Siyaset Bilimci Berk Esen: Hükümet siyasi alanı daraltan politika izliyor
Siyaset Bilimci Berk Esen: İktidar pandeminin yarattığı ekonomik sıkıntılar ve AKP içinden doğan iki partinin görünür olmasını bastırmak için siyasi alanı daraltan adımlar atıyor.
![Siyaset Bilimci Berk Esen: Hükümet siyasi alanı daraltan politika izliyor](https://www.evrensel.net/upload/dosya/152820.jpg)
Dr. Berk Esen
Cumhur İttifakı Meclis açılır açılmaz tartışma yaratacak adımlar atıyor. Bekçilerin yetkisini genişleten yasa, baro ve meslek odalarının yapısını değiştirecek düzenleme, CHP ve HDP’li milletvekillerinin düşürülmesi. Aynı zamanda milletvekili transferini engelleyecek düzenleme ile seçim sistemi değişikliği de kulislerde konuşulurken, tüm bunlar kapıda bir erken seçim mi var sorusuna neden oldu. Pandeminin arttırdığı ekonomik zorluklar ve işsizlik oranlarındaki yükseliş ise ortada. Peki iktidar ne yapmak istiyor? Tüm bu yasa değişiklikleri ve siyasiler arasındaki yüksek tansiyon nasıl bir sürece işaret ediyor? Tüm bu soruların yanıtlarını soruduğumuz Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Berk Esen, iktidarın pandeminin yarattığı ekonomik sıkıntıları ve AKP içinden doğan iki partinin görünür olmasını bastırmak için siyasi alanı daraltan adımlar attığına dikkat çekerek, muhalefeti yapısal önlemlerle ve yer yer de baskı politikasıyla zayıflatan bir çizgiye girdiğini söyledi.
"İKTİDARINI GÜVENCEYE ALMAYA ÇALIŞIYOR"
Tüm bu gelişmeleri “erken seçim” tartışmaları ekseninde değerlendiren Esen, iktidar açısından erken seçim kararı almanın rasyonel olmadığını ifade etti. Pandeminin fiziksel açıdan doğurabileceği sağlık sorunlarının yanı sıra giderek ağırlaşan ekonomik krizi de seçim tartışmaları ile beraber değerlendiren Esen, “AKP içerisindeki karışıklıklar, en azından rasyonel bir açıdan bakınca, erken seçim ilanının AKP açısından çok riskli bir karar olduğunu gösteriyor. Bu tabii Cumhurbaşkanı Erdoğan açısından da geçerli. Çünkü yaklaşık üç sene daha iktidarda kalma imkanı varken, bunu tamamen sıfırlayarak, baskın bir seçime gitmesini çok rasyonel bulmuyorum. Fakat bu tartışılıyor. Dolayısıyla da ciddiye de almak gerekiyor. Parlamentonun yakın zamanda gündemine gelecek olan bu seçim sisteminin değiştirilmesi önerisini biraz bu erken seçim kapsamında yorumlayabiliriz. Tabii böyle bir yasa tasarısının Meclis gündemine gelmesi illa erken seçim yapılacağını göstermez fakat, Erdoğan yönetimi böyle bir seçimin gerçekleşmesi durumunda en azından kendilerini daha güvenceye alacak ve AKP’nin azalan oy oranına rağmen onu iktidarda tutacak bir, optimal en uygun seçim sistemini belirlemeye çalışıyor. Tartışmaları bunun üstünden okumak mümkün.”
Ali Babacan | Fotoğraf: DHA & Ahmet Davutoğlu | Fotoğraf: AA
"AKP KENDİSİNDEN OY DEVŞİRECEK PARTİLERDEN KORKUYOR"
Yeni seçim sistemi tartışmalarına ilişkin Berk Esen, “AKP’nin özellikle kendisinden oy devşirebilecek, küçük partilere, şu an nispeten zayıf olan Deva ve Gelecek Partisine yönelik bir korku taşıdığını gösteriyor. Fakat ortadaki önerinin ben MHP’nin de siyasi planlarına çok uyacağını düşünmediğim için, ortadaki planın, en azından belli değişikliklere maruz kalacağını düşünüyorum” dedi.
1987 yılında Turgut Özal’ın Anavatan Partisi Başkanı ve Başbakan olduğu dönemde seçime gidilirken yapılan seçim değişikliğini hatırlatan Esen, Özal’ın değişiklikle Mecliste çoğunluğu elde edebildiğini de belirterek şunları söyledi: “İktidarın lehine olabilecek bu tarz seçim değişiklikleri, ilk seçimde bazı durumlarda fayda getirebiliyor. Bu sayede belki AKP iktidarını belli bir süre uzatabilir. Fakat 1987 örneği bu noktada çok önemli, çünkü o seçimden yaklaşık bir buçuk sene sonra gidilen 1989 yerel seçimlerinde Özal’ın partisi çok ağır bir darbe aldı. Zaten oyu çok düştüğü için Özal 1989’da neredeyse kaçarak Çankaya Köşkü’ne gitti ve Cumhurbaşkanı oldu. Nitekim ondan sonra 1991’de parti iktidarı kaybetti.”
"İKTİDAR MUHALEFETİ TAHRİK EDİYOR"
İktidarın muhalefeti tahrik etme ve saldırarak zayıflatmak istediğini anlatan Berk Esen, 3 ismin milletvekilliklerinin düşürülmesini hatırlatarak, “2 HDP, 1 CHP milletvekillinin sudan sebeplerle, tartışılabilecek hukuki kararlarla mahkum olmaları ve onun akabinde de bir buçuk sene gecikmeyle bu kararların Meclis gündemine getirilmesi, tabii bu atılan adımın siyasi olduğunu gösteriyor. Buradaki temel amaç muhalefeti tahrik ederek onu belki sokağa çekmek, sert bir tepki göstermesini ve bunun üstünde de iktidar blokundaki son dönemde yaşanan zayıflamayı ve kafa karışıklığını engellemek” değerlendirmesinde bulundu.
Hükümete daha önceki seçimlerde oy vermiş, ama son dönemde pandemi sonrasında oy vermeyi düşünmeyen kesimleri tekrar hükümet etrafında kenetlemek için CHP ve HDP’nin göstereceği tepkiler üzerinden konsolide etmek istediğini anlatan Esen, “CHP ve HDP’nin hükümetin uygulamalarına göstereceği tepkilerin de iktidar seçmenlerini kenetleyecek bir şekilde olmaması, yani seçmenleri kutuplaştıracak bir çizgide olmaması gerekiyor” ifadelerini kullandı.
"MUHALEFET İTTİFAKINI, DEMOKRASİ İTTİFAKINA ÇEVİRMESİ GEREKİYOR"
Siyaset Bilimci Berk Esen muhalefet blokundaki ittifak dengelerine ilişkin de şu değerlendirmeleri yaptı: “Siyasi partiler biraz tabanlarına bakarak, biraz da atacakları hamlelerin seçmen nezdinde orta ve uzun vadede getirecekleri tepkiyi düşünerek bir politika belirliyorlar. İttifak politikası ortaya çıktıktan sonra özellikle CHP ile İYİ Partinin, muhalefet blokunun güçlü unsuru olarak ortaya çıkmalarından sonra CHP’nin biraz daha merkezde kalmaya çalıştığını özellikle İYİ Parti seçmenlerini rencide etmemek için HDP ile arasına bir mesafe koyduğunu görüyoruz. Bu aslında ittifak öncesinde var olan bir politika idi. Çünkü sağ seçmenler değil, CHP seçmeninin de en azından bir kısmı HDP’ye soğuk bakıyor. Ve partinin birçok hamlelerini soru işaretiyle karşılıyor. Benzer bir tablonun HDP tabanı açısından da geçerli olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla ittifakı devam ettirmek için özellikle de İYİ Parti seçmenini rencide etmemek için büyük ihtimalle CHP Genel Merkezi bu konuda çok HDP’nin yanında yer almayacaktır. Burada bence daha önemli olan perde arkasından informal yöntemlerle de olsa, CHP ve HDP Genel Merkezlerinin ve siyasetçilerin en azından konuşmaya devam etmeleri hatta yer yer birbirlerine destek vermeleri, 2019 yerel seçimi bunun en güzel örneği idi. Bu destek yerel seçim nezdinde bir parça daha tek taraflıydı. HDP’li seçmenlerin büyükşehirlerde CHP’li adaylara desteği olarak gerçekleşmişti. Burada özellikle CHP’nin kayyum uygulamalarına demokratik olmadığı için tepki göstermesi zaman içinde artık, muhalefet ittifakını, bir demokrasi ittifakına çevirmesi gerekiyor. Bu zor bir iş ama, otoriter rejimlerde siyaset yapmak zaten zor bir iştir.”
"LİBYA YA DA SURİYE’DEKİ OPERASYONLAR OY KAYBINI DEĞİŞTİRMEYECEK"
Libya'da yaşanabilecek kısmi başarının, anketlere yansıyan AKP’nin oy kaybını dengeleyip dengelemeyeceğine ilişkin sorumuza da Esen, “Şu noktada pandemi ve pandeminin yaratığı ağır ekonomik sıkıntılar, seçmen nezdinde tek konu değil ama her konunun önüne geçecek kadar önemli bir konu. Ekonomik gelişmelerin nispetten negatif gittiği bir dönemde, herhangi bir dış politika başarısının, Suriye veya Libya’da yaşanacak askeri operasyonlardaki başarının, bu tabloyu çok değiştireceğini düşünmüyorum” yanıtını verdi.
AYASOFYA TARTIŞMASI SUNİ
Ayasofya'nın statüsü ile ilgili ortaya atılan tartışmanın suni gündem olarak değerlendiren Esen şunları söyledi: “Sağ siyasetin 1950’den beri zaman zaman gündeme getirdiği bir konudur. Ve gündeme getiren sağ siyasetçiler bile aslında bu konunun çok takipçisi olmazlar, Ayasofya’nın tekrar ibadete açılması, cami haline getirilmesini çok ciddi savunmazlar. Fakat bu özellikle seçim dönemlerinde oy getirebileceği düşünülen bir konudur. AKP iktidarının da bundan dolayı peşine düştüğünü düşünüyorum. Özellikle İYİ Partinin Meclisteki son hamlesi sonrasında ben AKP’nin buradan çok oy devşirebileceğini düşünmüyorum. Hatta bir miktar yanan top ellerinde kaldı.” (İstanbul/EVRENSEL)
Evrensel'i Takip Et