13 Haziran 2020 00:45

"Türkiye kendi tarımını ithalat ve üretimsizlik yoluyla çökerten bir ülkedir"

Ekmek ithal buğdaydan, tabaktaki pirinç, pilavdaki nohut, bezelye, ayçiçek yağı, tekstildeki pamuk, bardaktaki mısır ithal. O nedenle de “Türkiye tarımını çökerten bir ülkedir."

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Sedat BAŞKAVAK
Tüm Köy Sen Örgütlenme Uzmanı

AKP cenahında kim konuşsa, memleket için güllük gülistanlık bir tablo çiziyor. Cumhurbaşkanı, enflasyonun düşüşe geçtiğini ve ekonominin sağlamlığının görüldüğünü anlatırken bu kazanımları istihdamda gerçekleştirecekleri sıçrama ile taçlandıracaklarını anlatıyor. Damat bakana göre ne işsizlik ne yoksulluk ne de ekonomik kriz bunların hepsi yalan, ekonomi uçuşta. Tarım Bakanı Bekir Pakdemirli de bu uçuş propagandasının tuttuğunu zannediyor olacak ki, “Türkiye tarımda kendine yeten bir ülkedir” dedi. Demekle de kalmadı ekledi, “Tarım sektörümüz kesintisiz olarak büyümesini sürdürerek, kendi kendine yeterliliğini göstermektedir. Bakanlık olarak bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da çiftçilerimizi, üreticilerimizi desteklemeye ve onların yanlarında olmaya devam edeceğiz.”

AĞAM EYLENİR BİZİMLE

Mersin’de ürettiği salatalığı 15 kuruşa düşen üretici köylünün, toplamadaki işçi maliyetini bile karşılamadığı için hasadı yapmadığını, Rize Ziraat Odasının bile açıklanan çay fiyatını beğenmediğini, çay yüklü tırın devrilmesiyle İran’dan çay ithal edildiğinin ortaya çıktığını, arka arkaya tarım ürünleri ithalatı için gümrük vergilerinin ya düşürüldüğünü ya da tamamen sıfırlandığını hatırlayınca, Bakan’ın “Tarımda kendine yeten bir ülke” sözü karşısında Kibar Feyzo filmindeki “Ağam eylenir bizimle” repliği akla geliyor.    

2000 yılında ülkenin 38.7 milyon hektar tarım alanından 37.8 milyon hektarı işlenirken, 2018 yılında ülke tarım alanı 26.3 milyon hektara, işlenen tarım alanı ise 23.2 milyon hektara düştü. 18 yılda nüfus yaklaşık 20 milyon kişi artarken işlenen tarım alanı neredeyse 15 milyon hektar azaldı ama bakana göre “Tarımda kendine yeten bir ülkeymişiz.”

2005’te 21.5 milyon ton, 2015’te 22.6 milyon ton olan buğday üretimi 2019’da 19 milyon tona düştü. 2019 yılında 9 milyon 827 bin ton buğday ithalatı yapıldı. 2020 yılına yine ithalatla başladık ve ocakta 650 bin, şubatta 300 bin ton ve martta 305 bin ton olmak üzere ilk üç ayda toplam 1 milyon 255 bin ton buğday ithalatı yapıldı. Nisan ayı ortasında 1 milyon ton buğday, 700 bin ton arpa, 700 bin ton mısır, 100 bin ton kuru baklagil ve 100 bin ton pirinç ithalatı için gümrük vergisini sıfırlayan bir iktidarın “Kendine yeten bir ülke olduğumuzu” demesi hiç inandırıcı olmuyor. 

HER YIL ORTALAMA 8 MİLYON TON BUĞDAY İTHAL EDİLİYOR

Her yıl ortalama 8 milyon ton buğday ithal ederken kendi kendine yettiği iddiasında bulunmak yalanda ısrardan başka bir şey olmasa gerek. Üretici köylüler, ziraat mühendisleri vs. bu kadar ithalat tarıma zarar veriyor diye tepki gösterince, Tarım Bakanlığı, ithalatçı politikaları haklı göstermek için "İthal ediyoruz ama un ve makarna yapıp ihraç ediyoruz” diyor. Fakat rakamlar tam tersini söylüyor. Un ve makarna olarak yapılan ihracatın hepsini topladığınızda 3.5 milyon tonla ithal edilen miktarın, üçte biri yapıyor. Tarım desteklemeleri yerinde sayarken, artan ithalata bir de ilaç, gübre, mazot gibi tarım girdilerinin zamlanması nedeniyle üretici köylüler buğday üretiminden koparak nohut ve mercimeğe yönelince bunu da “Gördünüz mü, nohut ve mercimek üretiminde artış var” diyerek bize yutturmaya çalışıyorlar.

PİRİNÇTE BİLE YETERLİ DEĞİLİZ

Koronavirüs nedeniyle marketlerde rafları boşalan pirincin ABD’de yağışlar, Asya’da ise kuraklık nedeniyle üretimi olumsuz etkilenirken, dünya genelinin fiyatı ortalama yüzde 47 yükseldi. Ülkemizde ise üretilen pirinç tüketimi karşılamıyor, her yıl ortalama 250 bin ton pirinç ithal ediliyor. TÜİK verilerine göre 2020 yılında çeltik üretimi 1 milyon tonun altına düşüyor. Çin, Rusya, Pakistan, Arjantin, Yunanistan, Hindistan, Ukrayna, ABD ve Myanmar ve Bulgaristan gibi ülkelerden pirinç ve çeltik ithalatı yapılıyor. TMO verilerine göre üretilen çeltik, tüketimin yüzde 75’ini karşılıyor. TÜİK ise Türkiye pirinç yeterliliğinin yüzde 67 olduğunu söylüyor. Demek ki pirinçte de yeterli değiliz.

Hayvancılıkta maliyetinin yüzde 70’ini yem oluşturmaktadır ama soya, mısır, kepek başta olmak üzere karma yemin de ham maddesinin yüzde 50’si ithal ediliyor. Meralar, yaylalar enerji ve maden şirketlerinin talan ve tahribatına açıldı. Köyünün merasında hayvan otlatan köylüden (mera bakım ve ıslahı adı altında) iline göre 10 ile 25 TL arası hayvan başı otlatma parası alıyor. Hal böyleyken hükümet cenahı, 2019’da 765 bin 768 baş canlı hayvan ithalatı yapılmasını, bir önceki yıla göre canlı hayvan ithalatında yüzde 57 düşüş yaşandı diye övünerek perdelemeye çalışıyorlar. Fakat geçtiğimiz üç yılın et ve canlı hayvan ithalatının rekor düzeyde arttığını (2018’de 1.9 milyon baş hayvan ithal edildiğini) söylemedikleri gibi ithalat nedeniyle oluşan stoktan da bahsetmiyorlar. Uygulanan tarım politikaları nedeniyle köyler boşaldı, sürülere çoban bulunamıyor. Afgan çobanların yerini şimdilerde Suriye’den gelen mülteciler aldı. Samanı bile ithal eden bir ülke olarak, yem için soya, mısır vb. ithal edilirken herhangi bir köyde “Türkiye tarımda kendi kendine yeter bir ülkedir” diyenin ağzının üstüne küreği vururlar.

TÜTÜNDE İTHALAT YARIM MİLYAR DOLAR

Yıllık yarım milyar dolarlık tütün ithal ediliyor. Yıllık ortalama 2 milyon ton ayçiçeği ithal edilirken nohuttan, kuru fasulyeye ne varsa hepsi ithal ediliyor. Çayın başkenti Rize’ye 17 bin 260 ton kuru çay (yaklaşık 90 bin ton yaş çay) ithal ederek ülkenin çay ithalatında birinci ili yapılmasının öyle “ithalat lobisi” vs. ile açıklanması mümkün değildir.

Geldiğimiz nokta itibariyle soframızdaki ekmek ithal buğdaydan, tabaktaki pirinç, pilavın üzerindeki nohut, yemekteki ayçiçek yağı, tekstildeki pamuk, konservedeki bezelye, çarşıda satılan bardaktaki mısır ithal. O nedenle de “Türkiye kendi kendine yeterli bir ülke” değil, “Türkiye kendi tarımını ithalat ve üretimsizlik yoluyla çökerten ve üretici köylüleri tarımdan vazgeçirerek büyükşehirlere yeni işsizler ordusuna katan ülkedir.” Dünya ülkelerinin koronavirüs nedeniyle korumacı önlemler aldığı şu günlerde “Türkiye ithalata bağımlı bir ülke olarak yeteri kadar gıda güvencesi ve gıda güvenliğinden yoksun bir ülkedir.”

ÖNCEKİ HABER

Elazığ'da depremde ağır hasar gören evini odunlarla ayakta tutmaya çalışıyor

SONRAKİ HABER

DİB: Çiğnenmek istenen hepimizin hak ve özgürlüğü

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa