17 Haziran 2020 23:47

“Irk” kavramının bilimsel zemini yok

İlk defa "ırk" kavramını kullanan Antropolog Morton gibi ‘bilim insanları’ ırkçılığı çalışmalarıyla destekledi. Ama genetik alanındaki gelişmeler ırk kavramının bilimsel temeli olmadığını kanıtladı.

Fotoğraf:Rawpixel

Paylaş

                                                          Irk, ırkçılığın çocuğudur, babası değil.
                                                                                        Ta-Nehisi CoatesDr.

 

Paleoantropolog Dr. Ferhat KAYA
Helsinki Ünv. Yer Bilimleri ve Coğrafya Bölümü

25 Mayıs 2020 tarihinde Minneapolis’te siyah ABD vatandaşı George Floyd’un polis şiddeti sonucu katledilmesi çevredeki bir kişinin kamerasından bütün dünyaya yansıdı. George Floyd, ABD’de polis şiddeti sonucu ölen ilk siyah (Afro Amerikalı) değil. Sadece 2019 yılında ABD’de polis tarafından 1098 kişi öldürülmüş. Siyahlar ABD nüfusunun yüzde 13’ünü oluşturmalarına rağmen öldürülenlerin yüzde 24’ü siyah (https://mappingpoliceviolence.org/).  Neredeyse her yıl onlarca silahsız ve savunmasız siyah, polis şiddeti sonucu hayatını kaybediyor.

"SAMUEL G. MORTON, ‘ÇEŞİTLER’ TERİMİNİ ‘IRK’ TERİMİ İLE DEĞİŞTİRDİ"

Sömürgecilik ve ırkçılık ile buna bağlı politikalar insanlığın neredeyse 18. yy.’dan bu yana bir türlü kurtulamadığı, çoğunlukla sermaye tarafından kontrol edilen kronik problemleri. Bunun temel nedenleri arasında sömürgeciliğin ve ırkçılığın tarihsel süreçte sermayenin etkisinde politik kurumlar ve bilimsel çalışmalar tarafından sürekli desteklenmiş ve meşrulaştırılmış olması yatar. II. Dünya Savaşı öncesi ortaya çıkan birçok ulus devletin -Türkiye dahil- kurulmasında bir araç olarak (ırk, kültür, dil birliği sağlanmasında) kullandığı antropoloji bilimi (özellikle fiziksel/biyolojik antropoloji) aynı zamanda bu ülkelerde kültürel ve ekonomik eşitsizliğe dayalı birçok problemin de altyapısını oluşturdu. Amerikan Fiziksel Antropoloji Derneği, biyolojik antropolojinin tarihi seyri içinde ürettiği “ırk” çalışmaları ile bu sömürgeci ve ırkçı sistemin oluşmasına katkı koyduğunu itiraf eder. Özellikle Amerikan fiziksel antropolojisinin kurucu liderleri, ürettikleri ırkçı çalışmaları siyahlara, Kızılderililere ve diğer farklı renkteki ezilenlere karşı beyazların ırksal üstünlüğünün meşrulaştırılması yönünde kullanılmasını sağladılar. Amerikan antropolojisinin kurucusu olarak bilinen Samuel G. Morton’un (1799-1851) evi, arkadaşları tarafından “the American Golgotha” (Amerikan Kafatası Tepesi şeklinde çevirebiliriz) olarak isimlendirildi. Özellikle Amerikan yerlilerine ait topladığı yüzlerce kafatası, dönemin en büyük kafatası koleksiyonudur. Morton kendi çalışmalarında daha önce Avrupa’da üretilen benzer çalışmalarda farklı insan anatomi tipleri için kullanılan “çeşitler” terimini “ırk” terimi ile değiştirdi ve o günden neredeyse günümüze yakın tarihlere kadar ırk terimi kullanılageldi. Morton, Amerika ve Mısır’dan topladığı kafataslarında yaptığı bu ölçümlere göre her seferinde kafkasoid beyazların kafatası hacmi ortalamasını diğerlerine (siyahlara ve Kızılderililere) göre yüksek buldu, bu da büyük beyinli beyazların daha üstün, yaratıcı ve zeki olduğu şeklinde yorumlandı.

ABD’li Paleontolog ve Evrim Biyoloğu Stephen Jay Gould, Morton’un hesaplamalarında kullandığı yöntemler nedeniyle sonuçların farklı çıktığını ve her seferinde belli standartları yakalamak için yeniden ölçümler yaptığını belirtti. Morton, Teutonik Aile olarak isimlendirdiği ve kafatası kapasitesi tablosunda en üstte sınıflandırdığı grupta -en büyükten küçüğe doğru- Almanları, İngilizleri, Anglo-Amerikanları, Hellenikleri, Keltleri, Hintleri, Yahudileri ve Nilotik yani kuzey doğu Afrikalıları yerleştirdi. Kafatası kapasitesi en düşük olanlar ise Amerikan yerlileri ve siyahlardı. Hatta Aborjinler en sonda kalmışlardı. Ancak yazının başında belirttiğim, Morton gibi ilk antropologların çalışmalarında etkisi altında kaldığı politik ve kültürel faktörlere dikkat çekmek istiyorum.  Morton, Crania Americana (1839) kitabında Grönland Adası yerlilerini (Eskimolar) betimlerken şöyle yazar: Onlar kurnaz, duygusal, nankör, inatçı, benciller. Çiğ ve kirli besinlerle besleniyorlar ve sadece şimdi için yaşıyorlar. Bebeklikten yetişkinliğe süren bir çocukluk… Morton’un kafatası kapasitesi hesaplarının farklı toplumların kültürleri ve gündelik yaşam biçimleri hakkındaki düşünceleri ve bu yaklaşımın kafatası kapasitesi sonuçlarıyla birleşmesi üstün ve aşağı ırklar kategorisindeki kaçınılmaz sınıflandırma ile sona erer. 

"MORTON’UN ÇALIŞMALARI SAVAŞTA
İDEOLOJİK ÜSTÜNLÜK İÇİN KULLANILDI"

Morton, Hotanto yerlilerini hayvanlara en yakın olan grup şeklinde düşünürken, Çinliler için maymunlar ile karşılaştırılması çok uygun şeklinde tamamen ırkçı bir yaklaşım benimsedi. Morton’un çalışmalarında tehlikeli olan kısım matematiksel kafatası kapasitesi ölçümleri değil, bu ölçüm sonuçlarından yola çıkarak yaptığı mental kapasite ve uygarlık seviyesi yorumlarıdır. Morton’un çalışmaları zaman olarak tam da Amerikan Halk Savaşı dönemine denk geldi. Morton’un bulguları, yani kafatası hacimlerine bağlı “ırk” ayrımları ve bundan yola çıkarak yaptığı üstün ve aşağı ırklar kategorisi bu savaşta ideolojik üstünlük için kullanıldı. Hatta, Morton öldüğünde, güney bölgesinin önemli tıp dergisi (Charleston tıp dergisi) onu “Bizler, güneyliler olarak, onu velinimetimiz bilmeliyiz, zira o, yaptığı somut çalışmalar ile siyahları ait oldukları gerçek pozisyona, aşağı ırka atfetmiştir.” şeklinde onurlandırdı.

1860’lı yılların sonlarına doğru Amerikan Halk Savaşı’nın ardından fiziksel antropoloji bilimi varoluşsal anlamını yitirdi. Ancak Amerikan antropolojisinin kurucu figürleri olan Franz Boas, Ales Hrdlicka ve Earnest Hooton’un antropolojinin odağını ırk çalışmalarından “İnsan çeşitliliğinin çalışılması”na kaydırması ile antropoloji yeni bir sürece girdi. Boas, insan çeşitliliğinin farklı coğrafik ortamlara uyumsal bir sürecin sonucu olduğunu vurgulamaya çalıştı. Ancak dönemin kalıtım ve evrim bilgisinin henüz yeterli düzeyde gelişmemiş olması uyumsal açıklamaların zayıf kalmasına neden oluyordu.

"IRK" KATEGORİSİNİN BİLİMSEL BİR ZEMİNİ OLMADIĞI KANITLANDI

1950’lerden itibaren hem biyoloji, genetik hem de antropoloji alanlarındaki metodolojik gelişmeler bizlere “ırk” kategorisinin bilimsel bir zemini olmadığını kanıtladı. Irk diye bir kategori yoktur. Buna göre, günümüz insanı genetik olarak tek bir türdür. İnsan Genom Projesi genetik yöntemlerle kökenimizi araştırmamızı mümkün kıldı. Bugün isteyen herkes genetik şirketlerin aracılığı ile kendi kökenini araştırabilir. Bu analizlerin sonuçları sizlere yüzdelik olarak Afrikalı, Amerikan Yerlisi, Avrupalı gibi genetik benzerlik istatistikleri verir. Bu yüzdeler ve istatistikler dünyada saf bir Afrikalı, Avrupalı, Asyalı, ya da Avustralyalı olmadığını kanıtlar. Bugün biyolojik ve sosyal bilim insanları, ırk kavramının politik ve sosyal bir kurgu olduğunda hemfikir.

Anlaşıldığı üzere, politik olarak kurgusal bir kategori olan “ırk”, tarihte fiziksel antropoloji gibi bilim dalları tarafından desteklenip yasal olarak anlam kazandığı zaman bir ideoloji olarak gelişmiş ve biyolojik bir hiyerarşi olarak, üstün olan ırksal grupların aşağı olanları hem ekonomik hem de sosyal olarak sömürebilmesinin kapısını sonuna kadar açtı. Bununla da yetinmeyip, aşağı ırkların gelişmemiş moral ve etik değerlere sahip olacağı, suça meyilli olacağı gibi varsayımlar üzerinden ırk ideolojisi korkunç biçimlerde meşrulaştırıldı. Amerika’da siyahların köleliği ve bugün ırkçı-sömürgeci Trump yönetimine karşı direnişleri dikkate alındığında tarihin halen yaşıyor olduğuna tanık oluyoruz.

Buna rağmen, beyaz insanın sömürgeci ideolojisinin simgeleri yıkılmaya başladı. Amerika’yı işgal eden Kristof Kolomb’un ve diğer köleci sömürgecilerin heykelleri dünyanın dört bir tarafında yıkılıyor. Sıra, köleler çalıştırılarak inşa edilen Beyaz Saray’a da gelecek! Topraklarından zorla göç ettirilip köleleştirilenlerin torunları, başka toprakları zorla istila eden sömürgecilerin politik varislerinden hesap sormanın mücadelesini veriyor. Bu hareketin küreselleşerek artmasını ve dünyanın dört bir yanında ezilenlerin sömürüye ve ırkçılığa karşı kendi yaşam alanlarında mücadeleyi geliştirmeleri yaşamsal bir zorunluluğa dönüştü.

ÖNCEKİ HABER

İngiltere'de ırkçılık karşıtı eylemlere katılan gençler: Özgürlük ve adalet istiyoruz

SONRAKİ HABER

Tarımda ÖTV’nin kaldırılması teklifi AKP ve MHP oylarıyla reddedildi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa