15 Haziran 2020 08:30

İngiltere’de ırkçılık karşıtı eylemler, ırkçılar ve seyredenler

İngiltere'deki ırkçılık karşıtı büyük gösterilerde sadece ırkçı politikalara değil, aynı zamanda ırkçılığın kaynaklarına ve onu temsil eden sisteme de öfke büyüktü.

Fotoğraf: Cihan Korel/Evrensel

Paylaş

Arif BEKTAŞ
Londra

ABD’de George Floyd’un polis tarafından öldürülmesinin ardından, dünyanın dört bir tarafına yayılan “ırkçılık karşıtı” gösterilerin en büyükleri İngiltere’de yapıldı. Londra’da yapılan iki ayrı gösterinin her birine 100 binden fazla kişi katıldı. Sadece Londra’da değil, İngiltere, İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda’dan oluşan Birleşik Krallık’ın hemen hemen tüm şehirlerinde eylemler vardı. Onlarca şehirde on binlerce kişi katıldı.

Eylemlerde gözle görülen bir öfkenin olduğu açıktı. Sadece ırkçı politikalar değil, aynı zamanda ırkçılığın kaynaklarına ve onu temsil eden sisteme de öfke büyüktü. Bu yüzden, köle tüccarlarının heykelleri denize atıldı, kırıldı.

Londra’da yapılan gösteriler esnasında, “O bir ırkçıydı” yazısı yazılan II. Dünya Savaşı döneminde başbakan olan Winston Churchill heykeli korumaya alındı. Hem köle tüccarlarının heykelinin Bristol limanına atılması ve hem de Churchill’in heykeline “O bir ırkçıydı” yazısının yazılması bazı ırkçı grupları ve faşistleri harekete geçirdi.

IRKÇILAR MARX’I HEDEF ALDI

Başta iktidardaki Muhafazakar Parti Milletvekili Henry Smith’in kışkırtması olmak üzere, bazı politikacıların da ırkçılık karşıtı eylemcileri suçlaması, “vandallar” olarak yansıtmasının sonucu olarak “Churchill’i koruyacağız” diyerek Londra’ya toplanan ırkçıların hedefi, kendinden olmayana saldırmaktı.

Cumartesi günü Londra’ya toplanan ırkçılar, birkaç gün öncesinden çeşitli duyurular yaparak Marx’ın anıtına ve Marx Hatıratı Kütüphanesi’ne saldırmayı planlıyorlardı. Bu bilgi olmasına rağmen polisin bu mekanlar önünde önlem almaması oldukça dikkat çekiciydi. Önlemleri Komünist Partisi ve Türk ve Kürt Toplumu Dayanışma merkezi (DAY-MER) Gençliği aldı. Geçtiğimiz yıl da ırkçılar, iki kez Marx’ın anıtına saldırmış ve anıt hasar almıştı.

Boris Johnson, ırkçılığa hiç bir şekilde müsade etmeyeceklerini iddia etse de, milletvekiline ilişkin herhangi bir yaptırımda bulunmadı.

HALKIN MONARŞİDEN VE TÜCCARLARININ İNTİKAMI

Irkçılığa karşı çıkan ve günlerce sokaklarda eylemler yapan yüz binlerce kişi, sadece ırkçılığa ve İngiltere’de kurumsal ırkçılığa dikkat çekmek için eylem yapmıyordu.

Büyük bir kesiminin genç ve beyazlardan oluşan eylemciler, “Sisteminiz batsın”, “Bu sistem değişecek”, “Adalet yoksa batış da yok”, “Suskunluk öldürüyor” gibi sloganlar ve dövizler taşırken, yapılan konuşmalarda kapitalizme özel vurgular yapıyordu. Irkçılığın, kapitalizmin hastalıklarından biri olduğu vurgulanıyordu.

1636 yılında doğan ve İngiltere’de Oliver Cromwell’in başını çektiği burjuva devriminin gerçekleştiği tarihte henüz 13 yaşında olan köle tüccarı Edward Colston, Londra’da okumuş ve kraliyet ailesi ile yakın ilişkileri bulunmaktaydı. Oliver Cromwell tarafından Windsor Kalesi’inde öldürülen Kral I. Charles dönemine tanıklık etmişti. 10 yıl sonra tekrar monarşi iktidarı ele geçirince Colston çeşitli görevlere getirildi. Bunların arasındaki en önemli görevi, 1659 yılında tahta geçen II. Charles’ın kardeşi II. James’in başkanı olduğu Royal Afrika Şirketi’in yöneticiliği oldu. Bu görevi uzun süre yaptı ve kraliyet ailesinin başını çektiği köle ticaretini yönetti. Yaklaşık yüz bin köleyi Afrika’dan getirip İngiltere’de satışa çıkardı. Bu köleler gemilerle Bristol limanına getiriliyordu. Colston şirketin yöneticiliğini yaparken, asıl köle ticaretinin başı kraliyet ailesi idi.

1895 yılında Bristol’ın ortasına dikilen Colston’ın heykeli, ölümünden 299 yıl sonra, köle taşıdığı o limandan halk tarafından denize atıldı.

MARX’IN HEDEF GÖSTERİLMESİNİN BİR ANLAMI VAR

Colston ve onun şahsında monarşinin de denizin dibini boylaması ve İngiltere tarihinin ırkçı ve sömürgeci fügürlerinin sorgulanması bazı kesimleri harekete geçirdi. Bunların başında, ırkçı politikaların kaynağı olarak bilinen Muhafazakar Parti geliyor.

Londra’nın güneyindeki Crowley kentinin Muhafazakar Parti Milletvekili Henry Smith gibileri, adeta ırkçı-faşist grupları sokağa çağırıscasına Marx’ı hedef gösterdiler. Günlerce, Marx’ın Londra’daki izlerini silmeyi konuştular.

Monarşiye sadık olanlar ile sermaye çevrelerinin ilk hedef gösterdiği Marx olduğuna göre, bu çevrelerin Marx’la bir sorunu olmalı. Marx, işçi sınıfı iktidarının yol göstericisi, halklar arasında ayırımın yok olması, sömürünün son bulması için sosyalizmi, komünizmi işaret ediyordu.

İngiltere sokaklarında ırkçılığa karşı ayaklanan gençlerden intikam için Marx’ın izlerini silmeye çalışmak, iki sınıfın bir kez daha açıktan karşı karşıya geldiğinin göstergesidir. Marx’ın fikirlerinin hayata geçmesinden ürküyorlar.

ÖRGÜTSÜZ GENÇLERİN SİSTEME ÖFKESİ

George Floyd’ın öldürülmesinin ardından başlayan eylemlere ilişkin çok şey konuşuldu. En önemlisi ise, bu gençlerin örgütsüz ve önderlik yapan bir partilerinin olmaması idi. Bu hemen hemen tüm ırkçılık karşıtı eylemlerde böyleydi.

Gençler meydanlarda, öfkelerini sadece ırkçılığa karşı haykırmıyordu. Sistemi sorgulamaya başladı. Yaşadıklarını, sorunlarını konuşmaya başladı. Yapılan konuşmaların hepsinde, ırkçılık lanetlenirken, sistemin yani kapitalizmin ırkçılıktaki rolü anlatılıyordu.

Herhangi bir politik oluşumun öncülüğünü yapmadığı ve örgütsüz diye tabir ettiğimiz bu gençlerin, sorunun kaynağını tespit etmede de yol aldıkları görülüyor.

BEYAZ GENÇLERİN KATILIMI

1955 yılından itibaren ABD’de Martin Luther King’in başını çektiği eylemlerde sadece siyahlar vardı. Irkçılık ve ayırımcılığa karşı ABD’de, King’in suikastle öldürüldüğü 1968 yılından bu yana en büyük kitle eylemleri yapılıyor. Orada da beyaz gençlerin çoğunluğu oluşturduğu gözle görünür durumda.

İngiltere’de de beyaz gençler ağırlıkta. Hayatında belki hiç ırkçılığa haruz kalmamış bu beyaz gençleri sokağa atan, sadece kurulsal ırkçılık değil, aynı zamanda gelecek görmemeleri, krizlerin sürekli kendilerine fatura edilmesi ve bütün bu hayat şartlarının zorluklarına karşı biriktirdikleri öfkenin patmalasıdır.

IRKÇILARIN SON 50 YILI

1967 yılında kurulan National Front (Ulusal Cephe), kendisini açıktan Nazi olarak kamuoyuna duyurmuştu. O dönem gelişkin olan işçi hareketi ve sendikaların ciddi karşı koyuşu ile çok etkili olmadan 90’lı yıllarda yok oldu. National Front’u kuran John Tyndall, 1982 yılında örgütten ayrılmış ve Britanya Ulusal Partisi’ni (BNP) kurmuştu. BNP de bir süre gelişerek 2000’li yıllarda ülke çapında 55 belediye encümen üyesi çıkartacak kadar büyüdü. Anti-faşist hareketin güçlü olmasından dolayı nefes alamayan BNP hala varlığını korusa da hiç bir etkisi yok.

Bu Nazi oluşumlarının yanı sıra, daha ılımlı milliyetçi olduğunu söyleyen Nigel Farage 1993 yılında Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi’ni (UKİP) kurdu. Kısa sürede ne olduğu ortaya çıktı ve AB karşıtı yürüttüğü kampanya sonucu yüzde 13 oy alacak duruma geldi. Parti içindeki kavgalardan ve çekişmelerden dolayı parti dağılmayla yüzyüze geldi. Farage UKİP’ten ayrılarak 2018 yılında Brexit Partisi’ni kurdu.

Son yıllarda ortaya çıkan faşist Tommy Robinson 2009 yılında İngiliz Savunma Ligi’ni (EDL) kurdu. Taciz, hırsızlık ve kavgalara karışan ve bu yüzden cezaevine de giren Robinson, EDL’in yok olmasından sonra, bir kaç yıl önce Demokratik Futbol Taraftar İttifakı’nı (DFLA) kurdu. Hemen hemen İngiltere’deki tüm faşistleri toplayan DFLA, geçtiğimiz yıl Londra’nın merkezinde 15 bin kişilik gösteri yapmışlardı.

Bu oluşumların ve partilerin anası ise Muhafazakar Partidir. Muhafazakar Parti içinde sorunları olanlar hemen bu oluşumlar içinde yer alıyorlar.

IRKÇILARIN LONDRA GÖSTERİSİNİ SEYREDENLER

Hafta sonu Londra’da toplanan yaklaşık 2 bin kişi, önce Parlamento Meydanı’nda toplandı ve daha sonra Başbakanlık Konutu ve Trafalgar Meydanı’na dağıldı. Meydanlarda ortalığa pisliyen, gördükleri tüm yabancılara küfür eden ve gazetecilere saldıran sarhoş bir grup.

Irkçıların Londra’da toplanması karşısında, özellikle bazı Troçkist grupların tutumu oldukça dikkat çekici idi. Daha önceleri “Irkçılar sokaklarımızda gezemez” diye toplantılarda sürekli ahkam kesenler, ırkçıların Londra’da toplanmasını sadece izlediler. İzlemekle de kalmadılar, binlerce kişinin Londra mezkezinde ırkçıların sokaktan sökülüp atılmasına da engel oldular.

Bir hafta öncesinden belli olan ırkçıların eylemini engellemeye dönük eğilimler varken, Troçkistler parça parça mahallelerde toplanmanın planını yaptılar. Bir çok mahallede binlerce insan bir araya gelirken, ırkçıların olduğu yere yakın olan Hyde Park’a sadece 100 kişi gelerek basın açıklaması yapıp dağıldı. Bir kez daha hareketi bölmeyi ve sokakları faşistlere terketmeyi başardılar.

Sendikalar ise adeta ölü gibi. Irkçılığa karşı mücadelede önemli bir tarihi olan sendikalar, son eylemlerde hiç görülmezken, ırkçıların Londra’da toplanmasına ilişkin de herhangi bir açıklama bile yapma ihtiyacı duymadı. İşçi Partisi zaten hiç bir zaman sokakta görülmez. İşçi Partisi sadece sözlü olarak ırkçılığa karşı olduğunu söyler. Irkçılığa karşı eylemlere bir çağrı yaptığı, üyelerini eylemlere taşıdığı görülmemiştir.

 

ÖNCEKİ HABER

Adalet Bakanı Gül: Baroların eleştirileri siyasi ve ideolojik

SONRAKİ HABER

TCK 103 Kadın Platformu: İstismar faillerine yönelik af girişimlerine son verilsin

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa