10 Haziran 2020 03:00

“Unutmamak” mümkün mü?

Peki hayatını yitiren yaralanan insanların ardından nasıl hafızalarda diri kalmaz deprem? İktidar deprem öncesi hiçbir önlem almadığı gibi  yaşanan büyük depremden sonra da bir önlem almayacak mı?

Pngtree

Paylaş

Deniz TEPE

Elâzığ

24 Ocak’ta meydana gelen, henüz etkileri yeni yeni geçmeye başlamış olan deprem uzun sürelerden sonra cuma akşamı Pütürge ilçesinde meydana gelen deprem ile tekrar gündelik hayatın bir parçası olduğunu hatırlattı. Peki hayatını yitiren onlarca, yaralanan yüzlerce insanın ardından nasıl hafızalarda diri kalmaz deprem? İktidarın deprem öncesi hiçbir önlem almadığının bilindiği üzere büyük depremden sonra beklenen olası depremlere nasıl önlemler alındı? Elazığ’da yaşayan işçi-emekçiler ve gençlik yığınları depremden bu yana nasıl bir tabloyla karşı karşıyaydı hep birlikte göz atalım.

SADECE BİRKAÇ ÖRNEK

24 Ocak sonrası ranta dönüşecek araziler, yardım adı altında toplanan milyonlar sermaye iktidarı için depremi büyük bir fırsat haline getirmişti. Yıllardan beri deprem bölgesi olduğu bilindiği halde Elâzığ’daki yıkılan evlerin hemen hemen hepsi eski ve önceki depremlerden hasar almış evlerdi ve ocak depreminin enkazı hiç ders vermemiş olacak hemen sonrasında 9-10 katlı evler yapılmaya devam edildi. Su baskınlarına müsait çadır kentlerdeki sorunlar -mülteciler üzerine öfkenin büyütüldüğü çadır kentler- emek ve demokrasi güçlerinin yardım araçlarına el koyulması, 20 yıla yakındır toplanan deprem vergilerinin ahvali, elde avuçta ne varsa enkaz altında kaybetmiş halkın en ön koltuklardan izlediği örneklerden sadece birkaçıydı. Peki sonra?

Halihazırda içinde bulunduğumuz ekonomik kriz koşullarında yaşanılan depremin hemen ardından diğer alanlardaki dönüşümleri gibi sağlığın da nasibini aldığı neoliberal politikalar ile koronavirüsün ağır tablosu işçi-emekçileri bir falezin ucunda bırakmıştı. Ve bunun karşısında iktidarın tek çözümü olan “Evde kal” naraları sadece bir avuç azınlıkta karşılık bulmuş, işçi ve emekçiler 10 cm’lik bantlar arasında ölümüne çalışmaya terk edilmişti. Depremi bile fırsata çevirebilen iktidardan bu salgın dönemini lehine çevirmemeyi beklemek ne mümkün.

DALLANIP BUDAKLANAN

Bu süreçte yaşadığımız meselelerin bir bölümünü hatırladıktan sonra depremin atmosferi ve kendisinin nasıl görmezden gelinecek bir mesele haline geldiğini artık tartışmak daha doğru olur sanırım. Halihazırda var olan ve sınıf çelişkilerinin derinleşmesinin sonucu olarak çeşitlenen sorunlarımıza ritmik bir şekilde her geçen gün yenileri ekleniyor. Dışarı çıkan organize suç liderleri ve halkın oyuyla seçilmiş içeri giren milletvekilleri, intihar ettiği söylenen kadınlar ve intihar süsü verilerek öldürüldüğü ortaya çıkan kadınlar, ABD’deki eylemliklere destek verenler ve Haziran’ı lanetleyip mülteci düşmanlığı yapanlar, antiemperyalist olduğunu söyleyenler ve Orta Doğu’da ihvancı güçlerle el ele kurşun yağmurları yaratanlar, evde kalın diyenler ve işe gelin diyenler; bu kendi özünde çelişik durumların her biri tek adam ve politikaların yansımaları ve garantörü oldukları devletin içinde kurumsallaşmış mevzileridir. Bu ve bunun gibi birçok kanaldan halkın üzerine gelen iktidar, muhalefetin kendine açmış olduğu alanları -iktidara yedeklendiği ölçüde- doldurmanın derdinde ve halkın gündelik yaşamında bunun birazda olsa etkisinin olmadığını söylemek söz konusu değil. Buradan yola çıkarak üstyapının kontrolcü rolü, halkı onlarca mevzide mücadele etmeye zorunlu hale getiriyor. Hayatlarını idame ettirmeye anca yetecek para bile koronavirüs sürecinde çok görülmüş işçi-emekçiler, depremle birlikte az önce bahsettiğimiz atmosferi solumuştu.

Her depremle evden çıkan, virüsle eve giren insanların artık depreme dair anıları; doğrudan iktidar eliyle silikleştirmiş olmasının anlaşılabilir olduğunu söylemek yanlış olmaz sanırım. Peki cuma günü? Yığma evlerde oturanlar, ayakkabıcıda çalışan ve iş gününün 12. saatini doldurmak üzere olanlar ve kütüphanede olup sınava 50 gün kaldığını 80 gün kalmışken öğrenen insanlar deprem gerçeğini kendilerini sokağa atarak hatırladı. Ve bu iklimin havasını soluyarak can havliyle.

 

ÖNCEKİ HABER

Öğrenci mi? hekim mi?

SONRAKİ HABER

Ne salgın ne deprem, tedbirsizlik öldürüyor!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa