Habertürk'ün ‘HDP’ açıklamasına gazeteciler ve basın meslek örgütlerinden tepki
Habertürk’te çalışan sunucuların HDP’ye ilişkin açıklamaları ve “evrensel yayın ilkeleri” bahanelerine başta gazeteciler olmak üzere çok sayıda tepki geldi.
Ekran görüntüsü Youtube'dan alınmıştır.
Habertürk TV’de Didem Arslan Yavuz, Mehmet Akif Ersoy ve Veyis Ateş’in HDP’ye dair konuların HDP’siz tartışılmasını “PKK’nın eylemlerini kınamayan kişileri evrensel yayıncılık ilkeleri gereğince davet etmiyoruz” diyerek savunması tartışmaları beraberinde getirdi. HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, konuyla ilgili suç duyurusunda bulunacaklarını söyledi.
Evrensel yayın ilkeleri; gazetecilerin bir siyasi partiye karşı tutumların Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi'nden Doç. Dr. Ceren Sözeri, Doç. Dr. Esra Arsan, Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Başkanı Gökhan Durmuş ve DİSK Basın İş Başkanı Faruk Eren’le konuştuk.
‘TERCİHİMİZ BU YÖNDE DENİLEMEZ’
Ceren Sözeri evrensel yayın ilkelerinin ‘evrensel’ olduğunu belirterek “Özel ve ticari tüm yayıncıları kapsayan bir olgudur ve o ilkeler içinde doğruluk, gerçeklik, tarafsızlık, şeffaflık bunun içine dahildir ve tüm gazetecileri bağlar. Dolayısıyla ‘Ticari yayıncıyız, tercihimiz bu yönde’ denilemez” dedi.
Sözeri HDP’yi HDP’siz tartışmanın mümkün olmadığını vurgulayarak “Ama bu zaman kadar kendilerini ‘Medyanın durumu belli. Bizi de maruz görün’ diye savunup üstü örtülü bir talepleri oldu. Ama burada gazetecilerin 3’nün birden bu durumu savunduğunu, arkasında durduğunu görüyoruz.” dedi.
Medya patronunun ticari ilişkilerinin arkasında duran, bu denli canhıraş ve meşrulaştırıcı bir şekilde siyasi argümanlarla savunmanın gazetecilerin güvenilirliği açısından sıkıntılı olduğunu dile getiren Sözeri “Bu açıklamalardan sonra Veysi Ateş’in geçmiş tweetleri dökülmeye başladı mesela. Dün akşamki siyasi duruşun da, ne kadar tutarsız olduğu, geçmişte terör örgütü sayılan yapıları övdüğü ortaya çıktı” diye devam etti.
Sözeri gazetecinin bir ideolojiye sahip olabileceğini ancak bunu böyle bir deklarasyonla ilan etmenin gazeteciyi haber konusu haline dönüştüreceğini aktararak, Habertürk’ün ciddi bir eleştirinin haberi haline geldiğini söyledi.
‘HDP’YE UYGULANAN HAKSIZLIK ORTAYA ÇIKTI’
Sözeri şöyle devam etti:
“HDP’ye uygulanan haksızlık ortaya çıktı. Ben bu olaya hayırlı tarafından bakıyorum. Medya yapılanmasının ne kadar çarpık olduğu görünür hale geldi. HDP’ye yapılan haksızlık açığa çıktı. İnsanlar bunu bir daha gördüler. Açıkladıklarının aksine Didem Arslan Yılmaz, Mehmet Akif Ersoy ve Veyis Ateş açıklamalarıyla HDP’yi uğradığı haksızlık açısından gündem haline getirdiler.”
Peki Habertürk neden böyle bir açıklama yapma gereği duydu? Sözeri Rueters’ın raporunda da buna değinildiğini, Pandemi döneminde insanların evde kaldıkları için eski merkez medyadan haber almaya meyil ettiğini söyleyerek “Habertürk konuklarının görece diğerlerine göre çeşitli olması (HDP’lileri kastetmiyorum) reytinglerde daha popüler hale gelmiş olabilir. Biraz bunun özgüveni bu. Pandemide olsa iktidar medyası izlenmiyor, tercih edilmiyor. Çift taraflı bir mektupta olabilir. Birincisi izleyiciye “Bir tercih” deyip ayar verme, ikincisi “İzlenen biziz” diyerek hükümete “Buradayız, sizi savunuyoruz” diyerek mektup gönderiyor olabilir” dedi.
‘ANA AKIMDA GAZETECİLİK YAPILMIYOR’
Esra Arsan ise “Türkiye ana akım medyasında o kadar uzun zamandır gerçek gazetecilik yapılmıyor ki, artık gazeteciliğin ne olduğu ve halka doğru, eksiksiz, çok sesli ve çok yönlü haber vermenin nasıl bir şey olduğu unutuldu.” diyerek Habertük spikeri Didem Aslan’ın da bu talihsiz dönemin meşhur olmuş ama etkisiz aktörlerinden biri olduğunu söyledi.
Kendisinin bir tartışma programı yönettiğini, ancak o programa kimlerin katılıp konuşabileceğinin sınırlarını muktedirin belirlediğini söyleyen Arsan “Ne kendisi ne de patronu bu konuda söz sahibi değil. Ortada bir televizyonculuk parodisi var. ‘Mış’ gibi yapma var. Sanki yaptıkları şey televizyonculuk, habercilik, çok sesli bir tartışma ortamı gibi...” dedi.
‘BU AKP GAZETECİLİĞİDİR’
Arsan “Ama herkes bunun aslında ne olmadığını görüyor. HDP’nin yürüyüşüne ilişkin bir tartışmada HDP’den tek bir sözcünün bile yer almaması, ticari veya kamu medyası, ne olursa olsun abestir, geri zekalılıktır, saçmalıktır, anlamsızdır.” diyerek şöyle devam etti: “Bunu yayın politikamız teröre destek verenleri ekrana çıkarmamaktır demek ise, halkı aptal yerine koymaktır. Mecliste grubu olan, halkın yüzde 13’ünden oy almış bir partiden bahsediyoruz. Millet iradesini yok saymak hangi gazetecinin haddine düşmüş? Ama bu AKP Türkiye’si, AKP gazeteciliği. Kendilerini rezil etmekten başka bir etkileri yok kamu üzerinde kanımca. Bunlar Acun’un yaptığını yapmalı. Madem gazetecilik yapamıyorlar, haber programlarını kaldırsınlar, sadece eğlence programı yayınlasınlar, daha manalı olur.”
‘ESAS OLAN KAMU YARARIDIR’
Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Başkanı Gökhan Durmuş ise gazetecilikte esas olanın kamu yararı olduğunun altını çizerek “Medya kuruluşunun kamu ya da özel olması bu durumu değiştirmez” dedi.
Bu olayın aslında Türkiye'de medyanın geldiği noktanın itirafı olduğunu vurgulayan Durmuş şöyle devam etti: “Kamu diye tarif edilen TRT uzun yıllardır iktidarın propagandasını yapmanın ötesinde bir şey yapmıyordu. Gelirinin büyük kısmını halktan toplanan vergiler oluşturan TRT’nin taraflı yayın çizgisine geçmesi ile özel kanallarda da benzer tablolar daha artmaya başladı”
Türkiye’de medya sahipliğinin yapısının, onların iktidar ile ticari ilişkilerinin medyada etiğini ortadan kaldırdığına ve iktidarın ülkü gündemine ilişkin tutumunun, iktidarın desteğine ihtiyaç duyan medya kuruluşlarının da tutumuna dönüştüğüne vurgu yapan Durmuş “Bağımsızlık, tarafsızlık Türkiye medyası açısından sadece sözde, sloganlarda kullanılan iki kelimenin ötesine gidemiyor. Değişmesi gerekende tam olarak bu. Çünkü demokrasi farklı seslerin kendini ifade edebilmesidir” dedi.
‘GAZETECİLİK GERÇEKLERİ DUYURMA MESLEĞİDİR’
DİSK Basın İş Başkanı Faruk Eren ise “Gazetecilik bir kamu mesleğidir. Kamuoyuna gerçekleri duyurma mesleğidir.” dedi ve “Saçmalıyor ve kendileri de biliyor saçmaladıklarını. Bu saçmalıklarına bir kılıf uydurmaya çalışıyorlar” ifadelerini kullandı.
Tartışmadan sonra Twitter’da büyük bir tepki olduğunu, tepki üzerine yapılan açıklamanın da büyük bir saçmalık olduğunu belirten Eren şöyle devam etti: “Aslında gazetecilik yapmadıklarını, taraflı olduklarını ilan ettiler açıkça, ki bunu zaten yıllardır biliyorduk. Bu tür gazeteciliğin, bu tür yayınların gazetecilik olmadığını, gazeteciliğin itibarını yıprattığını biliyor ve söylüyorduk. Zaten bunu izleyiciler ve okurlar da biliyor, o yüzden izlenme oranları sürekli düşüyor, gazetelerin tirajları düşüyor, itibarları da yok.”
Peki neden böyle bir tartışma şimdi yaşanıyor? Faruk Eren yakın zamanda art arda bu tür olayların yaşanmaya başladığını söyleyerek “Mesela bir AKP yöneticisi Gülen cemaatiyle nasıl kol kola yürüdüklerini canlı yayında itiraf etti. ‘FETÖ’ dedikleri yapılanmanın siyasi ayağı olduğunu itiraf ettiler. Bu itiraftan sonra görevinden istifa etti.” dedi.
İktidarın artık köşeye sıkıştığını, toplumda bir karşılığının olmadığını ve sürekli oy kaybettiğini aktaran Eren “Bizim yıllardır söylediğimiz bir şey var. Kifayetsiz insanlarla iktidar oluyorlar. Bu açığa çıkıyor artık canlı yayınlarda. Artık tel tel dökülüyorlar.” dedi.
BEŞTAŞ: SUÇ DUYURUSUNDA BULUNACAĞIZ
HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, “Darbeye karış demokrasi yürüyüşü”nün basın yayın organlarında çok güçlü tartışıldığına dikkat çekerek, “Her TV kanalında konun uzmanı olmayanlar ‘HDP neden yürüyor, HDP ne yapmaya çalışıyor’ diye tartışılıyor. Ayı zamanda suçlayıcı, yargılayıcı, cevap hakkı tanımayan ve bize söz hakkı vermeyen bir şekilde bizi tartışmaya devam ediyorlar. Medyanın tutumu bizim açımızdan kabul edilebilir değildir. Biz buradayız, Meclisteyiz, Türkiye’nin her yerindeyiz. Bize mikrofon uzatmayan medya organları bizi bizsiz tartışamazlar. Biz bundan sonra RTÜK için ayrı ayrı başvurularımızı yapacağız. Aynı şekilde savcılıklara suç duyurularımızı da yapacağız. Biz medya patronlarının, holdinglerinin iktidarla aralarını çok iyi olduğunu ve aralarında bir anlaşma olduğunu biliyoruz” diye konuştu.
SOSYAL MEDYADA TEPKİ TOPLADI
Kumru Başer: Hop! Anayasal bir partiden söz ediyorsunuz, meclisin üçüncü partisinden. geçmişte yayına aldınız yarın hava dönsün gene alırsınız. Sırıtarak ceket de iliklersiniz hiç de yüzünüz kızarmaz.
İnci Hekimoğlu: Ayrım, iktidarda olup olmadıklarına bağlı olduğu için gelecekte bu sözleri başkalarına söyleyeceklerine emin olun.
Rıfat Doğan: Habertürk sunucusu Didem Arslan'ın "Biz bir özel sektörüz" sözü aslında Türkiye'de medyanın artık sadece bir medya olmadığının da bir itirafı. Medya enerjiden madene, inşaata kadar çok büyük bir sermaye sarmalının bir parçası.
Mehmet Altan: 100 bin oy bile alamamış bir parti genel başkanı kanal kanal dolaştırılıyor; 6 milyon oy alan HDP'nin hiçbir temsilcisi TV’de yok! Ve HDP'siz tartışmalarda herkes HDP'ye utanmadan akıl öğretiyor. Bu rezaleti de demokrasi diye sunuyorlar! Siyaseten en utanmaz dönemlerden biri!
Hasan Cemal: Bunun gerçek nedeni, medyanın içinde bulunduğu baskı ortamı ve ülkedeki siyasi iklimdir. (İstanbul/EVRENSEL)