Yorgunluğu gözlerinden okunanlar
“Depremden dolayı işlerin olmadığı gerekçesiyle günlük yevmiyem %30 azaltıldı. Aldığım ücret temel ihtiyaçlarımı zaten karşılamıyordu depremden sonra daha da kötü oldu.”
Pngtree
Muhammet ERSÖZ
Elâzığ
Koronavirüs sürecinde, uzaktan eğitimde bölüm dersleri olmayan meslek lisesi öğrencilerinin gelecek kaygısı ve psikolojik stresleri her geçen gün artıyor.Hem okuyup hem çalışmak zorunda olan meslek liselilerin benzer sorunlar yaşaması ve bu sorunların ancak ortak talepler etrafında kenetlenip mücadele yoluyla aşılabileceği aşikardır. Elâzığ depemi öncesi akşamları okula gündüzleri işe giden açık öğretim meslek lisesi öğrencisi Ali, depremin yıkıntılarından henüz çıkmaya başlamışken koronavirüs ile katmerleşen önceki sorunlarını ve yetmiyormuş gibi üzerine yenilerinin eklenmesinin hayatına nasıl yansıdığı genç hayata anlattı.
EULER SAYISININ 6 KATI BİLE OLMAYAN ÜCRET
Çalışan bir meslek liseli olmasının yarattığı zorlukları şöyle ifade ediyor; “Gündüzleri işe akşamları okula gidiyorum, bu da zor ve yorucu oluyor. Kendime yeterince vakit ayıramıyorum.” Deprem sonrasında artık haftada iki gün işe gittiğini söyleyen Ali şöyle devam ediyor; “Depremden dolayı işlerin olmadığı gerekçesiyle günlük yevmiyem %30 azaltıldı. Aldığım ücret temel ihtiyaçlarımı zaten karşılamıyordu depremden sonra daha da kötü oldu” dedi. ê (euler) sayısının 6 katı kadar bile ücret alamayan, günlük yevmiyesi bir paket sigara almaya bile yetmeyen ve dükkanda tek işçi olarak çalışan Ali, patronunun kendi işlerini de ona yaptırdığını ekliyor. Ali’nin iş yeri evine uzak olmuş olsaydı aldığı ücretin yarısını otobüse vermiş olacaktı. “Evde kal” çağrılarının meslek liseli öğrencilere nasıl yansıdığını sorduğumda, bu çağrının bir karşılığının olmadığını ve çalışmak zorunda olanların mecburen evde kalamadıklarını söylüyor. Herhangi bir sosyal güvencesi olmadan düşük ücretle 12 saate varan çalışmasının yarattığı yorgunluk ve stres gözlerinden okunur nitelikte.
“TELAFİ EĞİTİMİNİN YETERLİ OLUP OLMAYACAĞINDAN KAYGILIYIM”
Yaklaşık 5 yıldır ayakkabıcıda çalışan Ali, Koronavirüs sürecinde iş yerindeki sağlık önlemlerinin çok yetersiz olduğunu şöyle ifade ediyor: “İş yerinde bir ya da iki müşteriden fazla kişi olursa maske takmam isteniyor. Dükkân içerisinde herhangi bir dezenfektan yok. Ayrıyeten iş yerinde sosyal mesafe kurallarına uyulmuyor” diyor. Ve iş yerindeki sağlık önlemlerinin ülke genelindeki diğer iş yerlerinde de benzer olduğunun altını çizerek yeterince denetlenmiyor oluşundan ötürü kaygılı olduğunu söylüyor.
Depremin ve koronavirüsün yarattığı psikolojiden dolayı yeterince ders çalışamadığını ve bazı ders konularını unuttuğunu söyleyerek devam ediyor Ali; “Herkes uzaktan eğitim alamayabilir kiminin bilgisayarı yok kiminin akıllı telefonu, bugün okulu bile paran olmadan okuyamıyorsun sanırım” diyerek hükümetin eğitim alanında yeterince önlem almadığı görüşünde. Açık öğretim meslek lisesi bilgisayar bölümünde okuduğu için uzaktan eğitimde bölüm derslerini de alması gereken ancak bölüm derslerini hiçbir şekilde alamadığını söyleyerek; “MEB çağrı merkezini aradım şu anda bölüm derslerinin verilmediğini söylediler. Telafi eğitiminin yeterli olup olmayacağı konusunda kaygılıyım” dedi. Okullarında laboratuvarı kullanmadıklarını ve uygulamalı dersleri sadece anlatılarak işlendiğini de ekliyor; “Seneye son senem ve hem telafi dersleri olacak hem senenin dersleri hangisine çalışacağımı bilmiyorum” diyor. Tüm bunlardan yola çıkarak ulaşabileceğimiz ortak sonuç, meslek liselilerin genel olarak niteliksiz eğitimden yakındığıdır. Ve bunun karşısında çözüm yolları üretip mücadele edebilmemizin tek yolu da var olan ortak taleplerimiz etrafında birleşmekten geçmektedir. Parasız laik bilimsel eğitimin olduğu günlere özlemle…