16 Haziran 2020 00:56

İTÜ öğrencileri: Mesele sadece ırkçılık değil!

ABD’de George Floyd’un öldürülmesi ile başlayan ırkçılık karşıtı gösterileri İstanbul Teknik Üniversitesinden öğrencilerle konuştuk. Öğrenciler hareketin evrensel etkilerinin olacağı kanısında.

Fotoğraf: Google Streetview

Paylaş

Metin Berk SÜER
Murat DOĞU
İstanbul

ABD’de George Floyd’un öldürülmesi ile başlayan ırkçılık karşıtı gösterilerin Avrupa’da da birçok ülkeye yayılması ve gençlerin bu protestoların en önünde yer alması ile birlikte bu eylemlerin geleceği çokça tartışılmaya başlandı. Biz de İstanbul Teknik Üniversitesi ve İstanbul Üniversitesi’nden öğrenciler ile hem bu eylemlere dair ne düşündüklerini hem de halk kitlelerinin sokağa çıkmalarını sağlayan nedenleri konuştuk. Gelecek açısından bu eylemlerdeki taleplerle ilgili neler düşündüklerini ve eylemlerin nasıl noktaları varabileceği üzerine onlarla sohbet ettik.

GENİŞLEYEN TALEPLER İÇİN MÜCADELE

İlk olarak İTÜ Şehir Planlama Bölümü 3. sınıf öğrencisi İlayda, başlayan olayların çıkış noktasının ırkçılık olduğunu ama  protestoların artık hak eşitsizliklerine, sömürücü kapitalist sisteme tepki göstermeye evrildiğini belirterek sözlerine başlıyor. “Amerika ve diğer birçok ülkede insanların aslında sisteme karşı ayaklanmak için sokağa çıktıklarını düşünüyorum.” İlayda insanların taleplerinin, aslında zaten sahip oldukları haklarına düzgünce sahip olmaya dayandığını ve toplumsal eşitliğin, emek hırsızlığının olmamasının, daha yaşanılabilir bir hayatın, herkesin talebi ve uğruna mücadele etmesi gereken olgular olduğunu düşündüğünü belirtti. “Açıkçası kimileri Amerika’da eylemlerde yapılan yağmalamaları, halkın kendi iradesiyle yaptığı ‘kamulaştırmalar’ olarak ifade ediyor. Ben bu yağmalamalar nedeniyle eylemlere gölge düşürüldüğünü ve bunların da maalesef yine iktidara yarayacağını düşünüyorum.” dedi. Sözlerine devam eden İlayda: “Böylesine kitlesel bir eylem ilerde de herkesin akıllarında kalacak ve kendini “güç” olarak tanımlayan iktidarlar, yanlışlar silsilesi yaratmaya devam ederlerse halkın bir yerde buna dur diyeceği ve yaşamı durma noktasına getirebileceklerini görmüş olacaklar.” diyerek sözlerini noktaladı.

“HAKLI BİR HALK TEPKİSİ”

İTÜ Gıda Mühendisliği Bölümü 3. sınıf öğrencisi bir arkadaşımız, halkta oluşan tepkilerin çok normal olduğunu ve bunun da yöneticilerden kaynaklandığını düşündüğünü belirterek, 21.yy’de hala ırkçılığı konuşuyor olmamızın çok üzücü olduğunu ekledi. “ ABD’nin bir yandan SpaceX programını destekleyen bir hükümete sahip ama diğer yandan hala siyah insanlara yapılan haksızlıkların yüksek seviyelerde olduğunu görüyoruz. Bilimsel gelişmişliğin yanında insani değerlerin de kazanılması gerektiğini düşünüyorum. Bu durum Avrupa ülkeleri içinde geçerli. Halkın bu yöndeki tepkilerini de çok haklı görüyorum.” dedi. Geçen gün George Floyd’un öldürülüşünü kayda alan bir kadının tutuklandığı ve sonradan yüklü bir miktar para cezasıyla salındığı haberini gördüğünü belirten arkadaşımız: “Bu yaklaşım devam ederse bu olayların şuan yatışması halinde beş sene sonra tekrarlamaması için hiçbir neden yok.” dedi. Eylemlerin geleceği açısından Amerika’da eylemlerin Türkiye’deki gibi bastırılmadığını ve bundan dolayı Amerika’daki olayların çok daha ciddi sonuçlar doğurabileceğini ekledi. “Trump yaptığı hatalardan dolayı sıkışmış bir durumda ve bu olaylarla üzerine patlayınca belki görevini bırakacağı bir durum oluşabilir fakat siyah insanların taleplerine dair bir adım atılacağını düşünmüyorum, belki göstermelik şekilde olabilir. Olayların devam edeceğine dair işaretler de var Seattle’daki özerklik ilanı veya olaya müdahale etmeyi reddeden yerel yönetimler gibi. Fikir ayrılıkları arasındaki uçurum da giderek artacağa benziyor.” diyerek sözlerini noktaladı.

“KÖKLÜ DEĞİŞİME KADAR...”

İTÜ İç Mimarlık Bölümü 2. sınıf öğrencisi bir arkadaşımız, Öncelikle Amerika’da başlayan bu olayların başlama sebebi tabikide George Floyd’un acımasız bir şekilde, çaresiz bir şekilde kalarak öldürülmesi olduğunu fakat şu anda gelinen noktada olayın çok farklı boyutlara gittiğini ve bugüne kadar yaşanmış bütün ırkçı olayların, kişilerin hedef haline gelmeye başladığını belirtti. “Örnek vermek gerekirse HBO Kanalı’nın 1938 yılında yayınlanmış ‘Gone With the Wind’ filmini bile ırkçı olduğuu gerekçesi ile kaldırmasına kadar uzanmıştır olay. Aslında geçmişten günümüze bütün birikmiş durumların, yapılan ayrımcılıkların ve ırkçı davranışların hepsi şu anda insanlar üzerinde büyük bir etki yaratmış durumda.” diye ekledi. Sadece ABD değil Avrupa özelinde Almanya için konuşma gerekirse, bu olaydan çok kısa süre önce yine Almanya’da bir ırkçı olayın yaşandığını, Frankfurt’a yakın bir yerde bir nargile kafede 10 tane yabancı uyruklu insanın ırkçı bir saldırıya uğrayarak öldürüldüğünü gördüklerini belirtti. Bunun üzerinde Almanya’nın neredeyse her şehrinde yaklaşık 1 hafta boyunca protestoların devam ettiğini ve Almanya’da kendilerini neo-Nazii olarak tanıtan partilerin de bu kadar hızlı yükselmesinin halkta tepkilere neden olduğunu ekledi. “Bence George Floyd olayı ile Almanya’da da gündemde olan ırkçılığın benzeştiğini noktalar ortak.” Sokaklarda yaşanan protestoların geleceğine yönelik de çözümün şu anda insanların bu kadar sinirle her yeri yakıp yıkması olmadığını ve bunun daha da insanları birbirine düşüren ve çözüm olmayan bir yol olduğunu ekledi. “Bana göre olay artık Amerika’daki sistemin değişikliğine kadar gidecek gibi görünüyor. Çünkü ülkeyi yönetenlerin ırkçı, faşist, seksist olmasından dolayı ülkenin yarısı nefret sahibi ve sinirli. Böyle bir durumda bazı şeyler köklü değişene kadar bu nefret maalesef durmayacak.” diyerek sözlerini noktaladı.

“EYLEMLER BOYUT DEĞİŞTİRECEKTİR”

İTÜ Şehir ve Bölge Planlama Bölümü 1. sınıf öğrencisi bir arkadaşımız ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Bölümü 3. sınıf öğrencisi bir arkadaşımız, Amerika’da siyahlara karşı gerçekleştirilen ırkçı saldırıların, nefret ve ayrımcılık politikalarının çok eskiden beri süregelen bir zihniyetin parçası olduğunu ve çağ dışı olan bu zihniyeti değiştirebilmek için toplumun dikkatini bu konuya yönlendirmek gerektiğini belirterek bunun yolunun da kitlesel halk hareketleri olduğunu belirterek başladı sözlerine. “Çünkü kitlesel hareketlenmeyi ne toplum ne de yetkililer görmezden gelemez. Bu kitleler görmezden gelinemeyeceği için de yetkililer kitlelerin taleplerini bir kısmını ya da tamamını karşılamak zorunda kalırlar.” dedi. Irkçılığın kabul edilemez bir durum olduğunu ve hiçbir insanın renginden, dininden, fikrinden, siyasi görüşünden ötürü dışlanıp, yok sayılamayacağını ekleyen arkadaşlarımız, bu nedenle eylemleri doğru bulduklarını ve eylemlerin amacına ulaşmalarını istediklerini belirttiler. Eylemlerde sokağa çıkan kitlelerin temel taleplerinden biri ırkçılığın son bulması olduğunu belirten arkadaşlarımız, dile çok getirilen diğer bir talebin de orantısız bir şekilde artan polis şiddetinin son bulması olduğunu eklediler. “Maalesef Türkiye de dahil olmak üzere bütün dünyada artan bir polis şiddetine tanık olmaktayız. Bu talebi de tabi ki haklı buluyorum çünkü polis sadece yasanın ona verdiği sınırlar içerisinde hareket etme yetkisine sahiptir. Yasalar da polise hiçbir şekilde şiddet hakkını vermiyor. Bu nedenle polis şiddetini sonlandırmaya yönelik daha sert yasal düzenlemelerin bütün ülkeler tarafından yapılması gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca hükümetlerin de sergilediği otoriter tutumlarına son vermeleri gerektiğini düşünüyorum.” dediler. Eylemlerin geleceğine dair olarak da ilk bakışta bu eylemlerin dinmesi için medyaya haber olacak bazı siyasi şiddet davalarının siyahların lehine dönecek şekilde toplumsal bir barış sağlanmaya çalışılabileceğini ancak bu şekilde sorunun kökenine inilmeyeceğini söylediler. “Bunun bir sebebi de şudur; devletler kendilerini her anlamda güçlendirdikleri için insanlar artık kendi hak ve özgürlükleri için hiçbir şey yapamıyorlar. Ayrıca bu isyan sadece ırkçılığa karşı bir eylem olmaktan çıktı, dünyadaki birçok eşitsizliğin birleşmesiyle aslında eylem boyut değiştirecektir.” diyerek sözlerini noktaladılar.

HALKIN HAFIZASINA KAZANAN DÖNEMLER

İTÜ Şehir ve Bölge Planlama 1. sınıf öğrencisi Esra ilk olarak olayların başlamasına dair: “Bizim de Gezi Parkı’nda tecrübe ettiğimize paralel olarak; ABD’deki gibi ekstrem olaylar bundan önce yaşanmışların biriktirdiği bir tepki olarak ortaya çıkıyor. Şu an sokaklarda özellikle de genç nüfusun eşit olmayan, ayrımcılık üzerine kurulmuş bu sistemi devam ettirmek istemediklerini ve farklı bir dünya düzeninde yaşamak istediklerini belirttiklerini görebiliriz. Temel dinamik bu değişim isteğinden kaynaklanıyor.” diyerek başladı sözlerine. Eylemlerin dünyanın farklı ülklerine yayılması ile ilgili olarak: “Eylemlerin Amerika’dan Avrupa’ya sıçramasının Avrupa kıtasının sömürgeci geçmişiyle ilgisinin olduğunu düşünüyorum. Bunu bir çeşit tarihle hesaplaşma olarak düşünebiliriz.” diyerek sözlerine devam eden Esra, daha liberal duygular taşıyan gençliğin son yıllarda esen bu ırkçılık rüzgarı karşısında rahatsızlık hissettiğini ve Avrupa’ya yayılan bu eylemlerinde artan milliyetçiliğe bir çeşit cevap olduğunu düşündüğünü belirtti. Devam eden eylemlerin geleceği açısından bugün karşı çıkılan insanlık dışı durumların kabullenilmemesi, normalleştirilmemesi ve içselleştirilmemesi açısından çok önemli olduğunu ekleyen Esra, ayrıca halkın kolektif hafızasında bu tarz ırkçı olayların toplumda yer edinemeyeceğinin vurgusunu yapmanın da çok önemli olduğunu söyledi. “Protestocuların Amerika özelinde öne sürdükleri talep uzun yıllardır konuşulan ve makul olan bir talep ve bu protestolar sonucu bir kazanımla sonuçlanabileceğini düşünüyorum. Çünkü savunulmadıkça var olmayan haklarımızın olması gibi birbirimize hatırlatmadıkça var olmayan değerlerimiz de var” diyerek sözlerini noktaladı.

ÖNCEKİ HABER

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu: İran ile uçuşları 1 Ağustos'ta başlatmayı planlıyoruz

SONRAKİ HABER

Kocaeli Üniversitesi’nde sistem çöktü, öğrenciler sınavlarına giremedi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa