigara içerken ekranda birden patronun çıkması ve onu hemen üretime dönmesini istediği sahneyi canlandırıyor gözümüzde.
Ayrıca MÜSİAD, salgın döneminde izole üretim tesisleri kurulacağını açıkladı. Bu tesislerde işçilerin ve ailelerinin bütün ihtiyaçlarının karşılanacağı bir alan kurulacağı ve gerektiğinde (salgın, deprem gibi durumlarda) dışa kapanabileceği bir kampın kurulacağı tarif etti. MÜSİAD’ın açıkladığı bu tesisler aslında normalleşmenin kendi üretim kaynakları açısından sağlanmasıdır. Her an ve her koşulda üretimin devamını sağlayan bu tesis işçi sınıfının sosyal alanını kesip onu tecrit etmektedir. Bu tesis içerisinde işçinin attığı her bir adım aslında patrona gidecek bir kazanç noktasında. Marketinden okuluna bütün denetim mekanizması patronun elinde olması ve tek alanda toplanması, işçinin maliyetinin ve ücretinin düşmesine neden olacaktır.
Bu iki durum, izole üretim tesisleri ve MESS-SAFE, toplamda işçilerin ve emekçilerin üzerindeki tahakkümü arttırmakta ve planların aslında sermayenin amacına uygun işletilmesi hedeflemektedir diyebiliriz kısaca.
Yaşanan bu olaylara bakıldığında sanatın geleceğe tuttuğu ışığı, sanatın ve sanatçının gerçekleri ifade ediş biçimleriyle toplumu aydınlatmadaki rolünü gözlemlemiş oluyoruz. Yaklaşık 100 yıl önce çekilen bir filmdeki durumların bu kadar yıl sonra gerçekte yaşanması sistemin koşullarının değişmediğini, sömürünün temel çelişkilerinin hala aynı bağlamda incelenmesi gerektiğini gösteriyor. Aynı zamanda 100 yıl önce karikatürize edilerek ve abartılarak izleyiciye sunulan sahnelerin günümüzde fabrikalarda gerçekleşecek olması ise sömürünün ne derece arttığını açıkça ortaya koyuyor.