Tersine dünyanın gösterdikleri
Bugün kadınlara yıkılan ev işlerinde, iş hayatındaki görevleri yapamayacağına dair pek çok söylemi geride bırakmak bizim elimizde.
Public Domain
Cemre KAVALA
Kocaeli
Haftasonu sosyal medyada kadınların başlattığı tag kampanyası çok konuşuldu. Doğduğumuzdan günden beri kadın olarak neler yapmamız, nasıl davranmamız gerektiği toplumun her kesimi tarafından bize söylenen şeyler. Bu sefer kadınlara söylenen sözleri kadınlar erkeklere söyledi. Bir nevi tersine dünya diyebileceğimiz bu sözler kadınların yaşadığı ayrımcılığı ve cinsiyetçiliği gözler önüne sermiş oldu. Yemek yapmaktan araba park etmeye, giydiğimiz kıyafetten çalıştığımız işe kadar hayatın her noktasında kadınların hayatına nasıl müdahale edildiği gerçeği bir kere daha çarptı yüzümüze.
Atılan tweetler hem kadınların uzun yıllardır yaşadıkları eşitsizliğe dair söylemlere yer veriyordu hem de son dönemlerde iktidar sözcülerinin desteği ile yapılan ayrımcılığa. Kadınların hangi saatte nerede olacağı, ne giyeceği, erkeklerle görüşürken ne içeceği, nasıl güleceğine dair pek çok söylem son dönemlerde daha da arttı. Kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri söz konusu olduğunda suçlu hep davranışlarından dolayı kadınlar olarak gösterildi. “O saatte orada olmasaymış”, “Kısacık şortu giymeseymiş” , “Erkeğin evinde ne işi varmış.”
Aslında atılan tweetler hayatımızda normalleştirilmeye çalışılan, hep kendimizden şüphe duyarak, kendimizi eksik hissederek yaşadığımız gerçeğini serdi önümüze. Kadınların yaşadığı eşitsizlik ve ayrımcılık AKP iktidarında daha da arttı. Özellikle iktidar sözcülerinin kadınlara dair söylemleri ve ardından ele aldığı politikalar ile kadınları köşeye sıkıştırmaya çalıştılar. Kadınlar herkesin içinde “kahkaha atmamalı, bir kadının görevi anneliğidir, kadın dediğin börek açmayı bilmiyorsa o aile dağılır” sözleri bu iktidarın sözcüleri tarafından dile getirildi. Aile kurumu ve kadının aile içindeki yeri her ne olursa olsun en önemli şeydi. Yetmedi, okullarda ders olarak okutulacak kitapların içeriğinde de bu bilgilere yer verildi. Kadının kocasına karşı görevleri diyerek itaat edilmesi gerektiğini söylediler. Aslında tüm bunlarla kadınlara toplum ve aile içinde ikincil insan olarak rol biçmiş oldular. Söylemler ve uygulamalar arttıkça kadına yönelik şiddet ve taciz olayları da arttı.
KADINLARIN SESİ “KADEM”E SIĞMAZ
Tag içinde yazılan sözler çok fazla destek görse de buna karşı çıkanlar da oldu tabii. Eleştirenler, nefret kusanlar. Tepkilerden en dikkat çekeni Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM)’nin tepkisiydi. Bu tepkiye değinmeden geçmemek lazım. Çünkü kadınların yaşadığı hayatı anlatmasına bir kadın örgütü karşı çıkıyordu. “Adalet ve hakkaniyet ölçüsünde kadın ve erkeğin toplum içindeki varlığı, karşılık saygı ve anlayıştan geçer. Bir empati vurgusu olarak ortaya çıkan #erkekyerinibilsin akımı inandığımız değerleri zedeleyecek boyuta ulaşmıştır. Bu durumu kınıyor ve reddediyoruz.” Sormak gerekir kadınların eşitsizliği göstermek için çıkardıkları ses, hangi değerleri zedeleyebilir? Aslında KADEM’in bugün durduğu yere bakarak bu sorunun cevabını bulabiliriz. KADEM İstanbul Sözleşmesine dair tartışmalarda “Eşitliğe inanmıyoruz, biraz da adalet olsun diye uğraşıyoruz” demişti. Ne kadar da tanıdık sözler değil mi? Bununla da kalmadı, 2018 yılında KADEM tarafından düzenlenen 25 Kasım öncesinde düzenlenen 3. Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan eşitlik ve adalet kavramını karşı karşı getirerek “Güçlü ile zayıfı aynı yarışa sokamazsınız. 100 metreyi bayan erkek aynı şekilde mi koşturacağız” sözlerini söyledi. Aslında bu sözler bugün KADEM’in durduğu yeri ve politikalarını göstermektedir. Zaten iktidara yakınlığı ile bilinen bu dernek, iktidarın kadınların “eşitlik ve ayrımcılığa dair mücadelesinin” sözcüsü olmuş, yetmemiş onları da desteklemiştir.
Bugün eşitsizliği yaratan söylemler iktidar tarafından politikalarına yansıyor, toplumun birçok kesimi tarafından kabul görüyor. Bunun yansımalarını evde, okulda, iş yerinde ve daha pek çok yerde görebiliyoruz. İşte “erkek yerini bilsin” de buradan çıkan, yıllardır yaşadıklarımızı gösterdiğimiz bir kampanya oldu. Kadınların maruz kaldığı eşitsizliğe ve ayrımcılığa karşı sözlerinin bu kadar net ve ilgiyle ortaya konulmasının nedeni yıllardır söylenenler ve uygulanan politikalardır. Ancak artık kadınlar bu durum karşısında susmuyorlar.
“NE KADAR KÖTÜ” DEMENİN ÖTESİNDE BİR ŞEY YAPMALI
Herkes sözler tersine çevrildiğinde durumun ne kadar kötü ve rahatsız edici olduğunu yazdı, çizdi. Şimdi bu yapılanlara karşı ne kadar kötü demekten öte bir şeyler yapmak lazım. Bugün kadınlara yıkılan ev işlerinde, iş hayatındaki görevleri yapamayacağına dair pek çok söylemi geride bırakmak bizim elimizde. İktidar söylemleri ve politikalarıyla, hatta yancısı yaptığı kadın örgütüyle kadınların yaşadığı eşitsizliği ve ayrımcılığı derinleştirmeye çalıştırsa da buna biz dur diyeceğiz. Daha önce sıra arkadaşlarımız öldürüldüğünde, başka kadınlar şiddete maruz kaldığında yan yana geldiğimizde geri adım atacaklarını gördük. Twitter’da dünyayı tersine çevirmek mümkün. Ancak aslolan, biz kadınların eşitsizliği ve ayrımcılığı kaldırdığı bir dünyayı kurabilmek. Onu da kendi ellerimizle biz kuracağız.