19 Haziran 2020 00:20

Avcılığın antropolojisi-I

Arkeozoolojik verilerden yola çıkarak avcılık konusunu anlamaya ve anlatmaya çalışacak bu dosya konusunun ilk yazısı, avcılığın insan için ne demek olduğunu tartışacak olan bu yazı olacaktır.

Avcılığın antropolojisi-I

Fotoğraf: Pixabay

İnsanlığın bugünkü uygarlık düzeyine gelişi kendi besinini üretmesi ve yerleşik yaşama geçmesiyle başlayan ve yaklaşık olarak son 12.000 yıllık süreyi kapsayan bir olgudur. Oysa insanın dünyada ilk insansılardan itibaren yaklaşık 3.500.000 yıldır var olduğu da yine bilimsel bir gerçektir. Dolayısıyla arada kalan yine yaklaşık 3.488.000 yıl nasıl yaşadığı ve üretimciliğe geçtiği görece çok kısa süreye dek nasıl beslendiği genellikle göz ardı edilir. Aslında oldukça uzun bir süre olan bu dönem Paleolitik Çağ olarak adlandırılır ve bu dönemin geçim ekonomisini tanımlamak için de avcılık ve toplayıcılık kavramları kullanılır. Bu geçim tarzının esasını, doğada hazır bulunan besin kaynaklarının tüketilmesi oluşturur. Alt Paleolitik Çağ’da başlayan ve köklü bir geçmişi bulunan bu türden bir geçim ekonomisi sanayileşme öncesine kadar dünyanın birçok bölgesinde büyük bir coğrafi alana yayılmış ve özgül çevresel koşullara uyarlanarak günümüze kadar gelmiştir.

Bu yazıyla başlayacak olan av, avcılık ve av hayvanları ile ilgili dosyada avın insan için ne olduğu ve yerleşik yaşama geçse de avcılığı hiçbir zaman bırakmamasının kanıtları tartışılacak, kendi besinini ürettiği halde avcılığın neden devam ettiği irdelenecektir. Bu dosyanın içinde yer alacak yazılar da arkeozoolojik verilerle ilişkilendirilecektir. Arkeologların kazı yaptıkları alanlarda buldukları hayvan kemiklerini inceleyen arkeozooloji, kazılardan elde edilen bu veriler ışığında hem kazı alanının geçmiş dönemlerdeki faunasını yani hayvan varlığını hem de kazı alanındaki yerleşimde yaşayanların, tarihin belli bir kesitinden gelen verilerle nasıl beslendiklerini, protein gereksinimlerini nereden karşıladıklarını araştıran bir bilim dalıdır.

Arkeozoolojik verilerden yola çıkarak ve antropoloji, sosyoloji ve etnoarkeolojinin verilerini de göz önüne alarak avcılık konusunu anlamaya ve anlatmaya çalışacak bu dosya konusunun ilk yazısı ise avcılığın insan için ne demek olduğunu tartışacak olan bu yazı olacaktır. Avcılık nedir ve ne zaman başlamıştır? Örneğin su kenarlarındaki kayalıklardan midye toplamak avcılık mıdır? Bitkiler doğada sabit halde bulundukları ve görece hareketsiz varlıklar olduğundan toplandığına ve toplayıcılık sistemine girdiğine göre hayvanların besin maddesi olarak kullanılması için yapılan her türlü eylem avcılık mıdır? Kısacası avcılık nedir, toplayıcılık nedir sorularıyla başlamak yerinde olacaktır.

Toplayıcılık adı üstünde doğada varolan bitkilerin kök, gövde, yaprak ya da meyve gibi yenilebilen kısımlarının toplanmasıdır. Kapsayıcı ancak yeterli olmayan bu tanıma esas olarak bazı hayvanların da avlanmayıp toplanabileceğini de eklemek gereklidir. Yukarıda verilen midye örneği bunun en iyi kanıtını oluşturur ve Homo erectus’a kadar geriye götürülebilir. Son arkeolojik veriler günümüzden yaklaşık 540.000 ile 430.000 yıl öncesine tarihlenen bir aralıkta Java Adası’nda Trinil’de yaşayan Homo erectus topluluğunun midye yetiştirdiğini kanıtlamakta. Leiden Üniversitesi tarafından yapılan bu çalışma, esasında 1891’de Eugene Dubois tarafından Endonezya’nın Java adasındaki Trinil kazısında elde edilen ve Homo erectuslartarafından üzerlerinin işlendiği saptanandeniz kabuklarının yeni arkeometrik analizlerle incelenmesine dayanmaktadır.

Yapılan analizlere göre burada yaşayan Homo erectuslarınbu deniz kabukluları ile beslendikleri, onlardan alet yaptıkları, boş kabukların üzerine bazı desenler çizdikleri ve bu deniz kabuklarını da doğadan toplamayıp kendilerinin bir yerde ürettikten sonra besin maddesi olarak kullandıkları anlaşılmaktadır. Bu bilgiler ışığında kendi gıdasını üreten bir canlı var karşımızda ve onları ürettiği yerden aynen bitkisel ürün toplar gibi hasat edebilmekte ya da toplayabilmekte. Elbette bu üretimin bir geçmişi de olmalı ve bu geçmiş toplayıcılıkla başlayan bir süreçle ilişkili. Dolayısıyla avcılığı tanımlarken insanın kendinden daha hızlı hareket eden canlıları yakalaması üzerinden bir tanım yapmak daha yerinde olur. Yarı sucul bir yaşam biçiminde belki önce ellerle yakalanan bir balık veya atılan bir taşla vurulan bir kuş ya da ahşaptan yapılmış bir mızrak veya sopayla yaralanan bir ceylan bu türden bir avcılığın başlangıcı sayılabilir. Kaldığım yerden haftaya devam edelim. Bu seferki yazı biraz ders gibi oldu ama bunu da hocalığıma verin.

Evrensel'i Takip Et