Elon Musk’tan öte bir bilim
İnsanlığın geleceği Elon Musk gibilere alkış tutmakta değil aksine onlara karşı mücadele etmekten geçiyor.
Pngtree
Burak BAĞÇECİ
Yıldız Teknik Üniversitesi
Bugün pek çok insan bilimsel araştırmaların sonuçlarının yaşam koşullarında sürekli bir ilerleme ve iyileşme getireceğine inanır. Bilime kerameti kendinden menkul bir şeymiş gibi yaklaşmanın, dünya dışı, sınıflar üstü bir bilim olduğunu düşünmenin bir sonucu olarak ortaya çıkan bu inançla Elon Musk’ın CEO’su olduğu SpaceX’in son projesi karşısında verilen tepkilerde de çok kez karşılaştık. Peki bilim gerçekten toplumsal yapıdan bağımsız sihirli bir güç mü?
BİLİM DE TEKELLERİN HİMAYESİNDE
Bilimin kendiliğinden toplumu ilerletecek bir güç olduğuna dair bu gibi inançlar esasında kapitalizmin gelişip egemen hale geldiği, buna bağlı olarak da bilim ve teknikte büyük ilerlemelerin görüldüğü dönemlerde popüler hale gelmişti. Fakat önce Birinci Paylaşım Savaşı, ardından Büyük Bunalım bilimin pekâlâ yıkıcı ve yararsız amaçlar doğrultusunda da kullanılabileceğini gösterdi. Böylece bilim insanlarının kendileri de bu durumla yüzleştiler ve belki de ilk defa yaptıkları işin, çevrelerinde cereyan eden toplumsal ve ekonomik gelişmelerle nasıl bir ilişkisi olduğunu düşünmek zorunda kaldılar.
Halbuki bilim toplumsal üretim ilişkilerinden ve sınıflar mücadelesinden kopuk, bağımsız, tarafsız bir uğraş değildir. Çalışma konusunun seçiminden kullanılan metodolojiye, çalışma sonuçlarının yorumlanmasından bunların kullanılmasına kadar bilimsel faaliyetin tüm aşamaları toplumsal sınıfların çıkarları tarafından koşullanmaktadır. Üstelik tekelci kapitalizm demek olan emperyalizm koşullarında bilim neredeyse tamamen en büyük tekellerin himayesi altındadır. Tekellerin yaptığı ve başka kimsenin erişemeyeceği AR-GE yatırımları ve patent sistemleriyle bilim neredeyse bütünüyle burjuvazinin egemenliği altına girmiştir. Bilim insanlarının çalışmalarının sonuçlarını para karşılığında kapitalistlere sattığı günler çoktan geride kalmış, emperyalizm koşullarında bilim insanları emek gücünü satarak çalışmalarını devam ettiren birer bilim işçilerine dönüşmüşlerdir. Böylece bilim sermayenin doğrudan bir uzantısı haline gelmiştir. Sermayenin temel motivasyonu kar olduğuna göre, sermaye ilişkilerinin girdiği bilim alanında da sermaye bilimi de kendi birikim mekanizmasıyla sınırlandırmıştır. Bu koşullarda bilimsel araştırmaların da temel motivasyonu kapitalistlerin karlarını sürekli arttırma güdüleri olmuş, halkların yaşam koşullarının iyileşmesi ise bu araştırmaların ancak yan etkisi olabilmiştir.
Elon Musk da aileden gelme bir kapitalist olmasına rağmen, sermayesini yatırdığı temel alanlardan biri olan uzay ve havacılık alanında şirketinin gerçekleştirdiği ön açıcı çalışmaların da etkisiyle, özellikle bilime meraklı gençlik çevreleri içinde modern bilimin bayrak adamı muamelesi görmekte. Halbuki çok kısa bir zaman önce pandemiye karşı alınan önlemlerin faşizm olduğunu iddia eden ve fabrikasının bir an önce çalışmaya başlaması için önlemlerin kaldırılmasını isteyen Musk, bilimle girdiği ilişkinin de mensubu olduğu sınıfın çıkarlarıyla nasıl şekillendiğini bize açıkça göstermişti. Geçmişte şirketinde yaşanan iş sağlığı ve güvenliği skandalları, işçilerin haftada seksen hatta yüz saat çalışması gerektiğini vurgulayan açıklamaları da Musk’ın bilim ve teknolojiyi insanlığın geleceğinden çok kendi karı için önemseyen bir kapitalist olduğunun ilanıydı.İNSANLIĞIN YARARINDANKOPARTILAN BİLİM
Emperyalizmin bilimi içine soktuğu kriz her geçen gün derinleşiyor. Üretimdeki devrim niteliğindeki değişimler, emekçilerin iş yükünü azaltması, çalışma saatlerini kısaltması, iş cinayetlerinin minimuma indirilebilmesini sağlayacak seviyeye çoktan ulaşmış olmasına rağmen kapitalist çıkarlar temelinde uygulandığı için, işçilerin çalışma koşullarında tam tersi bir etki yaratıyor. Sanayi tekellerinin en büyük maliyet kalemlerinden biri olan enerjinin maliyetini düşürmek için gerçekleştirilen devasa mühendislik projeleri büyük ekolojik yıkımları beraberinde getiriyor. İlaç tekellerinin önem sıralamasında sertleşme problemi salgına yol açabilme potansiyeli olan virüslerden önce geldiği için dünya halkları bugün pandemi karşısında savunmasız beklemek zorunda kalıyor. Devletlerin verdiği fonlarla bütçesini oluşturan Dünya Sağlık Örgütü, toplam bütçesi ABD’nin savunma bütçesinin yüzde birinden az olduğu için kendisine getirilen eleştirileri bütçe yetersizliğiyle açıklıyor. Bilim, pozitivist “uzmanlık” anlayışıyla emekçilerden koparıldığı için halklar için komplo teorilerine, gerici hurafelere zemin hazırlanıyor.
Bu tabloyu yaratan, yani bilimi insanlığın genel çıkarlarından koparmak bir yana, tam da onun karşısında konumlarından kapitalist-emperyalizmin temsilcileri ne uzay ne de başka bir alandaki çalışmalarıyla insanlığın geleceğini temsil ediyor olamazlar. Elon Musk da uzay turizminin beş yüz milyon dolarlık fiyatı olacağını açıklayarak uzaya seyahatin kimlerin geleceği olduğunu ilan ediyor zaten. Üstelik gelecekte başka dünyalara taşınmak zorunda kalacağız diyenlerin bu dünyayı yaşanmaz hale getiren sınıfın üyeleri olduğunu akıllara getirirsek, insanlığın geleceğinin Elon Musk gibilere alkış tutmakta değil aksine onlara karşı mücadele etmekte olduğunu görmüş oluruz. Çünkü ancak kendisiyle aynı hedeflere yönelmiş toplumsal güçlerle birlikte çalışan bir bilim kapitalizmin zincirlerinden kurtulabilir ve halkın ihtiyaçlarına yanıt vererek insanlığın hizmetine girebilir.