İskender Bayhan: Salgında bile halktan yana olan hiçbir şey hükümetin işine gelmiyor
Gazeteci İskender Bayhan, vaka sayılarındaki artışı, HDP'nin yürüyüşünü ve 15-16 Haziran'ın yıl dönümünü Gündem Özel'de değerlendirdi.
Gazeteci İskender Bayhan, vaka sayılarındaki artışı, HDP'nin yürüyüşünü ve 15-16 Haziran'ın yıl dönümünü Zeliş Irmak'ın sunumuyla Gündem Özel'de değerlendirdi.
İskender Bayhan'ın değerlendirmelerinden satır başları şöyle:
Vaka sayılarındaki artış, “normalleşme süreci nereye varacak?” soruları Bilim Kurulu ile Sağlık Bakanının ağzından söylenmeye başlandı. Hükümet için barometre ölü ve yoğun bakım hasta sayısı olarak görünüyor. Vaka sayılarının arttığını açıklarken bile halkı eleştirip, halkı suçluyorlar. Hükümet, halkı koruyacak tedbirleri sosyal açıdan da sağlık açısından da ekonomik açıdan da almıyor, gerekli bütçeyi ayırmıyor. Bunu yapmadığı gibi kötünün iyisini pazarlayıp tüccarlık yapıyor. Fabrikalar, işyerlerinden, emekçi mahallelerinden başlayarak milyonlarca insanın, sosyal hayatının, ekonomik hayatının günlük açıdan hijyen, maske, yakın temas konusunda olanaklar sağlamalı.
PANDEMİYİ EKONOMİK, SOSYAL AÇIDAN FIRSATA ÇEVİRDİKLERİ GİBİ SİYASETEN DE FIRSATA ÇEVİRİYORLAR
Ekonomik, sosyal açıdan pandemiyi nasıl fırsata çevirdilerse siyaseten de fırsata çeviriyorlar. Memlekette her şeyin serbest olduğu bir ortamda salgın gerekçesiyle demokratik haklar için yapılacak yürüyüş yasaklanıyor. İşyerlerinde her şey serbest, 12-13 saat çalışmak serbest ama hak mücadelesi yasak. Aynı tutum siyaseten de devam edecek. Halkın öfkesini, tepkisini, oradaki hoşnutsuzluğunu, huzursuzluğunu dile getirebilecek, antidemokratik yasal düzenlemelere karşı toplumun tepkisini dile getirecek şeyler yasak. Siyaseten iki türlü fırsatçılık devam edecek. Bir, Meclis’te yasaları çıkarmak. İki, buna toplumdan gelecek tepkileri önlemek. HDP yürüyüşüne ilişkin kent yasakları da öyle. Bu fırsatçılık değildir de nedir?
Yürüyüşe müdahale ediyor polis. Bunun pandemiyle, sağlık koşullarıyla virüsün yayılmasıyla ilişkili görmeyeceğiz ama yürüyüşün önü açılsa, buluşmalarına izin verilse, demokratik haklarını kullanmalarına izin verilse, sağlık açısından hiçbir tehlike riski olmayacak.
Salgın koşullarında bile halktan yana olan hiçbir şey hükümetin işine gelmiyor. Hükümetin işine gelen tek şey, bu süre içerisinde olabildiğince ülkeyi baskı altında tutacak adımları atmak.
15-16 HAZİRAN’IN GELECEK AÇISINDAN ÖĞRETİCİ YANLARI VAR
15-16 Haziran direnişinin elbette eskiyen yönleri de var ama bugün hâlâ ders çıkarılıp feyzalınması gereken, gelecek açısından öğretici yönleri de var.
15-16 Haziran 50 yıl sonra hâlâ bu kadar kıymetli kılan şey, Türkiye’nin birçok sanayi kentinde işyeri, fabrikalardan başlayan, anti demokratik yasaya karşı işçilerin mücadelesi ve o yasayı geri püskürtmeleri.
Türkiye’de bugün hem işçi hareketi hem sendikal hareket hem de siyasetin birçok temel işleyiş mekanizmaları o gün de aynı cereyan etmişti. CHP ile Adalet Partisinin ortaklığıyla işçilerin haklarını tırpanlayan bir yasa Meclis’e getiriliyordu. (Sendika yasası ve toplu sözleşme grev yasası) Bu yasa onların ittifakıyla Meclis’ten geçirildi. İşçiler aşağıdan bir tepkiyle buna fabrikalarda örgütlenerek karşı çıktılar. Bu esas olarak işçilerin, Türk-İş’teki sendikal bürokrasiye tepkileriyle DİSK’te örgütlenmelerinin önünü kesmek için yapılıyordu bu yasalar. Daha da ağırlaştırıyordu sendikalaşma ve örgütlenmeyi. Ve işçiler buna geçit vermeyeceğiz dediler. İşyeri temsilcileri, işçi liderlerinin fabrika örgütlülükleri üzerinden bir mücadele sergilediler. Ne sendikal bürokrasi bunun önüne geçebildi, ne de hükümet bu mücadeleyi saldırarak, ezerek püskürtmeye yöneldi, onun etkisini ortadan kaldıramadı. 15-16 Haziran’dan sonra da devam etti eylemler. Ve nihayetinde o yasağı geri çekmek zorunda kaldılar. O dönem Ecevit ile Demirel’in anlaşıp çıkardıkları yasa Anayasa Mahkemesinden geri dönmek zorunda kaldı.
Hem sendikal bürokrasiye karşı tutum, hem güçlü bir işçi hareketi, haklarını alabilen bir işçi hareketi nasıl olur, bu açıdan ne yapmalı sorusunun yanıtı, hem de egemen siyasetin burjuva siyasetin ciddi bir ortaklığını bile nasıl püskürtebileceğini ve dağıtabileceğinin göstergesi olması açısından 15-16 Haziran çok kıymetli. (WEB TV)